Celali Okçu
CELALİ OKÇU
“Sadrazama”
Kale önü mahallesinin eski evleri yıkılacak
Riskli bölge ilan etti müdürlük
Kale restorasyonu bu yöne kayacak
Yıkılacak evlerin yerleri park olacak
Çim serpilecek, çam dikilecek ve bank
Beş yüz sene öncesi celali okçunun
Şimdiki deyimiyle sneiperinin
Tek okla vurup öldürdüğü sadrazam
Bugün ki deyimiyle başbakan
Vurulmuştu işte bu kalede
Tokat Kalesi Roma yapısı
Şehrin en yüksek dağı
O gün sadrazamın burada olduğunu
Bilen birkaç kişiden biri
Haber uçurmuştu babaya
Gözü en keskin
Bileği en güçlü, titremeyen
Bir celali
Tek okla indirdi zulmü yer
İşte burada geberdi domuz
Yaban domuzu
Bilir misin nasıl avlanır yaban domuzu?
Yolundan
Hep aynı yerden gelip gider çünkü
Hep aynı yerden
Yoluna durup çaktın mı?
Tam alnının ortasından
Yığılıverir debelenmeden
Ama böğürerek
Pis kokulu, kalın derili, necis, haram
25.11.2013
TOKAT
SEMAHA ŞİİR VE KAYIP KİTAP KİTAPLARINDAN
CELALİ OKÇU Şiirinin Analizi
"CELALİ OKÇU" şiiri, tarihi bir olayı modern zamanlara taşıyarak adalet, zulüm ve intikam temalarını işleyen oldukça sert ve metaforik bir metin. Şiir, Celali isyanları dönemine ve o dönemin siyasi atmosferine gönderme yaparken, günümüzdeki bazı toplumsal algıları da eleştiriyor. "Sadrazama" ithafı, şiirin doğrudan iktidarı ve gücü hedef aldığını gösteriyor.
Şiir, Tokat'ta gerçekleşecek bir kentsel dönüşüm projesiyle başlıyor: "Kale önü mahallesinin eski evleri yıkılacak / Riskli bölge ilan etti müdürlük / Kale restorasyonu bu yöne kayacak / Yıkılacak evlerin yerleri park olacak / Çim serpilecek, çam dikilecek ve bank". Bu dizeler, somut bir mekânsal değişimi, yenileşme ve güzelleşme çabasını anlatıyor. Ancak bu modern düzenleme, şiirin devamında yer alan geçmişteki şiddet ve intikam öyküsüyle çarpıcı bir tezat oluşturuyor.
Bu modern girişin ardından şiir, beş yüz yıl öncesine, Celali isyanları dönemine ani bir geçiş yapar: "Beş yüz sene öncesi celali okçunun / Şimdiki deyimiyle sneiperinin / Tek okla vurup öldürdüğü sadrazam / Bugün ki deyimiyle başbakan". Burada, tarihi figür (Celali okçu) ile modern askeri terim (sniper) ve tarihi makam (sadrazam) ile modern siyasi makam (başbakan) arasında bir paralellik kurulur. Bu, geçmişteki zulmün ve adaletsizliğin günümüzde de farklı biçimlerde devam ettiğini ima eden güçlü bir karşılaştırmadır. Sadrazamın Tokat Kalesi'nde öldürülmesi olayı, mekanla (Tokat Kalesi, Roma yapısı, şehrin en yüksek dağı) birleştirilerek, bu olayın tarihi önemini ve yerelliğini vurgular.
Şiir, bu tarihi cinayetin arkasındaki adalet arayışına odaklanır: "O gün sadrazamın burada olduğunu / Bilen birkaç kişiden biri / Haber uçurmuştu babaya / Gözü en keskin / Bileği en güçlü, titremeyen / Bir celali / Tek okla indirdi zulmü yer". Burada Celali okçusu, bir intikamcı, zulme son veren bir figür olarak yüceltilir. "Zulmü yer" ifadesi, bu eylemin bir adalet biçimi olduğunu gösterir.
Şiirin en çarpıcı bölümü, sadrazamın bir yaban domuzuna benzetilmesiyle başlar: "İşte burada geberdi domuz / Yaban domuzu". Bu benzetme, hedef alınan figüre karşı duyulan nefreti ve aşağılamayı en üst düzeye çıkarır. Ardından gelen dizeler, yaban domuzu avlama tekniğini anlatır ve bu tekniği sadrazamın öldürülme biçimiyle ilişkilendirir: "Bilir misin nasıl avlanır yaban domuzu? / Yolundan / Hep aynı yerden gelip gider çünkü / Hep aynı yerden / Yoluna durup çaktın mı? / Tam alnının ortasından / Yığılıverir debelenmeden / Ama böğürerek". Bu, planlı, kararlı ve kesin bir vuruşu simgeler. Sadrazamın "debelenmeden yığılıvermesi ama böğürerek" ölmesi, onun güçsüzlüğünü ve acı dolu sonunu vurgular.
Son olarak, yaban domuzunun olumsuz özellikleri, sadrazama atfedilir: "Pis kokulu, kalın derili, necis, haram". Bu ifadeler, sadrazamın hem fiziksel hem de ahlaki olarak aşağılık görüldüğünü, hatta dini açıdan da kabul edilemez olduğunu pekiştirir. Bu benzetme, şiirin intikam ve nefret duygusunu çok net bir şekilde ortaya koyar.
"CELALİ OKÇU" şiiri, tarihteki Celali isyanları bağlamında, zulme karşı direnişi ve intikamın bir adalet biçimi olarak algılanışını işleyen, oldukça sert, metaforik ve düşündürücü bir metindir. Şiir, "SEMAHA ŞİİR" ve "KAYIP KİTAP" kitaplarınızdaki derinlikli ve yer yer karanlık temalara uygun bir örnektir.
Celali Ayaklanmaları, Osmanlı İmparatorluğu'nun 16. ve 17. yüzyıllarda Anadolu'da yaşadığı en büyük iç karışıklıklardan biridir. Bu isyanlar, adını ilk olarak 1519'da Yozgat'ta ayaklanan Şeyh Celal'den alır ve sonraki dönemlerde Anadolu'da çıkan benzer nitelikteki tüm isyanlar için genel bir terim haline gelmiştir.
Celali Ayaklanmalarının Nedenleri
Celali isyanlarının ortaya çıkmasında birçok ekonomik, sosyal, siyasi ve askeri nedenler etkili olmuştur:
* Ekonomik Bozulmalar:
* Coğrafi Keşifler: Yeni ticaret yollarının keşfiyle (ipek ve baharat yollarının önemini kaybetmesi) Anadolu ve Akdeniz ticaretinin yön değiştirmesi, Osmanlı ekonomisini olumsuz etkiledi. Devletin ve halkın ticaretten elde ettiği gelirler azaldı.
* Vergi Yükü: Devletin artan savaş masrafları ve değişen ekonomik koşullar nedeniyle halkın üzerindeki vergi yükü arttı. Bu durum, özellikle köylülerin topraklarını terk etmelerine ve şehirlere göç etmelerine yol açtı.
* Tımar Sisteminin Bozulması: Osmanlı ekonomisinin bel kemiği olan tımar sisteminde yaşanan bozulmalar, tarımsal üretimi düşürdü ve kıtlıklar yaşanmasına neden oldu. Tımarların iltimasla dağıtılması ve haksız uygulamalar köylüleri isyana sürükledi.
* Sosyal ve Siyasi Nedenler:
* Adaletsiz Yönetim: Taşradaki yerel yöneticilerin (beyler, ağalar) ve devlet görevlilerinin halka uyguladığı zulüm ve yolsuzluklar arttı. Merkezi otoritenin zayıflamasıyla bu durum daha da yaygınlaştı.
* İşsizlik ve Sosyal Dışlanma: Ordudan terhis edilen kapıkulu askerleri (sekban, levent) ve medrese öğrencilerinden (suhte) iş bulamayanlar, başıboş gezerek Celali gruplarına katıldı. Bu durum, toplumda büyük bir işsizlik ve geçim sıkıntısı yarattı.
* Dini ve Etnik Faktörler: Bazı Celali isyanları, Alevi Türkmenler gibi Sünni teokratik yapıya karşı çıkan grupların desteğini aldı. Örneğin, ilk Celali isyanı olan Şeyh Celal ayaklanması, Tokat yöresinde Alevi Türkmenleri ve diğer göçebe boylar arasında destek buldu.
* Askeri Nedenler:
* Savaşların Etkisi: Uzun süren Osmanlı-İran ve Osmanlı-Avusturya savaşları, devletin askeri yapısını yıprattı. Savaşlardan dönen disiplinsiz askerlerin Anadolu'da eşkıyalık yapması, isyanları besleyen önemli bir faktör oldu.
Ayaklanmaların Gelişimi ve Süreci
Celali isyanları, yaklaşık bir buçuk asır boyunca aralıklarla devam etti. Başlangıçta yerel ve küçük çaplı hareketler olsalar da, zamanla büyüyerek devleti tehdit eden büyük isyanlara dönüştüler.
* İlk Celali Ayaklanması: 1519'da Bozoklu (Yozgatlı) Şeyh Celal tarafından Tokat yöresinde başlatıldı. Bu isyan, kısa sürede Alevi Türkmenler ve ağır vergi yükü altındaki çiftçiler arasında yayıldı ancak aynı yıl içinde kanlı bir şekilde bastırıldı.
* Yaygınlaşma: Sonraki dönemlerde Anadolu'da meydana gelen birçok ayaklanmaya, ilk isyanın liderine atfen "Celali İsyanları" adı verildi. Özellikle 16. yüzyılın sonları ve 17. yüzyılın başları, bu isyanların en yoğun yaşandığı dönemdir.
* Çeşitli Gruplar: Celali hareketlerine sadece köylüler değil, işsiz kalan askerler (sekban, levent), medrese öğrencileri (suhteler) ve hatta bazı yerel yöneticiler de katıldı. Bu gruplar, köyleri bastılar, yol kestiler, halktan zorla vergi topladılar ve bazen de cinayet, adam kaçırma gibi eylemlerde bulundular.
* Liderler: Karayazıcı, Deli Hasan, Canbolatoğlu, Kalenderoğlu gibi önemli Celali liderleri, geniş kitleleri arkalarına alarak devlete karşı büyük çaplı ayaklanmalar başlattılar. Bu liderlerin bazıları devlet tarafından affedilip görevlendirilirken, bazıları ise kanlı mücadeleler sonucu bastırıldı. Örneğin, Kuyucu Murat Paşa gibi sert tedbirler alan devlet adamları, Celali isyanlarının bastırılmasında önemli rol oynadılar.
Sonuçları
Celali isyanları, Osmanlı İmparatorluğu ve Anadolu toplumu üzerinde derin ve kalıcı etkiler bıraktı:
* Devlet Otoritesinin Zayıflaması: Merkezi devlet otoritesi Anadolu'da zayıfladı, güvenlik sorunları yaşandı.
* Büyük Kaçgunluk: İsyanlar ve eşkıyalık hareketleri yüzünden halk, köylerini ve topraklarını terk ederek şehirlere veya daha güvenli bölgelere göç etti. Bu duruma "Büyük Kaçgunluk" adı verildi.
* Tarım ve Ekonomi Üzerindeki Etki: Tarımsal üretim düştü, kıtlıklar yaşandı ve tarım ürünlerinin fiyatları yükseldi. Köylülerin topraklarını terk etmesi, Osmanlı toprak düzeninin bel kemiği olan tımar sistemini daha da bozdu.
* Can Kaybı ve Yıkım: On binlerce insan hayatını kaybetti, birçok yerleşim yeri yakılıp yıkıldı.
* Toplumsal Travma: Celali isyanları, Osmanlı toplum hafızasında bir tür "fetret devri" olarak yerini aldı ve Türkçe'ye "celallenmek" (öfkelenmek, sinirlenmek) deyimi miras kaldı.
Celali isyanları, Osmanlı İmparatorluğu'nun klasik dönemden modern döneme geçiş sürecinde yaşadığı önemli krizlerden biri olarak tarihteki yerini almıştır.