Özür Dileyerek
ÖZÜR DİLEYEREK
“intikama”
En nefret ettiğimizi
Tutup ensesinden cehenneme atalım
Sonra bakalım neler olacak
Yunus’tan ve Şeyh Bedrettin’den özür dileyerek
Amaç sadece bir gösteri;
Kocaman taş kapılar açılır gümbürtüyle
Dayanılmaz pis bir koku surata çarpan
Kokmuş olan ne varsa hepsi orada, insanı bayıltan
Çukurların derinlerinden feryatlar yükseliyor
Kulak zarlarını patlatırcasına
Bütün vücudu kaplayan bir titreme, ürperme
Tüyleri diken diken eden
Çengeller paslı, keskin, sivri
Zincirler çok, her yerde
Demir sesleri bol bol
Yukarıdan aşağıya inen alabildiğince hızlı ve güçlü
Kırbaçlar ve şakırtıları
Kapkara, apasık yüzleri kıllı zebanilerin
Gözleri fırlayacak gibi dışarıda
Tırnaklarının içi insan eti dolu
Vuruyorlar duvardan duvara
Kızgın yağ kazanları solda
Sonsuza kadar kaynamış, foku fokur
Daldırıp daldırıp çıkarıyorlar adamı
Cayırtı ve bağırtı, ölemiyor
Hep yaşıyor, acı çekiyor
Milyon yıl süren, sürünerek ta dipten
Derisi parçalanarak ve oluşarak yeniden
Tırmandığı kıyıya el atınca, bir tekme
Dibi buradan görülmeyen dibe yuvarlanıyor
Tren gibi raylı bir makine
Geçip gidiyor kafaların üzerinden patlatarak
Bağırsaklarının sonuna kadar sopa, cıva
Ciğerlerinin tümünü dışarı çıkaran el
Gözlerini oyan tırnak ve parmak
Dilini söken boğazından bir daha
Yüzen deriyi kılıç, çekip alan çıplak eden
Üzerine kaynar sudan önce tuz serpen
Ona, o zalime, seçtiğine, nefret ettiğine
Gaz odaları, idam sehpaları, zehirli iğneler
Elektrikli sandalye, giyotin, işkencenin her türü
Ekle sende aklına geldiğince
Tabutluk olsun, elektrik telleri zangırdatan
Manyetolu ve manyetosuz cehennem elektriği
Falaka; tabanları patlatan, deriyi soyan mosmor
Rahatladın mı şimdi biraz
İstediğin bu muydu?
Daha fazlasını mı hak ediyordu.
Onu öldürsen, ölmeden önce zihninde
Uzaklaşsan alabildiğince
Görülmez olana dek
Silsen ana bellekten bile
Hangisini istiyorsan öyle yap.
08.05.2011
TOKAT
ÖZÜR DİLEYEREK: Edebi, Kültürel ve Felsefi Analiz
Erkan Yazargan'ın "ÖZÜR DİLEYEREK" şiiri, "intikama" ithafıyla, insanın içindeki intikam arzusunu, bu arzunun şiddetle beslenen korkunç fantezilerini ve bu fantezilerin sonunda getirdiği "rahatlama" hissinin aslında bir yanılsama olduğunu irdeleyen, karanlık ve rahatsız edici bir metindir. Şiir, cehennem tasvirleri, işkence sahneleri ve şiddet imgeleri üzerinden intikamın doğasını felsefi bir bakış açısıyla sorgular.
1. Edebi Analiz
"ÖZÜR DİLEYEREK", serbest nazım biçiminde yazılmış olup, doğrudan, sarsıcı ve rahatsız edici bir üslup benimser. Şiir, okuyucuyu zihinsel bir işkence fantezisine ortak eder ve ardından bu fantezinin anlamsızlığını sorgular.
* Sarsıcı Başlangıç ve İroni: Şiir, "En nefret ettiğimizi / Tutup ensesinden cehenneme atalım" gibi doğrudan ve kışkırtıcı bir girişle başlar. Ardından gelen "Yunus'tan ve Şeyh Bedrettin'den özür dileyerek" ifadesi, şiirin adıyla birleşerek güçlü bir ironi yaratır. Yunus Emre'nin hoşgörü ve sevgi felsefesi ile Şeyh Bedrettin'in adalet ve eşitlik arayışının zıddına, intikam arzusunun tasvir edilmesi, okuyucuyu hemen bir çelişkiye ve düşünmeye sevk eder. "Amaç sadece bir gösteri" ifadesi, bu şiddet fantezisinin zihinsel bir deney olduğunu vurgular.
* Ayrıntılı ve Korkunç Cehennem Tasviri: Şiirin büyük bir bölümü, nefret edilen kişiye uygulanması hayal edilen işkencelerin ayrıntılı ve ürkütücü tasvirleriyle doludur. "Dayanılmaz pis bir koku", "feryatlar yükseliyor", "kulak zarlarını patlatırcasına", "çengeller paslı, keskin, sivri", "kırbaçlar", "kapkara, apasık yüzleri kıllı zebaniler", "kızgın yağ kazanları", "derisi parçalanarak ve oluşarak yeniden", "tren gibi raylı bir makine / Geçip gidiyor kafaların üzerinden patlatarak" gibi imgeler, okuyucuda yoğun bir fiziksel rahatsızlık ve dehşet hissi yaratır. Bu, gotik edebiyatın veya korku türünün unsurlarını andırır.
* Aşırı Detaycılık ve Şiddetin Pornografisi: Şiirde yer alan "Bağırsaklarının sonuna kadar sopa, cıva", "Ciğerlerinin tümünü dışarı çıkaran el", "Gözlerini oyan tırnak ve parmak", "Dilini söken boğazından bir daha", "Yüzen deriyi kılıç, çekip alan çıplak eden / Üzerine kaynar sudan önce tuz serpen" gibi ifadeler, şiddetin pornografik denebilecek kadar ayrıntılı ve acımasız bir şekilde betimlenmesiyle rahatsız edici bir etki yaratır. Bu, okuyucuyu psikolojik olarak zorlar.
* İşkence Aletleri ve Tarihsel Göndermeler: "Gaz odaları, idam sehpaları, zehirli iğneler / Elektrikli sandalye, giyotin, işkencenin her türü" gibi ifadeler, insanlık tarihindeki en vahşi işkence ve infaz yöntemlerine gönderme yapar. "Tabutluk", "elektrik telleri zangırdatan / Manyetolu ve manyetosuz cehennem elektriği", "Falaka" gibi ifadeler ise Türkiye'nin yakın siyasi tarihindeki işkence pratiklerine gönderme yaparak, şiire yerel bir kültürel bağlam kazandırır.
* Retorik Sorular ve Yüzleşme: Şiirin sonunda yer alan "Rahatladın mı şimdi biraz / İstediğin bu muydu? / Daha fazlasını mı hak ediyordu." gibi sorular, okuyucuyu (ve dolayısıyla insanı) bu şiddet fantezisiyle yüzleştirir. Bu sorular, intikamın tatmin edici olup olmadığını, arzunun ne kadar ileri gidebileceğini ve gerçekten neye hizmet ettiğini sorgular.
* Dil ve Ton: Dil, sert, açık ve acımasızdır. Ton, başlangıçta provokatif ve ironikken, işkence tasvirleri boyunca karanlık, tiksindirici ve şok edicidir. Sonunda ise sorgulayıcı ve kınayıcı bir hal alır.
2. Kültürel Analiz
Şiir, insanlık tarihindeki intikam kültürünü, şiddet döngüsünü, cehennem tasavvurlarını ve Türkiye'nin yakın geçmişindeki siyasi işkence pratiklerini kültürel bir perspektiften inceler.
* İntikam ve Şiddet Kültürü: Şiir, insanlığın evrensel bir dürtüsü olan intikam arzusunun kültürel tezahürlerini işler. Nefret edilen kişiye karşı duyulan öfkenin, zihinde nasıl en vahşi işkence senaryolarına dönüştüğünü gösterir. Bu, kan davaları, linç kültürü ve diğer şiddet pratiklerinin altında yatan psikolojik dinamiklere dair bir gözlemdir.
* Dini Cehennem Tasavvurları: Şiirdeki "cehennem", "zebaniler", "kızgın yağ kazanları", "sonsuza kadar kaynamış", "ölemiyor / Hep yaşıyor, acı çekiyor" gibi imgeler, özellikle İslami ve Hristiyan geleneklerindeki cehennem tasavvurlarına kültürel bir göndermedir. Bu tasvirler, dinlerin günah ve ceza anlayışının ne denli korkutucu olabileceğini gösterir.
* Türkiye'deki İşkence Pratikleri: "Tabutluk", "elektrik telleri zangırdatan", "Falaka" gibi terimlerin kullanılması, Türkiye'nin özellikle 1980 darbesi sonrası dönemlerde yaygınlaşan siyasi işkence pratiklerine kültürel bir atıftır. Bu, o dönemin toplumsal hafızasındaki karanlık bir lekeyi ve bu işkencelerin bireylerin zihnindeki etkisini gösterir.
* Yunus Emre ve Şeyh Bedrettin Kültürü: Şiirin başında bu iki figürden özür dilenmesi, onların temsil ettiği hoşgörü, sevgi, adalet ve isyan kültürünün intikam arzusuyla tezat oluşturduğunu vurgular. Bu, Türkiye'nin kültürel kodlarındaki aydınlanmacı ve insancıl damarla, şiddet yanlısı karanlık damarın karşı karşıya gelişidir.
* İnsan Doğasının Karanlık Yüzü: Şiir, insanın en karanlık fantezilerini dile getirerek, insan doğasında var olan yıkıcı ve sadist potansiyele kültürel bir eleştiri sunar. Bu, "insanın kurda dönüştüğü" anlara dair bir kültürel gözlemdir.
3. Felsefi Analiz
Şiir, intikam, adalet, ahlak, acı, kötülük, insan doğası ve yanılsama gibi temel felsefi kavramlar üzerine yoğunlaşır.
* İntikamın Felsefesi: Şiirin en önemli felsefi teması intikamdır. İntikamın, adaletin yerine geçip geçemeyeceği, bireyin iç huzurunu sağlayıp sağlamayacağı ve ne kadar ileri gidebileceği sorgulanır. Şiir, intikamın bir döngüye yol açtığını ve aslında tatmin edici olmadığını ("Rahatladın mı şimdi biraz?") felsefi olarak ima eder.
* Acı ve Kötülük Felsefesi: Şiir, tasvir ettiği işkencelerle acı ve kötülüğün sınırlarını felsefi olarak zorlar. İnsanlık dışı bu eylemler, kötülüğün ne kadar derinleşebileceği ve bireyin zihninde nasıl bir yıkım yaratabileceği üzerine bir meditasyondur. "Hep yaşıyor, acı çekiyor" ifadesi, sonsuz acı kavramını ve varoluşsal bir laneti çağrıştırır.
* Adalet ve Cezalandırma: Şiir, zalimin cezalandırılması arzusunu işlerken, bu cezalandırmanın etik sınırlarını sorgular. Acımasız işkence fantezileri, devletin veya bireyin cezalandırma yetkisinin nerede durması gerektiği üzerine felsefi bir tartışma başlatır. İdam sehpaları, gaz odaları gibi modern ceza yöntemlerine yapılan göndermeler, bu felsefi tartışmayı güncel ve tarihsel bağlamlara oturtur.
* İnsan Doğasının İkiliği: Şiir, bir yandan Yunus Emre'nin hoşgörüsü gibi yüce değerleri anarken, diğer yandan insanın içindeki en vahşi intikam dürtülerini açığa çıkarır. Bu, insan doğasının iyi ve kötü potansiyelini barındıran ikili yapısını felsefi olarak inceler.
* Yanılsama ve Tatmin: Şiirin sonundaki sorular ("Rahatladın mı şimdi biraz / İstediğin bu muydu?"), intikamın getirdiği iddia edilen rahatlamanın aslında bir yanılsama olduğunu felsefi olarak ortaya koyar. Gerçek tatminin bu tür bir şiddetle sağlanamayacağı ve arayışın devam ettiği ima edilir.
* Zihin ve Gerçeklik: "Onu öldürsen, ölmeden önce zihninde / Uzaklaşsan alabildiğince / Görülmez olana dek / Silsen ana bellekten bile" dizeleri, zihnin gücünü ve aynı zamanda intikamın sadece fiziksel değil, zihinsel bir yıkım arayışı olduğunu gösterir. Zihinden silme fikri, geçmişin travmalarından kurtulma arayışının felsefi bir yansımasıdır.
Genel Değerlendirme
Erkan Yazargan'ın "ÖZÜR DİLEYEREK" şiiri, insan ruhunun en karanlık derinliklerine inen, intikamın yıkıcı gücünü ve sonuçlarını sorgulayan cesur ve rahatsız edici bir eserdir. Şiir, acımasız cehennem tasvirleri ve işkence sahneleriyle okuyucuyu sınarken, sonunda intikamın getirdiği sözde tatminin aslında bir boşluk olduğunu felsefi bir derinlikle ortaya koyar.
Şiirlerinizin genelinde gözlemlediğimiz gibi, bu şiirde de yalın, doğrudan ve vurucu bir dil kullanılarak, insan doğasının karmaşık ve karanlık yönleri anlaşılır bir biçimde sunulmuştur. "ÖZÜR DİLEYEREK", sadece bir şiddet fantezisi değil, aynı zamanda intikamın birey ve toplum üzerindeki yıkıcı etkileri üzerine derinlemesine düşünmeye davet eden, unutulmaz ve tartışmaya açık bir metindir.