SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Türban

 

SORUN GELECEK
“Evlâda”


Daha önce ziyaretine gelemediğim için üzgünüm

Böylesi üzüntülü bir gününüzde hele

Oğlunuzu kaybetmişken bir trafik kazasında

Askerliğini yeni yapmışken oğlunuz

Kız beğenirken

Hayat doluyken

Bebeklik, çocukluk anıları canlanırken gözünüzde

Evlat kaybettiğinizde, çakılıp kalması anıların

Kutsal dönüşmesi

Çekip durması, emmesi, sürüklemesi sizi de oraya


Nasıl vazgeçebilirsiniz, anlamaya çalışıyorum sizi

Yalan söyleyecek, kandırabilecek değilim

Sorun:

Kurulan gelecek

İşte, elinde olmayanlara dayalıyken

Bir düzen: böyle yakıcı, yıkıcı, kırıcı


16.02.2013

TOKAT

SADE YAZILAR” KİTABINDAN


VEYA
“Yanlış tarafa”


Farklı kültürlerden insanlar

Tebessümle anlaşabilen veya bir başka ortak dille

Konuşmayan utangaç

Alışmaya çabalayan istekli

Arsız konuşkan

Üstün olma, var olma, olma arzuluları

Veya her şeyden vazgeçmiş birisi

Gözü içeceklerde susamış

Yeni bir dünya arayan yorgun

Sıcak arkadaşlıklar beklentili soğuk

Başka bir şey düşünemeyen uyumsuz

Konuşmaların çoğunu kaçıran meşgul

Öylesine vakit geçiren

Veya veya

Sizi bizim tarafımıza ne geçirdi?

Yoksa bizi sizin tarafınıza mı geçireceksiniz?

Fikrinizi değiştireceğimizi sanmıştık

Nasıl hala o hayvanlarla bir aradasınız

Hele bir de onların tarafını tutmanız

Üzülüyorlar mı?

Af veya özür diliyorlar mı?

Hem katillerle hem bizimle olamazsınız.


16.02.2013

TOKAT

BU MU DÜNYA” KİTABINDAN


İSTEDİĞİN YERDE
“Gerçeğe”

Gerçek özgürleştirir

Başkalarının değil kendi gerçeğin

Nerden bilsin başkası beni

Ben bile kendimi doğru dürüst bilmezken

Bildiğim, bulduğum kadar ama o da bence

Bencilce değil bence

Zaten herkesin bulacağı veya bulduğu

Ya herkesin ya hiç kimsenin olmalı

Sıkıntıya sokması insanın kendi kendini

Ya bilmediğindendir ya eğlenceden

Hele anlamsız bağlarını kesebilirsen

Olursun sen de istediğin yerde


16.02.2013

TOKAT

SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN


BELDE KEMER
“Yerçekimine”


Belinde kemer, lastik, kopça veya

Tutan bir düğme olmasa

İndiriverir donunu aşağı yerçekimi


16.02.2013

TOKAT

GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


ECDAT
“Torunlara”


Ecdadımız derken “atalarımız”

Ceddimiz de olabilir Türkçesi

Yok, öyleymiş. Yok, böyleymiş”

Sen boş ver şimdi onları da

Kendin ne yapıyorsun ondan haber ver

Paşa dedenin torunu

Ağa felanın zürriyeti


16.02.2013

TOKAT

GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


BOĞAZLAMA
“Sahte dinlere”


Totemcilerden sonra pagancılar

Ağaç oymacı totemciler

Mermer yontmacı paganlar

Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar

Uzak Doğu dinleri

Ruhçular, Ruhbancılar

Çektim hepinizin üzerine bir çizgi

Birbirinizi boğazladığınız için


16.02.2013

TOKAT

GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


 TÜRBAN
“Dolandırıcıya”

Şu kafasını çaputla veya türbanla dolayan

Aklını kullanmayan kadın

Din bunun neresinde

Kandırıyor seni erkekler

İbadetle ilgili bir hükümdür bu

Siyasete alet eden mel’undur

Ne imanın şartı, ne hakikat

Sadece bir dolandırmadır bu


16.02.2013

TOKAT

GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


KURTARICI
“Yumağa”


Kurtulanlar zümresinden

Cehennemden kurtulanlar

Gemiye binenler

Bize oy verenler

Partimizi, liderimizi destekleyenler

İçimizde öyle bir insan var ki

Baba misali, Mehdi gibi kurtarıcı

Haydi, gelin çalışın bize bedavaya

Gönderin – verin paralarınızı bize

Birazda o becersin ananızı – avradınızı canım

Aklınızı, fikrinizi, dininizi, imanınızı

Ne olacak

Beceren becerene


16.02.2013

TOKAT

GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


BAZILARI
“Engellere”


Sarpa saran işler, tehditler, şantajlar

Tüm konuşmalarımız kayıt altında

Her yerden kameralar gözlüyor

Çünkü tüm sorunlar senin yüzünden

Suçlusun sen

Hapsi boylamak istemiyorsan

Ki oranın nasıl berbat bir yer olduğunu bilemezsin

Söylediklerini yani emirlerini

Harfiyen yerine getirmelisin

Korkutulmuş, yıldırılmış, bastırılmış, ezilmiş

İnsanımsılar yığını

Bazılarının planları işlemeli

Engellemek isteyenler engellenmeli


17.02.2013

TOKAT

Şiirleriniz, geniş bir tema yelpazesinde, derin insani acılardan toplumsal eleştirilere, kişisel özgürlük arayışından hicivlere kadar uzanan zengin bir içeriğe sahip. Her biri, doğrudan ve keskin bir dil kullanarak okuyucuyu düşündürmeye ve sorgulamaya itiyor.

  • "SORUN GELECEK" Şiirinin Analizi
  • "SORUN GELECEK" şiiri, evlat acısı karşısında kurulan gelecek hayallerinin nasıl paramparça olduğunu ve hayatın acımasız düzenini ele alan, derin bir empati ve çaresizlik barındırıyor. "Evlâda" ithafı, şiirin kaybedilen bir evlada veya evlat acısı çeken bir ebeveyne ithaf edildiğini gösteriyor.
  •  * "Daha önce ziyaretine gelemediğim için üzgünüm / Böylesi üzüntülü bir gününüzde hele / Oğlunuzu kaybetmişken bir trafik kazasında": Şiir, yas tutan birine yönelik kişisel bir özür ve taziye ifadesiyle başlıyor. "Böylesi üzüntülü bir gününüzde hele" vurgusu, yaşanan acının derinliğini ve şairin bu acıyı paylaştığını gösteriyor. Trafik kazası ve genç yaşta ölüm, bu trajedinin ani ve şok edici doğasını pekiştiriyor.
  •  * "Askerliğini yeni yapmışken oğlunuz / Kız beğenirken / Hayat doluyken": Bu dizeler, kaybedilen gencin hayata dair umutlarını, potansiyelini ve yaşam enerjisini vurgular. Askerliğin bitmesi ve "kız beğenme" gibi detaylar, onun yeni bir hayata adım atmaya hazırlandığını, gelecek planları olduğunu gösterir. Bu durum, ölümün trajedisini daha da artırır; çünkü tam da hayatın en dolu, en umutlu evresinde gerçekleşmiştir.
  •  * "Bebeklik, çocukluk anıları canlanırken gözünüzde / Evlat kaybettiğinizde, çakılıp kalması anıların / Kutsal dönüşmesi / Çekip durması, emmesi, sürüklemesi sizi de oraya": Şiir, evlat acısının en yıkıcı yönlerinden birini, yani ebeveynin geçmiş anılarla olan acı dolu bağını tasvir ediyor. Kaybedilen evladın bebeklik ve çocukluk anıları, zihinde canlılık kazanır; ancak bu anılar artık birer sevgi kaynağı olmaktan çok, acının merkezi haline gelmiştir. Anıların "çakılıp kalması," "kutsal dönüşmesi," "çekip durması, emmesi, sürüklemesi," annenin (veya babanın) ruhsal olarak bu kayba zincirlendiğini, acının onu sürekli geriye, kaybedilen zamana çektiğini metaforik olarak ifade eder. Bu, derin bir travma ve yasın kalıcı etkisidir.
  •  * "Nasıl vazgeçebilirsiniz, anlamaya çalışıyorum sizi / Yalan söyleyecek, kandırabilecek değilim": Şair, evlat acısı çeken ebeveynin yaşadığı çaresizliği ve vazgeçememe halini anladığını, ancak bu duruma yüzeysel bir teselli sunamayacağını belirtir. Bu dürüst yaklaşım, acının gerçekliğini ve boyutunu kabul etme isteğini gösterir.
  •  * "Sorun: / Kurulan gelecek / İşte, elinde olmayanlara dayalıyken / Bir düzen: böyle yakıcı, yıkıcı, kırıcı": Şiirin doruk noktası ve temel mesajı bu dizelerde yatar. Evlat acısının asıl "sorunu," kişinin tüm hayatını ve umutlarını üzerine kurduğu "geleceğin," kendi "elinde olmayan" dışsal faktörlere (kaza gibi) bağlı olmasıdır. Hayatın bu "yakıcı, yıkıcı, kırıcı" düzeni, insanın kırılganlığını ve kontrol dışı olaylar karşısındaki acizliğini vurgular. Bu, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda hayatın genel bir kuralı, insanın kaderle olan mücadelesinin acı bir özeti olarak sunulur.
  • "SORUN GELECEK" şiiri, evlat acısının derinliğini, bu acının geçmişi ve geleceği nasıl yok ettiğini, ve insanın hayatın kontrol dışı "düzeni" karşısındaki çaresizliğini içten ve çarpıcı bir dille ele alan, derinlemesine bir ağıt niteliğindedir. Şiir, "SADE YAZILAR" kitabınızın yalın ama duygusal derinliği olan eserlerine tipik bir örnektir.
  • "VEYA" Şiirinin Analizi
  • "VEYA" şiiri, farklı kültürlerden ve yaşam tarzlarından gelen insanların karmaşık etkileşimlerini, toplumsal ayrımları ve bir "taraf seçme" baskısını ele alıyor. Şiir, "Yanlış tarafa" ithafıyla, kişilerin veya grupların yanlış bir seçim yapması ya da yanlış bir tarafta konumlandırılması durumunu sorguluyor.
  •  * "Farklı kültürlerden insanlar / Tebessümle anlaşabilen veya bir başka ortak dille / Konuşmayan utangaç / Alışmaya çabalayan istekli / Arsız konuşkan / Üstün olma, var olma, olma arzuluları / Veya her şeyden vazgeçmiş birisi": Şiir, insan topluluklarının çeşitliliğini ve bu çeşitliliğin getirdiği farklı etkileşim biçimlerini sıralıyor. "Tebessümle anlaşma" gibi olumlu bir başlangıcın ardından, "utangaç," "istekli," "arsız konuşkan" gibi çeşitli karakter tipleri ve sosyalleşme biçimleri sıralanır. En önemlisi, "Üstün olma, var olma, olma arzuluları" ile "her şeyden vazgeçmiş birisi" arasındaki zıtlık, insan motivasyonlarının ve yaşam enerjilerinin geniş yelpazesini gösterir.
  •  * "Gözü içeceklerde susamış / Yeni bir dünya arayan yorgun / Sıcak arkadaşlıklar beklentili soğuk / Başka bir şey düşünemeyen uyumsuz / Konuşmaların çoğunu kaçıran meşgul / Öylesine vakit geçiren": Bu dizeler, insanların farklı ihtiyaçlarını, beklentilerini ve ruh hallerini betimler. Maddi veya manevi bir "susuzluk," "yeni bir dünya" arayışı, beklentilerdeki çatışmalar ("sıcak arkadaşlıklar beklentili soğuk") ve modern yaşamın getirdiği yabancılaşma ("uyumsuz," "meşgul," "öylesine vakit geçiren") gibi durumlar, insanlık manzarasının karmaşıklığını artırır.
  •  * "Veya veya": Bu tekrarlar, şiirin önceki kısmının farklı insan tiplerini ve durumlarını bir araya getirme çabasını pekiştirir. Bu "veya"lar, seçeneklerin çokluğunu ve insanlık durumunun çeşitliliğini vurgular.
  •  * "Sizi bizim tarafımıza ne geçirdi? / Yoksa bizi sizin tarafınıza mı geçireceksiniz?": Şiirin dönüm noktası bu sorulardır. Öncesindeki genel insanlık tasvirinden sonra, birden bire bir "taraf" kavramı ortaya atılır. Bu, bir ayrışmayı, kutuplaşmayı ve gruplaşmayı ima eder. Şair, bu geçişin nedenini ve yönünü sorgular; kimin kimi etkilediğini, kimin kimi kendi "tarafına" çektiğini anlamaya çalışır. Bu, toplumsal ve siyasal bölünmelere güçlü bir göndermedir.
  •  * "Fikrinizi değiştireceğimizi sanmıştık / Nasıl hala o hayvanlarla bir aradasınız / Hele bir de onların tarafını tutmanız": Bu dizeler, "biz" ve "onlar" arasındaki keskin ayrımı, önyargıları ve küçümsemeyi gözler önüne seriyor. "Fikrinizi değiştireceğimizi sanmıştık" ifadesi, kendi doğrularına olan inancı ve diğerlerini kendi taraflarına çekme arzusunu gösterir. "O hayvanlarla" ifadesi, karşı tarafı insanlık dışı bir şekilde aşağılama ve şeytanlaştırma eğilimini ortaya koyar. "Onların tarafını tutmak," bu dışlanmış gruplarla dayanışma gösterenlere karşı duyulan öfke ve hayal kırıklığını yansıtır.
  •  * "Üzülüyorlar mı? / Af veya özür diliyorlar mı? / Hem katillerle hem bizimle olamazsınız.": Şiir, karşı taraftan (veya yanlış tarafta görülenlerden) beklenen pişmanlığı ve özrü sorgular. "Hem katillerle hem bizimle olamazsınız" cümlesi, toplumsal veya siyasal bir çatışmada net bir taraf seçme zorunluluğunu, gri alanların reddedilişini ve uzlaşmanın imkansızlığını vurgular. Bu, bir ültimatomdur; iki zıt değerin bir arada var olamayacağı düşüncesini yansıtır.
  • "VEYA" şiiri, farklılıklar içindeki insan topluluklarının nasıl kutuplaştığını, önyargılarla birbirini dışladığını ve çatışmaların kaçınılmazlığını ele alan, sert ve düşündürücü bir metindir. Şiir, "BU MU DÜNYA" kitabınızın, dünyanın acımasız ve bölücü gerçekleriyle yüzleşme temasına uygun bir örnektir.
  • "İSTEDİĞİN YERDE" Şiirinin Analizi
  • "İSTEDİĞİN YERDE" şiiri, kişisel gerçeğin keşfi, özgürleşme ve içsel sıkıntılardan kurtulma üzerine felsefi bir deneme. "Gerçeğe" ithafı, şiirin odak noktasının hakikat arayışı olduğunu gösteriyor.
  •  * "Gerçek özgürleştirir / Başkalarının değil kendi gerçeğin": Şiir, "gerçeğin" özgürleştirici gücünü vurgulayarak başlar. Ancak bu, dışarıdan dayatılan veya başkalarına ait bir gerçek değil, kişinin kendi içinden gelen, kendi deneyimleriyle bulduğu "kendi gerçeği"dir. Bu, bireysel özgürlüğün anahtarı olarak kişisel hakikati tanımlar.
  •  * "Nerden bilsin başkası beni / Ben bile kendimi doğru dürüst bilmezken": Bu dizeler, kendini tanıma sürecinin zorluğunu ve bu yüzden başkalarının bir kişiyi tam olarak anlayamayacağını vurgular. Eğer kişi kendi derinliklerini tam olarak keşfedememişse, başkalarının onun hakkında kesin yargılara varması da imkansızdır. Bu, öznel deneyimin ve kişisel bilginin üstünlüğünü dile getirir.
  •  * "Bildiğim, bulduğum kadar ama o da bence / Bencilce değil bence": Şair, kendi bildiklerinin ve bulduklarının "bence" olduğunu, yani kişisel bir yorum olduğunu kabul eder. Bu durum, bilgiye mutlakiyetçi bir yaklaşım yerine, göreceli ve öznel bir bakış açısı sunar. "Bencilce değil bence" ifadesi, bu öznel arayışın egoist bir amaç gütmediğini, aksine evrensel bir hakikate ulaşma çabası olduğunu ima eder.
  •  * "Zaten herkesin bulacağı veya bulduğu / Ya herkesin ya hiç kimsenin olmalı": Bu dizeler, hakikatin evrenselliğine dair bir iddiayı ortaya koyar. Gerçek, ya herkes tarafından erişilebilir ve paydaş bir bilgi olmalı ya da hiç kimse tarafından bilinemez olmalıdır. Bu, hakikatin doğasına dair bir felsefi sorgulamadır; gerçek, özel mülkiyet olamaz.
  •  * "Sıkıntıya sokması insanın kendi kendini / Ya bilmediğindendir ya eğlenceden": Şiir, insanın kendi kendine yarattığı sıkıntıların kökenine iner. Bu sıkıntılar ya "bilgi eksikliğinden" (kendini veya gerçeği bilmemekten) ya da "eğlenceden" (belki de anlamsız uğraşlardan veya gerçeklerden kaçışlardan) kaynaklanır. Bu, insanın kendi içsel çatışmalarının nedenlerine dair bir gözlemdir.
  •  * "Hele anlamsız bağlarını kesebilirsen / Olursun sen de istediğin yerde": Şiirin son dizeleri, kişisel özgürleşmenin ve "istediğin yerde olma" halinin koşulunu sunar: "anlamsız bağları" kesmek. Bu bağlar, kısıtlayıcı ilişkiler, dogmatik inançlar, toplumsal beklentiler veya kişiyi gerçek benliğinden alıkoyan her şey olabilir. Bu bağlardan kurtulmak, kişiyi özgürlüğe ve kendi varoluşunda tam bir tatmine ulaştırır. "İstediğin yerde olma," sadece fiziksel bir konum değil, aynı zamanda ruhsal bir özgürlük ve huzur halidir.
  • "İSTEDİĞİN YERDE" şiiri, kişisel hakikat arayışının, öz-farkındalığın ve dışsal bağlardan kurtulmanın bireysel özgürleşme için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan, felsefi ve ilham verici bir metindir. Şiir, "SEMAHA ŞİİR" kitabınızdaki içsel yolculuk ve kendini keşfetme temasına mükemmel bir şekilde uymaktadır.
  • "BELDE KEMER" Şiirinin Analizi
  • "BELDE KEMER" şiiri, fiziksel dünyanın temel bir yasasını (yerçekimi) basit bir günlük nesne (kemer) üzerinden, mizahi ve doğrudan bir dille ifade ediyor. "Yerçekimine" ithafı, şiirin doğrudan bu fiziksel güce gönderme yaptığını gösteriyor.
  •  * "Belinde kemer, lastik, kopça veya / Tutan bir düğme olmasa / İndiriverir donunu aşağı yerçekimi": Şiir, kemer, lastik, kopça veya düğme gibi basit mekanizmaların, yerçekimi kuvvetine karşı koyarak kıyafetleri yerinde tuttuğunu belirtiyor. Bu basit gözlem, yerçekiminin günlük hayattaki kaçınılmaz etkisini esprili bir dille ortaya koyuyor. "İndiriverir donunu aşağı yerçekimi" ifadesi, şiire mizahi ve biraz da müstehcen bir ton katıyor; basit bir fizik yasasının günlük yaşamdaki potansiyel "utanç verici" sonuçlarını vurguluyor.
  • "BELDE KEMER" şiiri, bilimsel bir gerçeği, günlük yaşamdan alınan basit ve mizahi bir örnekle açıklayan, kısa, öz ve eğlenceli bir metindir. Şiir, "GÜLÜMSEMELER" kitabınızın mizahi ve ironik yaklaşımına uygun bir örnektir.
  • "ECDAT" Şiirinin Analizi
  • "ECDAT" şiiri, atalar kültüne ve geçmişe takılıp kalma eğilimine karşı, bireyin kendi sorumluluğunu ve mevcut yaşamdaki eylemlerinin önemini vurgulayan, eleştirel ve doğrudan bir metindir. "Torunlara" ithafı, şiirin genç nesillere bir mesaj taşıdığını gösteriyor.
  •  * "Ecdadımız derken 'atalarımız' / Ceddimiz de olabilir Türkçesi": Şiir, "ecdâd" kelimesinin anlamına dair bir açıklama yaparak başlıyor; "atalarımız" veya "ceddimiz" gibi daha Türkçe karşılıkları sunar. Bu, belki de dilin sadeleşmesi veya kavramların açıkça anlaşılması gerektiğine dair bir göndermedir.
  •  * " 'Yok, öyleymiş. Yok, böyleymiş' / Sen boş ver şimdi onları da": Bu dizeler, geçmişe dair sürekli yapılan tartışmaları, "öyleydi, böyleydi" şeklindeki bitmek bilmeyen münakaşaları eleştirir. Şair, bu tartışmaların anlamsızlığını vurgulayarak, dinleyiciye veya okuyucuya bu konuları "boş vermesini" tavsiye eder. Bu, geçmişin takıntısından kurtulma çağrısıdır.
  •  * "Kendin ne yapıyorsun ondan haber ver / Paşa dedenin torunu / Ağa felanın zürriyeti": Şiirin ana mesajı bu dizelerde yatar. Şair, geçmişin yüceltilmesi ve ataların başarılarıyla övünülmesi yerine, bireyin "kendinin ne yaptığını" sorgular. "Paşa dedenin torunu" veya "Ağa felanın zürriyeti" gibi ifadeler, ataların şöhretine sığınarak kendi sorumluluklarından kaçan veya kendi yaşamlarında bir şey başarmayan insanlara yönelik alaycı bir göndermedir. Şiir, bireysel eylemin ve şimdiki zamanın önemini vurgular.
  • "ECDAT" şiiri, atalar kültünün ve geçmişle ilgili tartışmaların faydasızlığını eleştiren, bireyin kendi hayatının sorumluluğunu üstlenmesi ve kendi değerini kendi eylemleriyle kanıtlaması gerektiğini vurgulayan, doğrudan ve hicivli bir metindir. Şiir, "GÜLÜMSEMELER" kitabınızın ironik ve eleştirel yaklaşımına uygun bir örnektir.
  • "BOĞAZLAMA" Şiirinin Analizi
  • "BOĞAZLAMA" şiiri, dinlerin ve inanç sistemlerinin tarih boyunca insanları nasıl bölüp çatışmaya sürüklediğini, hatta birbirlerini yok etmeye kadar vardığını sert ve acımasız bir dille eleştiriyor. "Sahte dinlere" ithafı, şiirin hedefinin bu çatışmaları körükleyen, yozlaşmış dini yorumlar veya inançlar olduğunu gösteriyor.
  •  * "Totemcilerden sonra pagancılar / Ağaç oymacı totemciler / Mermer yontmacı paganlar": Şiir, insanlık tarihindeki farklı inanç sistemlerini kronolojik bir sırayla (veya farklı coğrafyalardan örneklerle) sıralayarak başlıyor. Totemciler (ilkel toplum inançları) ve pagancılar (çok tanrılı inançlar) gibi erken dönem inanç sistemlerine gönderme yapılır. "Ağaç oymacı" ve "mermer yontmacı" ifadeleri, bu inançların somutlaştığı ritüelleri ve objeleri çağrıştırır.
  •  * "Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar / Uzak Doğu dinleri / Ruhçular, Ruhbancılar": Şiir, daha sonra tek tanrılı dinlere (Yahudilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık) ve diğer inanç sistemlerine (Uzak Doğu dinleri, Ruhçular, Ruhbancılar) geçiş yaparak, inanç çeşitliliğini vurgular. Bu sıralama, tüm bu farklı inanç gruplarını ortak bir paydada buluşturur: birbirlerini "boğazlama" potansiyeli.
  •  * "Çektim hepinizin üzerine bir çizgi / Birbirinizi boğazladığınız için": Şiirin doruk noktası ve eleştirisi bu dizelerde yatar. Şair, tüm bu inanç sistemlerinin ve onların takipçilerinin üzerine "bir çizgi çekiyor," yani hepsini reddediyor, hepsini eşit derecede eleştiriyor ve belki de hepsini kendi hayatından çıkarıyor. Bu radikal reddedişin nedeni ise açıktır: "Birbirinizi boğazladığınız için." Bu ifade, inanç farklılıkları yüzünden yaşanan savaşları, şiddeti, katliamları ve insanlık dışı eylemleri simgeler. Şair, dinlerin ve inançların insanları birleştirmek yerine, ayrılık ve çatışma kaynağı haline gelmesini şiddetle eleştirir.
  • "BOĞAZLAMA" şiiri, dinlerin ve inançların tarihteki ve günümüzdeki çatışmalara neden olan yıkıcı rolünü, acımasız bir dille eleştiren, ateist veya agnostik bir bakış açısını yansıtan, cesur ve rahatsız edici bir metindir. Şiir, "GÜLÜMSEMELER" kitabınızın ironik ve eleştirel, yer yer sert hiciv içeren duruşuna uygun bir örnektir.
  • "TÜRBAN" Şiirinin Analizi
  • "TÜRBAN" şiiri, türbanı dini bir simge olmaktan çok, kadınların erkekler tarafından manipüle edilmesinde kullanılan bir araç olarak gören, sert ve eleştirel bir yaklaşımla yazılmış. "Dolandırıcıya" ithafı, şiirin, türban meselesini siyasi veya kişisel çıkarları için kullananları hedef aldığını gösteriyor.
  •  * "Şu kafasını çaputla veya türbanla dolayan / Aklını kullanmayan kadın": Şiir, türban takan kadını, "kafasına çaputla veya türbanla dolayan" ifadesiyle küçümseyici bir dille betimliyor. Ardından gelen "Aklını kullanmayan kadın" ifadesi, türban takma eylemini kişisel bir tercihten ziyade, eleştirel düşünceden yoksun, manipüle edilmiş bir davranış olarak görüyor. Bu, kadınların bu konuda kendi iradelerini kullanmadığına dair sert bir yargıdır.
  •  * "Din bunun neresinde / Kandırıyor seni erkekler / İbadetle ilgili bir hükümdür bu / Siyasete alet eden mel’undur": Şiir, türbanın "din" ile olan bağlantısını sorgular. "Kandırıyor seni erkekler" diyerek, kadınların dini bir gerekçeyle türban takmaya zorlandığını veya bu konuda manipüle edildiğini iddia eder. Asıl eleştiri, "ibadetle ilgili bir hükümdür" diyerek türbanı dini bir ritüel olarak kabul etse de, bunu "siyasete alet eden" kişileri "mel'un" (lanetli) olarak nitelendirerek hedef alır. Bu, dinin politik çıkarlar için araçsallaştırılmasına karşı güçlü bir isyandır.
  •  * "Ne imanın şartı, ne hakikat / Sadece bir dolandırmadır bu": Şiir, türbanın ne imanın temel bir şartı ne de mutlak bir "hakikat" olduğunu belirtir. Aksine, bunu sadece bir "dolandırma," bir aldatmaca olarak tanımlar. Bu, türbanın arkasındaki dini veya ahlaki iddiaların boş olduğunu ve amacın başkalarını manipüle etmek olduğunu savunur.
  • "TÜRBAN" şiiri, türbanın kadınlar üzerindeki etkisini, erkek egemenliği ve siyasi manipülasyon açısından ele alan, oldukça polemik ve cesur bir eleştiridir. Şiir, dini sembollerin siyasete alet edilmesini şiddetle kınar ve kadınların bu durum karşısındaki duruşunu sorgular. "GÜLÜMSEMELER" kitabınızın hicivli ve sorgulayıcı doğasına uygun, ancak daha keskin bir örnektir.
  • "KURTARICI" Şiirinin Analizi
  • "KURTARICI" şiiri, dini veya siyasi liderlerin kendilerini "kurtarıcı" olarak konumlandırarak insanları manipüle etmesini, sömürmesini ve istismar etmesini alaycı ve acımasız bir dille eleştiriyor. "Yumağa" ithafı, belki de insanların bir lider etrafında bir "yumak" gibi toplanmasını veya karmaşık sorunların bir yumağa dönüştüğünü ima ediyor.
  •  * "Kurtulanlar zümresinden / Cehennemden kurtulanlar / Gemiye binenler / Bize oy verenler / Partimizi, liderimizi destekleyenler": Şiir, kendini "kurtarıcı" ilan eden liderlerin ve onların takipçilerinin, seçilmiş, ayrıcalıklı bir "zümre" oluşturduğunu alaycı bir şekilde sıralıyor. "Cehennemden kurtulma," "gemiye binme," "oy verme" ve "destekleme" gibi ifadeler, bu takipçiliğin dini, siyasi veya ideolojik bir bağlılığa dayandığını gösterir. Bu, bu tür grupların kendilerini diğerlerinden üstün görme eğilimini vurgular.
  •  * "İçimizde öyle bir insan var ki / Baba misali, Mehdi gibi kurtarıcı": Şair, bu "kurtarıcı" figürünün takipçileri tarafından nasıl yüceltildiğini ironik bir dille anlatıyor. "Baba misali" ve "Mehdi gibi" benzetmeleri, bu liderlere atfedilen dini ve mistik rolleri gösterir. Bu figürler, adeta ilahi bir güç ve kurtuluş vaadiyle insanları etrafında toplar.
  •  * "Haydi, gelin çalışın bize bedavaya / Gönderin – verin paralarınızı bize / Birazda o becersin ananızı – avradınızı canım / Aklınızı, fikrinizi, dininizi, imanınızı": Şiirin bu kısmı, "kurtarıcı" figürünün ve etrafındaki yapının gerçek amacını, yani manipülasyonu ve sömürüyü acımasızca gözler önüne seriyor. İnsanların bedavaya çalıştırılması, paralarının alınması, hatta "ananızı – avradınızı becermesi" (bu ifade Türkçede çok ağır bir küfürdür ve istismar anlamına gelir) gibi ifadeler, bu liderlerin takipçilerini sadece maddi olarak değil, aynı zamanda kişisel onurlarını, akıllarını, fikirlerini, dinlerini ve imanlarını da nasıl istismar ettiğini vurgular. Bu, en derin anlamda bir kişiliksizleştirme ve köleleştirmedir. "Canım" kelimesinin araya girmesi, bu istismarın alaycı ve umursamaz bir tavırla yapıldığını gösterir.
  •  * "Ne olacak / Beceren becerene": Şiir, bu istismar döngüsünün yaygınlığını ve kaçınılmazlığını vurgulayarak sona eriyor. "Ne olacak" ifadesi, bu duruma karşı duyarsızlığı veya kabullenişi yansıtırken, "beceren becerene" ifadesi, bu tür istismarın bir norma dönüştüğünü ve her yerde görüldüğünü belirtir. Bu, güçlülerin zayıfları nasıl sömürdüğüne dair karamsar bir tablodur.
  • "KURTARICI" şiiri, dini veya siyasi liderlerin "kurtarıcı" maskesi altında insanları nasıl sömürdüğünü, manipüle ettiğini ve onların onurunu nasıl çiğnediğini sert, müstehcen ve acımasız bir dille eleştiren, güçlü bir hicivdir. Şiir, "GÜLÜMSEMELER" kitabınızın hicivli ve eleştirel yönünü en keskin haliyle yansıtır.
  • "BAZILARI" Şiirinin Analizi
  • "BAZILARI" şiiri, otoriter rejimlerin veya güç sahibi figürlerin bireyler üzerindeki baskısını, tehdit, şantaj ve korku yoluyla nasıl manipüle ettiğini ve kontrol altına aldığını ele alan, karamsar ve uyarıcı bir metindir. "Engellere" ithafı, bu baskıyı uygulayanların, kendi çıkarları doğrultusunda engeller yarattığını veya engelleri ortadan kaldırdığını ima ediyor.
  •  * "Sarpa saran işler, tehditler, şantajlar / Tüm konuşmalarımız kayıt altında / Her yerden kameralar gözlüyor": Şiir, baskıcı bir ortamın karakteristik özelliklerini sıralayarak başlıyor. "Sarpa saran işler," belirsizliği ve karmaşayı; "tehditler, şantajlar" ise doğrudan manipülasyon ve korkutma araçlarını gösterir. "Tüm konuşmaların kayıt altında olması" ve "kameralarla gözetleme," otoriter rejimlerin yaygın denetim ve gözetim mekanizmalarını vurgular. Bu, bir paranoya ve özgürlüğün kısıtlanması hissiyatı yaratır.
  •  * "Çünkü tüm sorunlar senin yüzünden / Suçlusun sen": Bu dizeler, baskıcı sistemlerin veya manipülatörlerin kullandığı temel bir taktiği ortaya koyuyor: kurbanı suçlamak. Tüm sorunların bireyin kendisine atfedilmesi, kişinin ruhsal olarak yıpratılması ve otoriteye boyun eğmeye zorlanması amacını taşır. Bu, psikolojik manipülasyonun bir biçimidir.
  •  * "Hapsi boylamak istemiyorsan / Ki oranın nasıl berbat bir yer olduğunu bilemezsin / Söylediklerini yani emirlerini / Harfiyen yerine getirmelisin": Tehdit ve şantajın somutlaşmış halidir. Hapis cezasıyla korkutma, kişinin itaat etmesini sağlamak için kullanılır. "Oranın nasıl berbat bir yer olduğunu bilemezsin" ifadesi, korkuyu ve belirsizliği artırarak bireyi daha da köşeye sıkıştırır. Nihayetinde, otoritenin "söylediklerinin yani emirlerinin harfiyen yerine getirilmesi" talep edilir. Bu, bireyin özgür iradesinin tamamen ortadan kaldırılmasıdır.
  •  * "Korkutulmuş, yıldırılmış, bastırılmış, ezilmiş / İnsanımsılar yığını": Bu dizeler, baskının sonucunda ortaya çıkan insanlık durumunu tasvir ediyor. Bireyler, "korkutulmuş, yıldırılmış, bastırılmış, ezilmiş" hale gelmiş, adeta kendi insanlıklarından soyutlanarak "insanımsılar yığınına" dönüşmüştür. Bu, bir toplumun ruhsal çöküşünü ve insan onurunun kaybını gösteren güçlü bir imgedir.
  •  * "Bazılarının planları işlemeli / Engellemek isteyenler engellenmeli": Şiirin son dizeleri, bu baskının ardındaki temel motivasyonu ortaya koyuyor: "Bazılarının" (iktidarı elinde tutanların) kendi planlarını gerçekleştirmesi. Bu planların gerçekleşmesi için "engellemek isteyenlerin engellenmesi," yani muhaliflerin, özgür düşüncenin ve direncin ortadan kaldırılması gerektiği belirtilir. Bu, otoriter rejimlerin temel prensibidir: kendi iktidarlarını sürdürmek ve engelleri bertaraf etmek.
  • "BAZILARI" şiiri, otoriter sistemlerin ve güç sahibi kişilerin bireyler üzerindeki baskısını, manipülasyonunu ve sonuç olarak ortaya çıkan insanlık durumunu cesurca ve karamsar bir dille ele alan, güncelliğini koruyan önemli bir metindir. Şiir, "BU MU DÜNYA" kitabınızın, dünyanın karanlık yüzünü ve toplumsal adaletsizlikleri ele alma temasına güçlü bir şekilde uymaktadır.
  • Şiirleriniz, 2013 yılına ait eserler olmalarına rağmen, taşıdıkları temalar itibarıyla bugün de şaşırtıcı bir güncellik ve çarpıcılık sergiliyor. Özellikle "SADE YAZILAR," "BU MU DÜNYA," "DIŞARDAN" ve "GÜLÜMSEMELER" kitaplarınızdaki bu eserler, eleştirel ve sorgulayıcı bakış açınızı net bir şekilde ortaya koyuyor.

  •  

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol