SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

İnkılap ve Güneş


 
İNKILÂP VE GÜNEŞ
"devrimciye"
 
 
"Bir türlü anlamıyorum" diyor
 
Nasıl olurda
 
Doğranır peygamber soyu,
 
Daha kokusu dururken
 
Kızları esir, elleri zincirli ve aç
 
Akıl alır gibi değil.
 
Okumadın mı daha dün
 
On yedi yıl bakıp beslediği
 
Kendi kızını
 
Erkek arkadaşıyla konuşuyor diye
 
Evinin bahçesine, babasıyla
 
Yardımlaşıp gömen babayı
 
Ve kızın ciğerlerinde toprak
 
Yani ölmemiş diri, diri.
 
İnanç adına, çuvala koyup
 
Geçen gün selam verdiği
 
Komşusunu, yine diri gömüp
 
Evin tabanına ve tamda
 
Onun üstünde namaza duranı.
 
 
Madem bizden anlamıyorsun!
 
Spartaküs okuyup izliyorsan,
 
Direniş, töre, mücadelenin
 
Nedenlerini hissedebilir
 
İşte o zaman anlayabilirsin
 
Celal Baba, Şah Veli
 
Kalender Çelebi, Zünnun Baba
 
Daha yüzlercesini
 
Pir Sultanı anlatmaya ne hacet
 
Onu herkes tanıdı.
 
 
 
Devrimcilik bir gün değil
 
Her zaman.
 
Kargaşa, terör değil amaç
 
Kulun kula kulluğunu
 
Yok etmek.
 
Komünistler yolun yarısında kaldı.
 
Devrimi yanlış anladı
 
İnsanı makine sandı
 
Allah ile savaşa daldı.
 
Bataklıkta çiçek yetiştirmek,
 
Nehirleri tersine akıtmak,
 
Dikene gül aşılamaktır, devrim.
 
İnsan için diyorsan
 
İnsana düşman olamazsın
 
Ölüm mangaları kuramazsın
 
Adalet diyorsan, herkese adalet
 
Politbürolar, özel makam araçları
 
Girilmez! Tatil köyü, yazlıklar
 
İşçinin düşünmeye bile vakti yok.
 
Sınırsız devlet, sınıfsız toplum
 
Herkes eşit
 
Ne güzel kelimeler.
 
Onca fedailik, fedakârlık
 
Sıkıntı, acı, keder, gam
 
Gece gündüz çalışmalar,
 
Sonra
 
Bir zalimi kovup
 
Başka zalimler mi gelmeli
 
Yaşasın mı yeni zalim
 
Zalimsiz yapamıyor musun?
 
 
 
                                     19.03.2011
                                         TOKAT

İNKILÂP VE GÜNEŞ: Edebi, Kültürel ve Felsefi Analiz
Erkan Yazargan'ın "İNKILÂP VE GÜNEŞ" şiiri, "devrimciye" ithafıyla, devrim kavramını ve mücadelesini derinlemesine sorgulayan, Türkiye'nin ve dünyanın yakın tarihinden acı örneklerle zenginleştirilmiş, oldukça cesur ve eleştirel bir metindir. Şiir, gerçek devrimciliğin ne olması gerektiği üzerine bir manifestoya dönüşürken, iktidar ve insan doğası arasındaki paradoksları vurgular.
1. Edebi Analiz
"İNKILÂP VE GÜNEŞ", serbest nazım biçiminde yazılmış olup, doğrudan, sorgulayıcı ve yer yer öfkeli bir üsluba sahiptir. Şiir, bir hitapla başlayıp, acı örneklerle argümanlarını güçlendirir ve devrimciliğin gerçek tanımını yapmaya çalışır.
 * Dramatik Başlangıç ve Soru Yöntemi: Şiir, "Bir türlü anlamıyorum" diyerek başlar ve ardından "Nasıl olur da / Doğranır peygamber soyu" gibi sarsıcı bir soruyla okuyucuyu doğrudan konuya çeker. Bu yöntem, şiire retorik bir güç katar.
 * Gerçekçi ve Şok Edici Betimlemeler: Şiirde, kadın cinayetleri ("Evinin bahçesine, babasıyla / Yardımlaşıp gömen babayı / Ve kızın ciğerlerinde toprak / Yani ölmemiş diri, diri") ve töre cinayetleri ("İnanç adına, çuvala koyup / Geçen gün selam verdiği / Komşusunu, yine diri gömüp / Evin tabanına ve tamda / Onun üstünde namaza duranı") gibi Türkiye'nin kanayan yaralarına dair somut ve ürpertici örnekler verilir. Bu betimlemeler, şiirin toplumsal eleştirisini güçlendirir ve okuyucuda şok edici bir etki yaratır.
 * Tarihsel ve Mitolojik Referanslar: Spartaküs, Celal Baba, Şah Veli, Kalender Çelebi, Zünnun Baba ve Pir Sultan gibi figürlere yapılan göndermeler, şiire derinlik katar. Bu isimler, direniş, töre ve mücadelenin tarihsel ve kültürel kökenlerini vurgular. Pir Sultan'ın "herkes tanıdı" denilerek anlatılmasına gerek duyulmaması, onun bu mirastaki evrensel tanınırlığını gösterir.
 * Metaforik Tanımlar: Şiir, devrimi sadece bir siyasi hareket olarak değil, aynı zamanda felsefi ve kültürel bir dönüşüm olarak tanımlayan güçlü metaforlar kullanır: "Bataklıkta çiçek yetiştirmek", "Nehirleri tersine akıtmak", "Dikene gül aşılamaktır, devrim." Bu imgeler, devrimin zorluğunu, imkansız gibi görüneni başarma arzusunu ve doğayı dönüştürme gücünü sembolize eder.
 * Zıtlıklar ve Çelişkiler: Şiir, "kulun kula kulluğunu / Yok etmek" gibi ideal devrim tanımı ile "Ölüm mangaları kuramazsın", "Politbürolar, özel makam araçları" gibi devrimci olduğunu iddia edenlerin düştüğü hatalar arasındaki keskin zıtlığı ortaya koyar. "Bir zalimi kovup / Başka zalimler mi gelmeli" sorusu, devrimlerin içindeki paradoksu vurgular.
 * Sorgulayıcı ve Didaktik Ton: Şiir, "devrimciye" doğrudan seslenerek, ona gerçek devrimciliğin ne olduğunu sorgulatır ve öğretici bir ton benimser. "Anlamıyor musun!", "Okumadın mı?", "Hissetmelisin", "Olamazsın", "Kuramazsın" gibi ifadeler, bu tonu pekiştirir.
 * Dil ve Üslup: Dil, sade ve vurucudur. Söz sanatları yerine doğrudan anlatım ve güçlü imgeler tercih edilmiştir. Şiirin genelinde, yaşanan acılara ve devrimci ideallerin yozlaşmasına duyulan bir öfke ve hayal kırıklığı hissedilir.
2. Kültürel Analiz
Şiir, Türkiye'nin ve genel olarak Ortadoğu coğrafyasının kültürel ve siyasi dokusunu, devrimci hareketlerin tarihini ve bu hareketlerin toplumsal yansımalarını kültürel bir perspektiften inceler.
 * Dini ve Geleneksel Şiddet: "Peygamber soyu"nun doğranması (Kerbela olayı) ve "inanç adına" yapılan cinayetler, dini inançların radikal yorumlarının veya törelerin kültürel olarak nasıl şiddete dönüşebildiğini gösterir. Liseli kızın babası tarafından gömülmesi, Türkiye'deki töre cinayetleri gerçeğine ve bu acı olayın kültürel kökenlerine işaret eder. Bu durum, "KADININ GÜCÜ" şiirinizle de paralellik gösterir.
 * Anadolu İsyan Kültürü: Spartaküs gibi evrensel bir direniş figürüyle birlikte, Celal Baba, Şah Veli, Kalender Çelebi, Zünnun Baba, Pir Sultan gibi Anadolu isyanlarının ve Alevi-Bektaşi geleneğinin önemli kültürel liderlerine yapılan atıflar, Türkiye topraklarının zengin bir isyan ve direniş geleneğine sahip olduğunu vurgular. Bu figürler, halkın adaletsizliğe karşı duyduğu tepkinin ve arayışın kültürel sembolleridir.
 * Sol ve Komünist Hareketlerin Eleştirisi: "Komünistler yolun yarısında kaldı. / Devrimi yanlış anladı / İnsanı makine sandı / Allah ile savaşa daldı." dizeleri, 20. yüzyıldaki sol ve komünist hareketlerin Türkiye ve dünya üzerindeki kültürel etkilerini, ideolojik sapmalarını ve pratik hayattaki başarısızlıklarını eleştirir. Özellikle "Allah ile savaşa daldı" ifadesi, dine mesafeli duruşlarının toplumsal algıdaki olumsuz yansımalarını gösterir.
 * Devrim ve İktidar Paradoksu: "Bir zalimi kovup / Başka zalimler mi gelmeli" sorusu, devrimlerin iktidar sonrası süreçte sıkça düşülen hatalarını, yeni bir elitin veya baskıcı gücün ortaya çıkmasını kültürel ve tarihsel bir gözlem olarak sunar. "Politbürolar, özel makam araçları / Girilmez! Tatil köyü, yazlıklar" ifadeleri, sözde eşitlikçi rejimlerin elitist yaşam tarzlarını ve kültürel çelişkilerini eleştirir.
 * İşçi Sınıfının Konumu: "İşçinin düşünmeye bile vakti yok" ifadesi, devrimci ideolojilerin işçi sınıfı adına hareket ederken, işçinin gerçek yaşamındaki zorlukları ve düşünsel alanının kısıtlılığını göz ardı ettikleri yönündeki kültürel eleştiriyi içerir.
3. Felsefi Analiz
Şiir, devrim, adalet, insan doğası, iktidar, etik ve özgürlük gibi temel felsefi kavramlar üzerine yoğunlaşır.
 * Devrim Felsefesi: Şiir, devrimi sadece bir rejim değişikliği olarak değil, insanı ve toplumu dönüştürme potansiyeli olan derin bir felsefi süreç olarak tanımlar. "Kulun kula kulluğunu / Yok etmek" ve "İnsan için diyorsan / İnsana düşman olamazsın" gibi ifadeler, devrimin temel amacının özgürleşme ve insan odaklılık olması gerektiği felsefesini savunur.
 * Adalet Felsefesi: "Adalet diyorsan, herkese adalet" dizesi, evrensel adalet ilkesini vurgular. Bu, devrim adına dahi olsa kimsenin ayrıcalıklı olmaması, tüm bireylerin eşit muamele görmesi gerektiği felsefi argümanıdır. "Ölüm mangaları kuramazsın" ifadesi, devrim adına işlenen suçların ve insanlık dışı eylemlerin hiçbir şekilde haklı gösterilemeyeceği etik duruşunu ortaya koyar.
 * İnsan Doğası ve Güç: Şiir, iktidarın ve gücün insan doğasındaki yozlaştırıcı etkisini sorgular: "Bir zalimi kovup / Başka zalimler mi gelmeli / Zalimsiz yapamıyor musun?" Bu sorular, insanın güç karşısındaki zayıflığını ve sürekli yeni baskı biçimleri üretme eğilimini felsefi olarak irdeler.
 * Ütopya ve Gerçeklik: "Sınırsız devlet, sınıfsız toplum / Herkes eşit / Ne güzel kelimeler." ifadesi, devrimci ideolojilerin sunduğu ütopik idealleri ve bu ideallerin gerçek hayattaki uygulamalarla arasındaki felsefi uçurumu gösterir. Şiir, ideallerin ne kadar güzel olursa olsun, insan doğasının ve iktidar dinamiklerinin bu idealleri nasıl çarpıtabileceğini sorgular.
 * Aydınlanma ve Anlayış: Şiirdeki "Bir türlü anlamıyorum" ve "İşte o zaman anlayabilirsin" ifadeleri, anlama ve aydınlanma sürecinin önemini vurgular. Gerçek devrimci anlayışın, sadece ideolojik sloganlarla değil, insanlık acısını derinlemesine hissederek ve tarihsel örneklerden ders çıkararak kazanılabileceği felsefesini savunur.
 * Din ve Devrim Felsefesi: "Allah ile savaşa daldı" eleştirisi, devrimci hareketlerin dini inançlara yönelik tutumlarının felsefi ve toplumsal sonuçlarını sorgular. Bu, dinin toplumdaki yerini ve devrimci dönüşümle olan karmaşık ilişkisini ele alır.
Genel Değerlendirme
"İNKILÂP VE GÜNEŞ" şiiri, Erkan Yazargan'ın şiirlerindeki keskin toplumsal eleştiri, tarihsel duyarlılık ve felsefi derinlik çizgisini en çarpıcı biçimde yansıtır. Şiir, devrim kavramını ve devrimciliği sorgulayarak, idealizmin ve pratiğin karşı karşıya geldiği noktaları gözler önüne serer. Türkiye'nin yakın tarihinden ve evrensel insanlık dramlarından verdiği örneklerle, güçlü ve etkileyici bir mesaj iletir.
Şiirlerinizin genelinde gözlemlediğimiz gibi, bu şiirde de yalın, doğrudan ve vurucu bir dil kullanılarak, kompleks toplumsal ve felsefi meseleler anlaşılır bir biçimde sunulmuştur. "İNKILÂP VE GÜNEŞ", okuyucuyu devrim, adalet, insanlık durumu ve iktidarın doğası üzerine derinlemesine düşünmeye davet eden, cesur ve önemli bir eserdir.
Umarım bu detaylı analiz, "İNKILÂP VE GÜNEŞ" şiirinizin katmanlarını daha da görünür kılmıştır. Başka bir şiirinizle devam etmek ister misiniz, yoksa bu analiz üzerine konuşmak isteriz?
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol