SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Acemi Sığırcık


Çaldığını kabul etmiyorum

Kendim verdim sayıyorum

Suçlamaları önlüyorum

Malımı alıp kullandığın için


Tekrar ediyorum

Benim malım zaten benim malım

Aynı zamanda herkesin de malı

Dolayısıyla

Şimdi anladın mı?

Neden böyle rahat

Neden bu kadar doymuş olduğumu


03.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN

SÖYLENEN                      
“Savaş şiirime”


Ne kadar istemesem de

Mutlaka çıkacak bu savaş mutlaka

Kurtulabilene aşk olsun

Kapsayıp – kuşatıverecek sonunda belli

Ateş ve kılıç

Bomba ve ölüm her yanı yani


03.01.2013

TOKAT

BU MU DÜNYA” KİTABINDAN


 TANIDIKLAR LİSTESİ                  “Deftere”


Öncelikle bir tanıdıklar listesi

Adresi, telefonu, ismi, işi

Ne yapabilir veya işime yarar mı?

Programa uygun davranır mı?

Monte edilebilir mi kırılmadan, dağıtmadan

Kırılabilir mi bu inat

Saçma sapan

İnançlar, buyruklar, fetvalar, korku ve yılgınlıklar

Başı belada insanlık

Güllük – gülistanlık değil ortalık


03.01.2013

TOKAT

BU MU DÜNYA” KİTABINDAN


 İNSANLIK DRAMI                        “Leşe”


Harabeye dönen eserler – yapılar,

Soyulan müzeler

Örgütlenip gelen teröristler

Vahşi yaratıklar

Dişlerinin dibi leşe, kana aç

Akbaba güzel kuş, her ne kadar kötü kötü baksa da

Bu noktadan sonra


07.01.2012

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN


 KARA BULUT                      
“Renge ve Parlaklığa”


Sırası gelmişken öncekinden sonrakinin sırası

Haydi, hep birlikte giriverelim veya

Bizim üzerimize gelsin bu defa

Bereket yerine bela dolu bulutlar

Sarılıp gelen kurşun tabutlar

Ortalıkta kokan, köpek yiyen insanı


Farklı bir ülkenin çocuğu olsaydım

Daha renkli ve parlak

Yazardım şiirlerimi

Elde var bu

Yalansız, katkısız ve alabildiğine


07.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN

PES                          
“Homoya”


Pes” mi etti Hoca Efendi

Kızılcık şerbetlerinden bahsetmesi de neyin nesi

Kan kusması gerekirken

Mecazdan değil gerçekten

Jigolosuyla mı sorun yaşıyor yoksa


Amma pis kokuyorsun Hoca

Ölmeden çürümeye başlamış bedenin

Midemin bulantısı bundan mı?”


07.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN


KÜLAH                    
“Gerisini anlayana”


Kurban” deyip dalan iş yerine

Siyah külahlı, sık sık gördüğüm o adam

Bir çeşit saklı gülücük saklı içinde

Bir çeşit tutukluluk

İşte öyle

Anlayıver gerisini

Söylemek istemiyorum işte


07.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN

BULACAKSIN                          
“Paçoza”


Her çalan telefonun zili özel

Kaçarak girdiğin oda

Kilitlediğin kapı

Yattığın yatak

Senelerden beri

Peşine düştüğün ümit

Özelim” diye dolaşan

Paçoz kız

Kandırıyor seni

Bu gidişle

Bulacaksın sen de


07.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN


 ÜSTÜNÜ ÇİZMEK              
“Takkeye”


Esat, Rus ajanı bir ermeniymiş”

Diye bir dedikodu bu hafta

Müslümanlıktan dem vurup duran

Süleymancı Hocanın ağzında.

Şeker hastası olmasa

Gülümsemelerim olmasa ara sıra

Çizdim gitti üstünü onunda


 07.01.2013

TOKAT

DIŞARDAN” KİTABINDAN


 ACEMİ SIĞIRCIK              
“Alkışa”


İlk gitar sunumumu yaptım bu akşam

Başıma geçirdim babamın ördek kepini

Sırtıma attım turuncu beyaz çizgili battaniyeyi

Önüme aldım notaları

Elime aldım klasik gitarımı

Sofra kalkmamıştı henüz

Yastıkları kaldırıp kıyıya

Kendime bir yer edindikten sonra

Herkes kendi halindeydi yine

Hasta kız, bunak kadın, paçoz oğlan

Yeni bir film ayarlanmıştı bilgisayarda

Adam haberleri izlemeye çalışıyordu

Öyle bir karmaşanın içinde

Yeni bir karmaşa

La minörle başlayıp

Sol diyezle devam eden

Acemi Sığırcık” adlı ilk bestem


07.03.2013

TOKAT

SANATA İZİN” VE “GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN


 İNTİKAM
“Zorbalara”


Şiddetli olur

Mazlumun intikam aldığı gün beyim

Göğsüne basmış biri diğerinin

Gözlerini başparmağıyla oyarken

Koparırken kafasını dişleriyle

Kılıç sesidir bu

Kafatasını parçalayan

Dili söken

Sıkılı diş

Beyni patlatan yumruk

Tüm ailesiyle

Gömen yere

İntikam, intikam


23.01.2013

TOKAT

Şiirleriniz, geniş bir yelpazedeki temaları keskin, bazen rahatsız edici ve doğrudan bir dille ele alıyor. Toplumsal eleştiriden kişisel gözlemlere, savaştan sanata uzanan bu eserler, insanlık durumunun karmaşıklığını ve modern dünyanın çelişkilerini vurguluyor.

  • "DOYMUŞ" Şiirinin Analizi
  • "DOYMUŞ" şiiri, bir mülkiyet ve sahiplenme anlayışının ötesine geçerek, paylaşımcılık ve evrensel mülkiyet üzerine felsefi bir bakış açısı sunuyor. Şiir, "Bulut Atlası" filmine atıfta bulunarak, belki de filmdeki karmaşık zaman ve karakter bağlantılarına benzer bir zihinsel akışı yansıtıyor.
  •  * "Çaldığını kabul etmiyorum / Kendim verdim sayıyorum / Suçlamaları önlüyorum / Malımı alıp kullandığın için": Şiir, "çalma" eylemini bir kabulleniş ve bir "verme" eylemine dönüştürerek başlıyor. Bu, mülkiyet kavramını sorgulayan, belki de ötesine geçen bir zihin yapısını ortaya koyuyor. Kişi, malının kullanılması karşısında suçlayıcı olmak yerine, bunu kendi iradesiyle bağışlamış gibi bir tavır sergiliyor. Bu durum, benliğin ötesine geçme ve sahiplenme duygusundan kurtulma arzusunu yansıtır.
  •  * "Tekrar ediyorum / Benim malım zaten benim malım / Aynı zamanda herkesin de malı": Buradaki paradoksal ifade, şiirin anahtar noktasıdır. "Benim malım zaten benim malım" diyerek kişisel mülkiyeti teyit ederken, hemen ardından "Aynı zamanda herkesin de malı" diyerek bu mülkiyetin evrenselliğini ilan ediyor. Bu, materyalist sahiplenme yerine, her şeyin aslında tüm insanlığa ait olduğu fikrini savunan bir yaklaşımdır. Bu felsefi duruş, belki de sanatsal veya entelektüel üretimin ortak miras olduğu fikrine de gönderme yapıyor.
  •  * "Dolayısıyla / Şimdi anladın mı? / Neden böyle rahat / Neden bu kadar doymuş olduğumu": Şiir, bu evrenselci bakış açısının getirdiği içsel huzur ve "doymuşluk" halini açıklıyor. Maddeye bağlılıktan ve sahiplenme kaygısından kurtulmak, kişiye derin bir rahatlık ve tatmin duygusu verir. Bu, bir tür aydınlanma veya özgürleşme hali olarak yorumlanabilir; çünkü her şeyi herkesle paylaşıldığını kabul etmek, kişisel kaygıları ve kıskançlıkları ortadan kaldırır.
  • "DOYMUŞ" şiiri, maddiyatın ötesinde bir varoluşsal tatmini, paylaşımcılığı ve mülkiyet kavramına yeni bir perspektiften bakışı sunuyor.
  • "SÖYLENEN" Şiirinin Analizi
  • "SÖYLENEN" şiiri, savaşın kaçınılmazlığını ve yıkıcılığını ele alan, derin bir çaresizlik ve uyarı niteliği taşıyor. "Savaş şiirime" ithafı, şiirin savaşın dehşetini doğrudan ele aldığını gösteriyor.
  •  * "Ne kadar istemesem de / Mutlaka çıkacak bu savaş mutlaka": Şiir, kişisel isteksizliğe rağmen savaşın kaçınılmazlığına dair güçlü bir inançla açılıyor. "Mutlaka" kelimesinin tekrarı, bu kaderci ve umutsuz hissiyatı pekiştiriyor. Bu, bireyin iradesinin, daha büyük jeopolitik veya toplumsal güçler karşısındaki acizliğini yansıtır.
  •  * "Kurtulabilene aşk olsun / Kapsayıp – kuşatıverecek sonunda belli": Savaşın tüm yaşamı sarıp sarmalayacak evrensel bir felaket olduğu vurgulanıyor. "Kurtulabilene aşk olsun" ifadesi, bu yıkımdan sağ çıkmanın ne kadar zor olacağını, hatta bir mucize gerektireceğini belirtir. Savaşın kapsayıcı ve kaçınılmaz doğası, umutsuzluğu artırır.
  •  * "Ateş ve kılıç / Bomba ve ölüm her yanı yani": Bu dizeler, savaşın somut ve dehşet verici sonuçlarını doğrudan ve çiğ bir dille gözler önüne seriyor. "Ateş ve kılıç" geleneksel savaş imgelerini çağrıştırırken, "bomba ve ölüm" modern savaşın yıkıcı araçlarını ve yaygın sonuçlarını gösterir. "Her yanı yani" ifadesi, bu yıkımın hiçbir yeri es geçmeyeceğini pekiştirir.
  • "SÖYLENEN" şiiri, savaşın bir kehanet gibi yaklaştığını ve kaçışın imkansız olduğunu vurgulayan, karamsar ama gerçekçi bir portre çiziyor. Şiirin yalın ve doğrudan dili, mesajın etkisini artırıyor. Bu şiir, "BU MU DÜNYA" kitabınızın genel ruhuna uygun olarak, dünyanın acı gerçekleriyle yüzleşme temasını sürdürüyor.
  • "TANIDIKLAR LİSTESİ" Şiirinin Analizi
  • "TANIDIKLAR LİSTESİ" şiiri, ilişkilerin ve insan etkileşimlerinin fayda odaklı, pragmatik ve hatta manipülatif yönünü ele alıyor. Şiir, bir "liste" metaforu üzerinden, insanlığın içinde bulunduğu karmaşık ve güvensiz durumu sorguluyor.
  •  * "Öncelikle bir tanıdıklar listesi / Adresi, telefonu, ismi, işi / Ne yapabilir veya işime yarar mı?": Şiir, ilişkilerin başlangıcını bir "tanıdıklar listesi" oluşturma eylemiyle tanımlıyor. Bu liste, insanları sadece kimlik bilgileriyle değil, aynı zamanda potansiyel "kullanım değerleriyle" değerlendiren soğuk, çıkarcı bir yaklaşımı sergiliyor. İlişkiler, "ne yapabilir" veya "işime yarar mı" sorularıyla fayda odaklı bir mercekten süzülüyor.
  •  * "Programa uygun davranır mı? / Monte edilebilir mi kırılmadan, dağıtmadan": Bu dizeler, insanları birer araç, birer program parçası gibi görme eğilimini ortaya koyuyor. "Programa uygun davranma" ve "monte edilebilme" gibi ifadeler, insanları kendi amaçları için şekillendirme, uyumlu hale getirme arzusunu gösteriyor. Bu durum, bireyselliğin ve özgünlüğün göz ardı edildiği bir manipülasyonu ima eder.
  •  * "Kırılabilir mi bu inat / Saçma sapan / İnançlar, buyruklar, fetvalar, korku ve yılgınlıklar": Şiir, insanların kendi "inatları" veya dışsal etkilerle (inançlar, buyruklar, fetvalar, korku, yılgınlıklar) nasıl "kırılmaz" hale geldiğini sorguluyor. Bu ifadeler, insanları esir alan dogmatik düşünceleri ve korkuları eleştirir, bunların ilişkilerde ve toplumsal uzlaşıda nasıl bir engel teşkil ettiğini düşündürür. "Saçma sapan" nitelemesi, bu engellerin akıl dışılığını vurgular.
  •  * "Başı belada insanlık / Güllük – gülistanlık değil ortalık": Şiir, bu tür ilişkilerin ve yaygın olan bu "akıl" eksikliğinin nihai sonucunu çarpıcı bir şekilde özetliyor. İnsanlık, bu "inatlar," "korkular" ve çıkarcı yaklaşımlar yüzünden "başı belada" ve dünya, beklendiği gibi "güllük – gülistanlık" değil, aksine karmaşa ve sıkıntılarla dolu.
  • "TANIDIKLAR LİSTESİ," modern ilişkilerin yüzeyselliğini, manipülatif doğasını ve toplumsal anlamda uzlaşının neden zor olduğunu sorgulayan, sert ama gerçekçi bir eleştiri sunuyor. Bu şiir de "BU MU DÜNYA" kitabınızın, dünyanın olumsuz yönlerini cesurca ele alma temasını sürdürüyor.
  • "İNSANLIK DRAMI" Şiirinin Analizi
  • "İNSANLIK DRAMI" şiiri, savaşın, terörün ve barbarlığın neden olduğu yıkım ve yozlaşmayı acımasızca gözler önüne seriyor. "Leşe" ithafı, şiirin odak noktasının, insanlık tarafından geride bırakılan yıkım ve çürüme olduğunu işaret ediyor.
  •  * "Harabeye dönen eserler – yapılar, / Soyulan müzeler": Şiir, insan eliyle yaratılan kültürel ve tarihi mirasın nasıl yok edildiğini, "harabeye dönen eserler" ve "soyulan müzeler" imgeleriyle vurguluyor. Bu, insanlığın sadece canlara değil, aynı zamanda kendi tarihine ve kültürüne de nasıl zarar verdiğinin bir göstergesidir.
  •  * "Örgütlenip gelen teröristler / Vahşi yaratıklar": Şiir, bu yıkımın doğrudan sorumlusu olarak "örgütlenip gelen teröristleri" işaret ediyor. Onları "vahşi yaratıklar" olarak nitelendirmesi, insanlık dışı eylemlerinin ve barbarlıklarının altını çiziyor. Bu, bir medeniyet krizini ve insanlığın kendi özünden uzaklaşmasını ifade eder.
  •  * "Dişlerinin dibi leşe, kana aç / Akbaba güzel kuş, her ne kadar kötü kötü baksa da / Bu noktadan sonra": Bu dizeler, vahşetin ve yıkımın vardığı noktayı en çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. "Dişlerinin dibi leşe, kana aç" ifadesi, bu "vahşi yaratıkların" acımasızlığını ve doymak bilmeyen yıkım arzusunu betimliyor. "Akbaba güzel kuş" benzetmesi ise, durumun ironisini ve çirkinliğini vurguluyor. Akbaba doğanın döngüsünde bir görevi yerine getirirken, insanlıktan çıkan bu "leşe açlık" daha korkunçtur. "Bu noktadan sonra" ifadesi, gelinen noktanın geri dönülemez bir felaket olduğunu düşündürüyor.
  • "İNSANLIK DRAMI," savaşın, terörün ve barbarlığın insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerini, uygarlığın çöküşünü ve insan doğasunun karanlık yüzünü sert ve gerçekçi bir şekilde ortaya koyuyor. Şiir, adeta bir kurbanın gözünden, leşin ve kanın hüküm sürdüğü bir dünyaya tanıklık ediyor. "DIŞARDAN" kitabınızın genel teması olan dışarıdan bir gözle dünyayı gözlemleme ve eleştirme duruşunu bu şiirde de güçlü bir şekilde görüyoruz.
  • "KARA BULUT" Şiirinin Analizi
  • "KARA BULUT" şiiri, doğal felaketler ve savaşın getirdiği yıkım arasında bir paralellik kurarak, ülkenin veya dünyanın üzerindeki olumsuz atmosferi ve şairin kendi kaderine dair duyduğu üzüntüyü dile getiriyor. "Renge ve Parlaklığa" ithafı, şiirin bu kasvetli atmosferle bir kontrast oluşturma arayışını ima ediyor.
  •  * "Sırası gelmişken öncekinden sonrakinin sırası / Haydi, hep birlikte giriverelim veya / Bizim üzerimize gelsin bu defa": Şiir, bir felaketin ardından diğerinin geleceği beklentisiyle açılıyor. "Bizim üzerimize gelsin bu defa" ifadesi, pasif bir kabulleniş veya belki de kaçınılmaz olana bir meydan okuma içeriyor. Bu, sanki bir acılar döngüsünün parçası olma hissiyatıdır.
  •  * "Bereket yerine bela dolu bulutlar / Sarılıp gelen kurşun tabutlar / Ortalıkta kokan, köpek yiyen insanı": Bu dizeler, beklenen "bereket" yerine, "bela dolu bulutların" (doğal veya insan yapımı felaketlerin) geldiğini belirtiyor. "Sarılıp gelen kurşun tabutlar" ifadesi, savaş ve ölümleri somutlaştırırken, "Ortalıkta kokan, köpek yiyen insanı" gibi rahatsız edici ve çiğ bir imge, savaşın ve yıkımın getirdiği vahşeti ve insanlık dışı tabloyu en açık haliyle gözler önüne seriyor. Bu, medeniyetin çöküşünü ve insan onurunun ayaklar altına alınmasını gösterir.
  •  * "Farklı bir ülkenin çocuğu olsaydım / Daha renkli ve parlak / Yazardım şiirlerimi": Şair, bu kasvetli ve acımasız gerçeklik içinde, farklı bir coğrafyada doğmuş olsaydı, şiirlerinin daha "renkli ve parlak" olabileceğini ifade ediyor. Bu, içinde bulunduğu ülkenin veya kültürel/toplumsal atmosferin, sanatsal üretimini bile etkilediğini ve karamsarlığa sürüklediğini gösteriyor. Bu dize, bir "keşke" ve kaçırılmış bir potansiyel hissiyatı taşır.
  •  * "Elde var bu / Yalansız, katkısız ve alabildiğine": Şiir, tüm bu olumsuzluklara rağmen, elinde olanın "bu" olduğunu, yani bu acı ve kasvetli gerçekliği olduğunu belirtiyor. Ancak bu gerçeklik, "yalansız, katkısız ve alabildiğine" bir saflıkta sunuluyor. Şair, acıyı, çıplak ve sansürsüz bir şekilde ifade etme cesaretini gösteriyor; bu da onun sanatındaki samimiyetini ve dürüstlüğünü vurgular.
  • "KARA BULUT" şiiri, savaşın, felaketlerin ve toplumsal kokuşmuşluğun yarattığı kasvetli atmosferi, şairin kişisel hayal kırıklığı ve sanatsal ifadesiyle harmanlayarak sunuyor. Şiir, aynı zamanda "DIŞARDAN" kitabınızın, dünyanın zorlu gerçeklerini tarafsız ve keskin bir gözlemle yansıtma özelliğini sürdürüyor.
  • "PES" Şiirinin Analizi
  • "PES" şiiri, toplumsal olarak saygı duyulan bir figürün (Hoca Efendi) ikiyüzlülüğünü, yozlaşmışlığını ve kokuşmuşluğunu son derece sert, eleştirel ve müstehcen bir dille ele alıyor. "Homoya" ithafı, şiirin Hoca Efendi'nin cinsel yaşamına dair imalarıyla bağlantılı.
  •  * " 'Pes' mi etti Hoca Efendi / Kızılcık şerbetlerinden bahsetmesi de neyin nesi / Kan kusması gerekirken / Mecazdan değil gerçekten": Şiir, "Hoca Efendi" adlı figürün bir konuda "pes" ettiğini, yani yenilgiyi kabul ettiğini sorgulayarak başlıyor. "Kızılcık şerbetlerinden bahsetmesi" ifadesi, bu figürün acı ve zorlukları hafifletici, yüzeysel veya sahte bir dille geçiştirmesini eleştiriyor. Şair, onun aslında "kan kusması" gerektiğini, yani yaşadığı (veya sebep olduğu) acının gerçek ve derinden olması gerektiğini, bunun mecazi değil "gerçekten" olması gerektiğini vurguluyor. Bu, bir beklenti ve hayal kırıklığı çatışmasıdır.
  •  * "Jigolosuyla mı sorun yaşıyor yoksa": Bu dize, Hoca Efendi'nin kişisel ve cinsel yaşamına dair doğrudan, rahatsız edici ve suçlayıcı bir imada bulunuyor. "Jigolo" kelimesinin kullanılması, dini veya toplumsal bir figürden beklenen ahlaki duruşla çelişen bir durumu ima ederek, karakterin ikiyüzlülüğünü ve yozlaşmışlığını vurgular.
  •  * " 'Amma pis kokuyorsun Hoca / Ölmeden çürümeye başlamış bedenin / Midemin bulantısı bundan mı?' ": Şiirin bu kısmı, Hoca Efendi'ye yönelik doğrudan ve aşağılayıcı bir hitaptır. "Pis kokma" ve "ölmeden çürümeye başlamış beden" imgeleri, sadece fiziksel bir kokuyu değil, aynı zamanda ahlaki çürümeyi, ruhsal kokuşmuşluğu ve içsel yozlaşmayı simgeliyor. Şairin midesinin bulanması, bu kokuşmuşluğun yarattığı tiksintiyi ve iğrenmeyi fiziksel bir tepkiyle ifade ediyor.
  • "PES" şiiri, toplumsal olarak saygı duyulan ancak yazarın gözünde yozlaşmış bir figüre karşı duyulan derin tiksintiyi, öfkeyi ve hayal kırıklığını cesurca ve sınırları zorlayan bir dille dile getiriyor. Şiir, ahlaki çöküşü, ikiyüzlülüğü ve insan doğasının karanlık yönlerini irdeleyen sert bir eleştiri sunuyor. "DIŞARDAN" kitabınızın dışarıdan ve acımasızca gözlemleme temasını bu şiirde de görüyoruz.
  • "KÜLAH" Şiirinin Analizi
  • "KÜLAH" şiiri, dini semboller altında gizlenen çıkarcılığı, sahtekarlığı ve içsel bir tutukluluğu eleştiren, imalı ve kısaltılmış bir dille yazılmış. "Gerisini anlayana" ithafı, şiirin mesajının üstü kapalı olduğunu ve okuyucunun kendi çıkarımlarını yapmasını beklediğini gösteriyor.
  •  * " 'Kurban' deyip dalan iş yerine / Siyah külahlı, sık sık gördüğüm o adam": Şiir, "Kurban" kelimesiyle dini bir motiften yararlanarak, bir iş yerine dalan "siyah külahlı" bir adamı tasvir ediyor. "Külah," özellikle dini çevrelerde kullanılan bir başlık olabilir ve bu figürün dini bir kimliğe sahip olduğunu ima eder. "Kurban" ifadesi, hem dini bir ritüeli çağrıştırırken hem de belki de bir tür "kurban etme" veya "sömürme" eylemine hazırlık yapıldığına dair bir ironiyi barındırır.
  •  * "Bir çeşit saklı gülücük saklı içinde / Bir çeşit tutukluluk": Bu dizeler, adamın iç dünyasına dair bir bakış sunuyor. "Saklı gülücük," dışarıdan masum görünen tavırların altında yatan gizli bir çıkarı, sinsi bir memnuniyeti veya ikiyüzlülüğü işaret ediyor. "Bir çeşit tutukluluk" ifadesi ise, bu adamın belki de kendi eylemlerinin, inançlarının veya bu dini kimliğinin içinde sıkışıp kaldığını, özgür olmadığını düşündürüyor. Bu durum, dışarıya yansıttığı imaj ile içsel gerçekliği arasındaki çelişkiyi vurgular.
  •  * "İşte öyle / Anlayıver gerisini / Söylemek istemiyorum işte": Şiir, mesajını açıkça dile getirmek yerine, okuyucunun çıkarım yapmasını bekleyen üstü kapalı bir üslup benimsiyor. "Anlayıver gerisini / Söylemek istemiyorum işte" ifadeleri, anlatılmak istenen eleştirinin çok daha derin ve belki de dile getirilmesi zor, çirkin gerçeklikler içerdiğini gösterir. Bu durum, aynı zamanda sansür veya toplumsal normlar nedeniyle doğrudan ifade edilemeyen rahatsız edici gerçekliklere işaret eder.
  • "KÜLAH" şiiri, dini semboller ve kavramlar arkasına saklanan ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı ve içsel tutsaklığı imalı bir dille eleştiren, derin ve rahatsız edici bir gözlem sunuyor. Bu şiir de "DIŞARDAN" kitabınızın, toplumsal riyakarlığı dışarıdan bir gözle izleyip eleştirme temasını sürdürüyor.
  • "BULACAKSIN" Şiirinin Analizi
  • "BULACAKSIN" şiiri, gerçeklerden kaçan, kendini özel sanan ve yanlış ilişkiler içinde olan bir "paçoz kız" figürüne yönelik sert bir uyarı ve gelecekteki bir hayal kırıklığına dair kehanet niteliği taşıyor. "Paçoza" ithafı, şiirin doğrudan bu kişiye veya bu tür bir karaktere seslendiğini gösteriyor.
  •  * "Her çalan telefonun zili özel / Kaçarak girdiğin oda / Kilitlediğin kapı / Yattığın yatak": Şiir, bu "paçoz kızın" bir tür kaçış ve kendini özel hissetme çabası içinde olduğunu tasvir ediyor. "Her çalan telefonun zili özel" algısı, onun narsist veya yanılsamalı bir benlik algısına sahip olduğunu gösterir. "Kaçarak girilen oda," "kilitlenen kapı" ve "yatak," kişinin yalnızlaşma, gerçeklerden saklanma ve belki de izinsiz veya gizli ilişkiler içinde olma durumunu ima eder. Bu, bir mahremiyet ve kaçış alanının tasviridir.
  •  * "Senelerden beri / Peşine düştüğün ümit / 'Özelim' diye dolaşan / Paçoz kız": Bu dizeler, "paçoz kızın" uzun süredir peşinden koştuğu bir "ümit" olduğunu belirtiyor. Bu "ümit" belki de özel bir ilişki, bir statü veya bir hayal olabilir. "Özelim diye dolaşan" ifadesi, kızın kendini üstün veya farklı görme eğilimini, ancak şair tarafından "paçoz" olarak nitelendirilmesi, bu iddianın boşluğunu ve değersizliğini vurgular. "Paçoz" kelimesi, hem dış görünüşte özensizliği hem de ahlaki veya kişisel anlamda seviyesizliği ifade eden aşağılayıcı bir terimdir.
  •  * "Kandırıyor seni / Bu gidişle / Bulacaksın sen de": Şiir, doğrudan bir uyarı ile sona eriyor. "Kandırıyor seni" ifadesi, kızın kendi kendini (veya başkaları tarafından) bir yanılsama içinde olduğunu belirtir. "Bu gidişle" ifadesi, mevcut yaşam tarzının ve yanılgıların kaçınılmaz bir kötü sonuca yol açacağını gösterir. "Bulacaksın sen de" ifadesi, bu kötü sonucun (hayal kırıklığı, acı, gerçekle yüzleşme) mutlaka yaşanacağını ve bundan kaçışın olmadığını sert bir dille ilan eder. Bu, bir kehanet ve bir intikam hissi taşır.
  • "BULACAKSIN" şiiri, gerçeklerden kaçan, kendini kandıran ve ahlaki değerlerden uzaklaşmış bir kadın figürüne yönelik ağır bir eleştiri ve sert bir uyarıdır. Şiir, kaçışın ve yanılsamaların acı bir sonla biteceği kehanetini taşıyor. "DIŞARDAN" kitabınızın, toplumsal gözlemleri ve keskin eleştirileri dışarıdan bir bakış açısıyla sunma özelliğini bu şiirde de görüyoruz.
  • "ÜSTÜNÜ ÇİZMEK" Şiirinin Analizi
  • "ÜSTÜNÜ ÇİZMEK" şiiri, toplumsal ikiyüzlülüğü, önyargıları ve kendi doğruları dışındaki her şeyi reddetme eğilimini eleştiren, kişisel bir hayal kırıklığı ve isyanı dile getiriyor. "Takkeye" ithafı, şiirin dini bir figüre veya dini sembollere gönderme yaptığını düşündürüyor.
  •  * " 'Esat, Rus ajanı bir ermeniymiş' / Diye bir dedikodu bu hafta / Müslümanlıktan dem vurup duran / Süleymancı Hocanın ağzında.": Şiir, toplumsal bir dedikoduyu ve bunun kaynağını açığa vurarak başlıyor. "Esat" hakkında çıkarılan "Rus ajanı bir Ermeni" dedikodusu, hem etnik ve siyasi önyargıları hem de düşmanlaştırma eğilimini gösterir. Bu dedikodunun "Müslümanlıktan dem vurup duran Süleymancı Hoca" gibi dini bir figürün ağzından çıkması, şiirin ana eleştirisidir. Bu durum, dini otorite figürlerinin bile dedikoduya, ayrımcılığa ve yalanlara başvurabildiğini, vaaz ettikleri değerlerle çelişebildiğini gözler önüne seriyor. Bu, dini ikiyüzlülüğe güçlü bir göndermedir.
  •  * "Şeker hastası olmasa / Gülümsemelerim olmasa ara sıra / Çizdim gitti üstünü onunda": Şair, bu dedikodu ve ikiyüzlülük karşısında duyduğu derin hayal kırıklığını ve reddedişi ifade ediyor. "Üstünü çizmek," birini hayatından tamamen çıkarmak, onunla tüm bağları koparmak veya onu tamamen gözden çıkarmak anlamına gelir. Şair, sadece "şeker hastası olmasa" ve "gülümsemelerim olmasa ara sıra" gibi kişisel zayıflıkları veya insani anları yüzünden bu "Hocanın" üstünü henüz tamamen çizmediğini belirtiyor. Bu ifade, şairin insani bağlara ve kişisel zayıflıklara duyduğu bir hassasiyeti gösterse de, aynı zamanda bu ikiyüzlülüğün ne kadar derin bir hayal kırıklığı yarattığını da ortaya koyar. Şair, kendi içsel denge ve "gülümsemeleri" sayesinde tam bir kopuş yaşamasa da, zihinsel olarak bu figürü zaten gözden çıkarmıştır.
  • "ÜSTÜNÜ ÇİZMEK" şiiri, dini liderlerin veya toplumsal figürlerin ikiyüzlülüğünü, dedikodu ve önyargılarla beslenen toplumsal atmosferi eleştiren, kişisel bir tiksinti ve hayal kırıklığı ifadesidir. Şiir, samimiyet ve dürüstlük arayışıyla, çelişkili gerçeklikler karşısında yaşanan içsel çatışmayı da sergiliyor.
  • "ACEMİ SIĞIRCIK" Şiirinin Analizi
  • "ACEMİ SIĞIRCIK" şiiri, sanatın ve yaratıcılığın, günlük hayatın karmaşası ve kaosun içinde bile kendine yer bulabileceğini gösteren, otobiyografik ve dokunaklı bir eser. "Alkışa" ithafı, sanatçının eserini sunma ve takdir görme arzusuna gönderme yapıyor.
  •  * "İlk gitar sunumumu yaptım bu akşam / Başıma geçirdim babamın ördek kepini / Sırtıma attım turuncu beyaz çizgili battaniyeyi / Önüme aldım notaları / Elime aldım klasik gitarımı": Şiir, şairin ilk gitar sunumunu yapma hazırlığını detaylı ve samimi bir şekilde anlatıyor. Babasının kepini ve battaniyeyi kullanması, kişisel ve ailevi bir bağa, belki de bir ritüele işaret ediyor. Bu hazırlık, sanatçı kimliğine bürünme sürecinin bir parçasıdır.
  •  * "Sofra kalkmamıştı henüz / Yastıkları kaldırıp kıyıya / Kendime bir yer edindikten sonra": Bu dizeler, sunumun resmi olmayan, samimi ve günlük bir ortamda gerçekleştiğini gösteriyor. Sanat için özel bir sahne yaratılmıyor, aksine günlük hayatın akışı içinde, sıradan bir sofra etrafında kendine bir "yer edinme" çabası var. Bu durum, sanatın hayatın içinden çıktığını ve her yerde var olabileceğini ima eder.
  •  * "Herkes kendi halindeydi yine / Hasta kız, bunak kadın, paçoz oğlan / Yeni bir film ayarlanmıştı bilgisayarda / Adam haberleri izlemeye çalışıyordu / Öyle bir karmaşanın içinde / Yeni bir karmaşa": Bu kısım, performansın gerçekleştiği ortamın "kaotik" ve "ilgilenmeyen" doğasını ortaya koyuyor. Aile üyeleri (hasta kız, bunak kadın, paçoz oğlan) kendi dünyalarında, "yeni bir film" veya "haberler" peşindeler. Şairin sanatsal çabası, bu karmaşanın içine "yeni bir karmaşa" olarak giriyor; yani, pek de ilgi görmeyen, fark edilmeyen bir eylem olarak konumlanıyor. Bu, sanatçının toplumda veya yakın çevresinde yaşadığı yalnızlığı ve anlaşılamama hissini yansıtır.
  •  * "La minörle başlayıp / Sol diyezle devam eden / 'Acemi Sığırcık' adlı ilk bestem": Şiir, bestesinin müzikal detaylarını (La minör, Sol diyez) vererek, sanatın somut bir ürünü olduğunu gösteriyor. "Acemi Sığırcık" adı ise, hem bestecinin "acemiliğine" hem de belki de sığırcık kuşunun basit ama özgün ötüşüne gönderme yapıyor. Bu isim, mütevazı ama kişisel bir başarıyı ve sanatın doğayla olan bağını ima eder.
  • "ACEMİ SIĞIRCIK" şiiri, sanatın ve yaratıcılığın, günlük yaşamın gürültüsü ve ilgisizliği içinde bile filizlenebileceğini, ancak çoğu zaman yeterli takdiri bulamayabileceğini gösteren samimi ve biraz da hüzünlü bir otobiyografik anlatı. Şiir, "SANATA İZİN" ve "GÜLÜMSEMELER" kitaplarınızın genel temalarına uygun olarak, sanatsal ifadeye duyulan ihtiyacı ve yaşamın zorluklarına rağmen gülümseme ve yaratma gücünü vurguluyor.
  • "İNTİKAM" Şiirinin Analizi
  • "İNTİKAM" şiiri, ezilmişliğin ve zulmün getirdiği şiddetli, ilkel ve acımasız intikam arzusunu korkutucu bir gerçekçilikle ele alıyor. "Zorbalara" ithafı, bu intikamın hedefinin zulmedenler olduğunu açıkça belirtiyor.
  •  * "Şiddetli olur / Mazlumun intikam aldığı gün beyim": Şiir, mazlumun intikamının ne kadar şiddetli olacağını vurgulayarak başlıyor. "Beyim" hitabı, muhtemelen zulmedene veya bu duruma kayıtsız kalan birine sesleniş niteliğindedir. Bu, bir uyarı ve bir kehanettir; ezilenin sabrının sonunun ne kadar yıkıcı olabileceğini gösterir.
  •  * "Göğsüne basmış biri diğerinin / Gözlerini başparmağıyla oyarken / Koparırken kafasını dişleriyle": Bu dizeler, intikamın vahşetini ve insanlık dışı boyutunu en korkunç detaylarla tasvir ediyor. Gözleri oyma, kafayı dişlerle koparma gibi imgeler, ilkel ve hayvansı bir nefretin dışavurumudur. Bu, intikamın medeniyet sınırlarını aşan, içgüdüsel ve acımasız bir eylem haline geldiğini gösteriyor.
  •  * "Kılıç sesidir bu / Kafatasını parçalayan / Dili söken / Sıkılı diş / Beyni patlatan yumruk / Tüm ailesiyle / Gömen yere": Şiir, intikamın devam eden vahşetini işitsel (kılıç sesi) ve görsel (kafatasını parçalama, dili sökme, beyni patlatan yumruk) detaylarla pekiştiriyor. "Tüm ailesiyle / Gömen yere" ifadesi, intikamın sadece bireysel bir hedefi olmadığını, aynı zamanda nesiller arası bir cezalandırma veya toplu bir yok ediş arzusunu barındırdığını gösteriyor. Bu, intikamın yıkıcı ve kalıcı doğasını vurgular.
  •  * "İntikam, intikam": Şiir, "intikam" kelimesinin tekrarıyla, bu duygunun saplantılı, tek hedefli ve yakıcı doğasını pekiştiriyor. Bu, adeta bir haykırış, bir çığlık ve bir uyarıdır.
  • "İNTİKAM" şiiri, mazlumun biriken öfkesinin patlamasını, intikamın vahşi ve yıkıcı doğasını, insanlık dışı şiddeti ve acımasızlığı gözler önüne seren, rahatsız edici ama güçlü bir eser. Şiir, "BU MU DÜNYA" kitabınızın genel ruhuna uygun olarak, dünyanın karanlık yüzünü ve insan doğasının yıkıcı potansiyelini cesurca işliyor.
  • Bu şiirlerinizin her biri, dünyayı ve insanı farklı açılardan sorgulayan, cesur ve çarpıcı metinler. Toplumsal eleştiriden kişisel içsel arayışlara, varoluşsal kaygılardan sanatın gücüne kadar geniş bir yelpazede derinlik sunuyorlar.
  • Başka hangi şiirleriniz hakkında konuşmak istersiniz?
  •  
  •  

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol