SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Güncele

Konu/sayı: 2509/684

Duyurular, yeni iletiler, seslendirme istek

Bütünün Başlığı: GEÇMİŞTEN GÜNCELE

 

İÇİMİZDEKİ                                                                                            “Ateistlere”

 

Ateist olduğu için özenen tanrıya,                                                  *tanrının tanrısı olmaması

Aristoteles’in tanrısı işi bitirdikten sonra çekildi kenara

Nisch’in tanrısı ölmeden önce vardı.

Hayranî makamında değilim henüz                                                 *Bektaşi ozan

Tanrısı babasız olduğu için Ona kızan

“Anladım şimdi tüm felaketleri, piç olduğundan.”

Güreşecek kadar Yakup olmadım,

“İsrail” arzum yok zaten.

İbni Teymiyye’nin tahta oturttuğu tanrı,

Maharajalardan birinin içine sığdırdığı altın heykelin

 

Böcekte hatta yılanda hareket eden

Aslanın dişinde veya timsahın, köpekbalığının

Akbaşlı kartalın boynundaki halka

Şamanın üfleyerek yaydığı duman

Ya yeni doğanın çıkışı, doğumu

Su dolu bir yerden

Ve tabi her sabah, karanlığı aydınlatan güneş

Ve bizdeki nefes, neyin nesi?

 

Erkan Yazargan

22.09.2012

TOKAT

“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN

 

 

 

HANGİ MEVLANA                                                                              “Mollalara”

 

Siz hangi Mevlana’dan bahsediyorsunuz beyler?

“Ne olursan ol!” diyen veya

Matem günlerinde Ehlibeyti Yezit’e dua ettiren mi?*

Bizim bildiğimiz Mevlana

Mollaları köpek bilirdi.

Bilirdi ve açıkça da söylerdi.

Günlerden bir gün, bir öğrencisi geldi:

“Üstadım, mollalar sizin hakkınızda

Dedikodu ediyorlar yine” dedi.

Mevlana şöyle buyurdu, o gün açıkça:

“İki çeşit köpek vardır

Biri tasmalı, biri tasmasız

İşte bunlara benzer onların durumu

Tasmalı köpeğin sahibi vardır

Sahibine göre havlayıp, kuyruk sallar

Tasmasız olanı sokak itidir

Çöp deşer ve her kavgaya dalar.”

 

Şimdilerde almış başını gitmiş bir yalan

Koskocaman bir yalan bir duman

Kendilerine benzetmeye çalışır oldular

Madrabaz, sahtekârlar Mevlana’yı da.

 

 

*Yalancılar öyle yalanlar uydurmuşlardır ki, hayretler içinde kalmamak mümkün değildir. O yalanlardan bir tanesi de faciadan sonra Hazreti Zeynep Hanımın lanetlenmiş Yezit’e cömert olduğu için dua ettiği yalanıdır. Vurgu yapılan örnek konu, bu dehşet verici yalandır.

 

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN

 

 

İNANCIMIZ                                                                              “Laftan anlamaza”

 

Kaç yüz yıldan beridir gece gündüz

Sünni propagandalarınız

Dümdüz etmeye çalıştıysa da

İnancımız derinlerindedir benliğimizin

Hem bizim, hem geleceğimizin.

 

Sizin peygamberiniz Ebu Süfyan’dır.

Hem kinci, hem yalancı, hem zorba:

Saltanat kayığını suya iten

Masumiyete zehirli hançer indiren

Ve melun soyunu, huyunu sürdüren

 

Korkması gereken biri varsa o da sensin

Bak! Ben dipdiri, capcanlı buradayım

Doğruları söylüyorum

Sana boyun eğmiyorum

Ve eğmeyeceğim asla

 

Sen varlık içinde bir yoksun

Hem zorba, hem cahil, hem yoksunsun

Anlaşılacak elbette her şey o gün

İtiraf etsende etmesende

İşte inancım, işte varlığım, işte ben.

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“KAYIP KİTAP” KİTABINDAN

 

 

YİTİK HAZİNE                                                                          “Yitirene”

 

Durup dururken kin güttüğün adamın

Takılıp ayağı – tökezleyince

Düşmesi yüzünün üstüne

Seni, bu kadar mutlu ettiyse,

“Haberi yoktu senden.”

Bilgisizliğinden, “öyle” sandığından

Anlatılan, düzülen yalanlardan

Düşman edindin kendine durup dururken

 

Bak şimdi yine evde kalmış

Yine kimsesiz, geleceksiz, çaresiz

Eski halindesin yine

Değişen bir şey yok yani sende

Tökezledi diye

Yok olsaydı da tamamen, fark etmezdi

 Hiç olmamış olsaydı da aslında

 

Aldandığından

Üstüne basacak bir şeyler aradığından

Böylece yükseleceğini sandığından

Çektin ve çekiyorsun, çekeceksin bu çileyi

 

Bir de dışardan

İkinize birden bakanlardan

Duy olanları:

“Ne kadar eğlenceli,

Ne kadar acı!

Düne kadar komşuydular, dosttular hatta

Bir kilim yüzünden girdiler birbirlerine

Bu arada toplayalım biz hazineyi

Zaten sahip çıkamazdı bu aptallar

İyi oldu. Belalarını buldu her ikisi de

Yiyip bitirdiler birbirlerini.”

 

Sen de bir adım dışardan bakmayı

Öğrenseydin keşke her şeye

Hem bulur, hem de sahip olurdun o hazineye

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“DIŞARDAN”

 

 

YENİ KATILAN                                                                “Kalıcı misafire”

 

Gel ve tut elimden bilmezsin sen buraları

Tariflere uymaz. Çok daha güzel:

Hangi dalın ucunda ne var?

Karakarga ne zaman öter?

Hangi taşın arkasından çıkar bir köpek?

Nereler diken, nereler çamur?

Yormayan en kestirme yollar

Tehlikelere yakalanmadan

Şakacı komşuların şakalarına hatta

 

Sen bilmezsin buraları

Havası temiz, suyu berrak, insanı saf

Arısından - durusundan her şeyin

Çocuk huylular işte buradalar

Kaldıkları kadar.

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“SADE YAZILAR” KİTABINDAN

 

 

HAYK                                                                            “Tarihteki ilginçliklere”

 

Oku!

Neler anlatacağım yine

Tarihin gizlerinden

Ömer’in yaktırdığı dünyanın en büyük

Kütüphanesi ve içindekiler sonraki konu.

Bu şiirin konusu: Ermeni Gizleri

 

Sincar’dan Yafes evladı Nuh’un torunu

Hayk Nahabed – Mezin  (Büyük) Hayk,

Milattan önce iki bin iki yüz atmış beşte

Kurucu hükümdarı Ermenilerin

 

Pakradu’lar Yahudi kökenlidir

Esir edip getirdiği Büyük Dikran’ın.

Eşkan hanedanlarının adı Arsas

Nusaybin merkez.

 

Büyük Bel ile savaşmıştır Hayk

O da Babil imparatoru

Armenag, Hay’ın oğludur

Büyük ihtimalle isim de buradan gelir

“Harmenia” nın bir başka anlamı “Yüksek Memleket”

Aramis, Amasya, Aram, Gartos, Arpak

Zavan, Van, Sur, Hrant: prenslerinin adıdır, il değil.

Bartev ile Vardabet:

Yunan dilinden ermeni alfabesini

Dolayısıyla yazısını üreten patriktir.

Gregoryan oldukları Rus Çarı’nın iması

Asıl mezhepleri, Lusaveroçagan’dır.

Ormanyan’ı kurtaran kabadayı, Beyaz Levon

Allah’ın Katı ise, Yerortutyun.

Bana göre, barışmalıdır hatta kucaklaşmalıdır

Azerbaycan ile Ermenistan

Hatta bütün düşman devletler, kabileler

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“KAYIP KİTAP” ŞİİR KİTABINDAN

 

 

VİLADİMİR                                                                      “Doğu’ya ve Batı’ya”

 

“Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz?”

Denilince Çin Başbakanı Zhou Lai’e

Bin dokuz yüz elli senesinde

“Bir şey söylemek için henüz erken” demişti.

Tarihe geçmişti böylece

 

Viladimir, Rusya’nın kurucusu

Alkol ve domuza karşı olduğu için İslam’ı

Kutsal şehirleri Kudüs’ü yitirdikleri için Yahudiliği

Uygun bulmamıştı kendilerine.

Kasvetli Katolik kilisesi de sıkıcıydı.

O yüzden

Festivali andıran Ayasofya törenleri Ortodoksların

Büyülemişti Viladimir’i

 

Doğu – Batı karşıtlığı, söylemem o ki:

Bizimle alakasız bir tahterevalli

Ortodoks Bizans ile Katolik Roma’nın

Aralarındaki bir kavgadır aslında.

Bizimkisi “b.. yemek”

Üzerimize vazife olmayan kavgaya dalmak

Yine sokakları doldurmak

Yine bağırıp çağırmak boşu boşuna

Roma’nın çocuklarının, varislerinin

Kavgalarından bize ne?

 

Sen şimdi dersin: “Küfrettiler peygamberimize!”

Tahterevallinin bir ucuna sürekli basılmalı

Diğerinin havalanması için

Yani, her zaman rekabet edecek birileri

Hele böyle güçsüz bir serseri rakip

Bulup sunmak seyircilere

Roma’nın entrikaları değil de ne?

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“KAYIP KİTAP” ŞİİR KİTABINDAN

 

İSLAMCI AYDIN!                                                                 “Zifiri karanlığa”

 

Şöyle kasılarak oturup, ciddi ciddi konuşan

Kaşlarını da çatan hafiften

Ciddiyetini belirtmek için

İslamcı aydınlar takımı!

Kavramları evirip çevirip kendilerince

“Zındık, şuradan girmiş,

Kâfir, toprağı örtenmiş,

Gâvur, Müslüman olmayanmış…”

 

Sizin Müslümanlığınızdan ne hayır gördük ki?

Cahil başbakan ferman buyurmuş:

“İslamafobi insanlık suçu olsun,*

Antisemitizm nasıl insanlık suçuysa!”

Yahudilere özene özene

Farkınız kalmadı zaten mıymıntılıkta

Alaverelerinizi başkalarına kurun öyleyse

 

Gümüş yüzük takanlar, dışlanmış bu memlekette

Öyle diyor aydın!

Yine tutuyor başörtüsünün ucundan

Çekiştirmek için kadını hâla, o tarafa

 

Küreselleşme ve gök çağında

Taşla taharetlenen, sünnet sandığından

 

Ben de sürekli deney yaparım

Birini gözler, ondan “tümevarırım”

Geçerli bir deney yöntemidir bu.

 

Ortaçağa dönmek istiyorsa bir toplum inatla

Papazlara bırakmak istiyorsa dizginleri

Yakmayı yeniden katranlayarak istemediklerini

Zincirlenip, hapsedilmeyi

Bunca çabadan sonra.

Bırakıverin dostlar!

Ne halleri varsa görsünler

Siz, uzak durun yeter ki

Devam edin yolunuza takılmadan, sürekli.

 

*İslamafobi, İslam korkusu demektir. “İslam korkusunun insanlık suçu sayılması” gibi bir öneri kavram kargaşasından başka bir şey değildir. İlkokul çocukları bile bunu bilir.

 

Erkan Yazargan

23.09.2012

TOKAT

“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN

 

 

RUHSUZ DUVAR                                                                   “Cesede”

 

Anlaşıldı. Bu milletin ırgalandığı yok.

Duvar gibi, hani şu beton duvar var ya

Hareketsiz, sessiz, soğuk ve renksiz

Katı yani ruhunu yitirmişçesine

Duyarlılığını kaybetmiş, duymazlıktan gelir.

Uyanıklığını yitirmiş, görmezden gelir.

 

Hani bir bunağın, tecavüze uğrayan:

“Öyle mi, hiç haberim olmadı,

Yapma yahu!

Gerçekten mi?

Aman canım, boş ver

Sen kendi işine bak!” demesi gibi

 

Erkan Yazargan

24.09.2012

TOKAT

“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN

 

 

BOŞ DÜKKÂN                                                                                “Ruhsuzluğa”

 

Sabahın altısı, kapalı dükkân

Yollar boş, gelip giden yok

Sessizlik

Dükkânın sahibi gelinceye kadar

Kapısını açıp, ışıklarını yakıncaya kadar

Canlandırıncaya kadar

Hareketlendirinceye kadar

Çocukları örneğin mahallenin

Şekerleme almak için

Doluncaya kadar

Üst kattaki ihtiyar kadın

Kavga edinceye kadar, az pişmiş ekmek için

İçecek kamyonu gelinceye kadar

Bomboş, sessiz, ruhsuz bir dükkan

 

Erkan Yazargan

24.09.2012

TOKAT

“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN

 

 

BİLEK GÜREŞİ                                                                             “Stajyere”

 

Köprünün altından daha çok sular akar

Bilgisayar bilmem, adım karışmış

İspatlarsalar kendimi yakarım Taksim’de

Bütün bu belalar İran’ın yüzünden

Ülkemize geldiklerinde ziyaret bile etmiyorlar

 

Hileli güreş, kilolar uygun değil

O kalleş öldürüldü

Dinimizi, kitabımızı kullanarak esir ettiler bizi

Sırtından vurdular kahraman polisi

Maşallah yeni dizi başlıyormuş anlat bakalım

Kurutulan bitkiler, yöre halkına dağıtılıyormuş

Kesinlikle organik

Çorbalarını yapardık önce, “üşüttüğümüzde”

 

Sanatkârı da unutmayalım bu arada

Ülkemizin birliğine, beraberliğine

Dokuz muvazzaf asker teslim olup tutuklandılar

Yirmi sene yavrum geçer mi?

Adamlar zaten yetmişinde

Herkes Kenan Bey gibi gamsız değil ki

Yok ağabey! Çıkamaz bunlar

Cezalar ağır ama yapacak bir şey yok

Yemeğime fare zehri koyacaktılar

 

Tuncay paşa mıydı hangisi

“Yüzümüzü doğuya, Çin’e – İran’a döneriz yoksa”

Sigortaları attı NATO’LU amcaların

Dön de görelim.

 

Kimse babamla arama girmesin

Siz kuvvet komutanlığının ne olduğunu bilir misiniz?

Kolay mı bir derneği idare etmek?

Hem yurtiçinde hem yurtdışında faaliyet yürüten

 

Dolduruşa gelen sayın baylar

Kararı duyunca bayılıp düşenler

“İstiklal Marşı” okuyanlar

Yeni yeni polemikler

Film senaryosu ile seminer senaryosu karışır

Kimi avuç ovuşturur

Kimi kahkahayla güler kenardan

Daha çok aşama var

Bu devleti idare eden kim?

On sekiz yaşında bir stajyer

Bende ismi de var.

 

Erkan Yazargan

24.09.2012

TOKAT

“BU MU DÜNYA” KİTABINDAN

 
Birim Fiyatı: $25

Şiirleriniz, "GEÇMİŞTEN GÜNCELE" genel başlığı altında, modern ve kadim felsefi, dini ve toplumsal meselelere eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Ortak temalar arasında otoriteye karşı duruş, ikiyüzlülüğün eleştirisi, kimlik arayışı, tarihsel olayların yorumlanması ve bireyin toplum içindeki yeri bulunuyor. Her şiir, bu geniş felsefi çerçevenin farklı bir yönünü ele alıyor.
İÇİMİZDEKİ (“Ateistlere”)
Bu şiir, tanrı kavramının felsefi sorgulamasını, farklı düşünürlerin (Aristoteles, Nietzsche, İbn Teymiyye) Tanrı tanımlarına değinerek derinleştiriyor. Atheistlere hitap etmesi, inanç ve inançsızlık arasındaki gerilimi ortaya koyuyor. Şiir, Tanrı'yı sadece soyut bir kavram olarak değil, aynı zamanda doğanın her yerinde, canlıların içindeki "nefes"te arayan panteist veya panenteist bir bakış açısı sunuyor. "Anladım şimdi tüm felaketleri, piç olduğundan" gibi provokatif ifadelerle, Tanrı'nın doğasına dair insani kırılganlıkları ve hayal kırıklıklarını dile getiriyor.
HANGİ MEVLANA (“Mollalara”)
Bu şiir, Mevlana imgesinin ve onun felsefesinin günümüzdeki yanlış yorumlanışını eleştiriyor. "Ne olursan ol!" diyen Mevlana ile "Yezit'e dua ettiren" yalancı yorumlar arasındaki zıtlık, dini otoritenin ve dogmatik yorumların eleştirisini getiriyor. Mollaları "köpek" metaforuyla tasvir etmesi, dini bilginin ve ahlakın kişisel çıkarlara nasıl alet edilebildiğini vurgular. Şiir, ikiyüzlülüğün ve sahtekârlığın dini alanda da var olduğuna dair keskin bir eleştiri sunuyor.
İNANCIMIZ (“Laftan anlamaza”)
Bu şiir, Alevi-Bektaşi inancına ve kimliğine yönelik propagandalara karşı güçlü bir direniş ve aidiyet beyanını içeriyor. Sünni propagandaların derinlere işlemiş inancı yok edemeyeceği vurgulanırken, Ebu Süfyan figürü üzerinden haksızlığın ve saltanat düşkünlüğünün tarihi kökenlerine işaret ediliyor. Şiir, asimilasyona karşı bir başkaldırı ve kendi doğrularına bağlı kalma kararlılığını ifade ediyor. "Korkması gereken biri varsa o da sensin" gibi doğrudan ve meydan okuyucu ifadeler, ezilenin sesinin yükselmesini simgeliyor.
YİTİK HAZİNE (“Yitirene”)
Bu şiir, kin ve düşmanlık beslemenin bireysel ve toplumsal sonuçlarını ele alıyor. Başkasının düşmesinden zevk almanın aslında kişiye hiçbir fayda sağlamadığı, hatta onu kendi içsel boşluğuna geri döndürdüğü fikri işleniyor. "Bir kilim yüzünden girdiler birbirlerine" örneğiyle, küçük çıkarlar uğruna kaybedilen büyük değerlere ve bu durumdan faydalanan dış gözlemcilere (hazineyi toplayanlara) dikkat çekiliyor. Şiir, bireyleri ve toplumları dışarıdan bir gözle, daha bilgece bakmaya davet ederek, küçük çekişmelerin gerçek değerleri nasıl yitirdiğini gösteriyor.
YENİ KATILAN (“Kalıcı misafire”)
Bu şiir, yeni gelen birine "buraları" öğretme, kılavuzluk etme temasını işliyor. "Hangi dalın ucunda ne var? / Karakarga ne zaman öter?" gibi sorularla, yaşamın detaylarındaki bilgeliğe ve tecrübenin önemine vurgu yapılıyor. "Havası temiz, suyu berrak, insanı saf" imgeleriyle, doğal, özgün ve samimi bir yaşam alanına davet söz konusu. Bu şiir, bir tür aydınlanma ve rehberlik sunarken, aynı zamanda mevcut yozlaşmış düzenden uzak, daha otantik bir yaşam arayışını da yansıtıyor.
HAYK (“Tarihteki ilginçliklere”)
Bu şiir, Ermeni tarihi ve kültürü üzerine detaylı, bilgi verici ve sorgulayıcı bir metin. "Oku! / Neler anlatacağım yine / Tarihin gizlerinden" diyerek okuyucuyu bir keşfe davet ediyor. Ömer'in kütüphaneleri yakması gibi tarihsel olaylara gönderme yaparak, bilgiye ve tarihe verilen değeri sorguluyor. Hayk Nahabed gibi figürler üzerinden Ermeni kimliğinin kökenlerini araştırırken, Pakradu'lar, Eşkan hanedanları, Bartev ile Vardabet gibi detaylarla zenginleşiyor. Şiirin sonunda, "barışmalıdır hatta kucaklaşmalıdır / Azerbaycan ile Ermenistan / Hatta bütün düşman devletler, kabileler" diyerek, tarihi çatışmaların ötesinde bir barış ve uzlaşma çağrısı yapıyor.
VİLADİMİR (“Doğu’ya ve Batı’ya”)
Bu şiir, Doğu-Batı çatışmasını ve bu çatışmanın aslında "bizimle alakasız" olduğunu iddia eden çarpıcı bir eleştiri sunuyor. Zhou Lai'nin Fransız Devrimi hakkındaki sözleriyle "erken karar vermeme" bilgeliliğine atıfta bulunarak, tarihin uzun soluklu yorumlanması gerektiğini vurguluyor. Viladimir'in din seçimi üzerinden Hristiyanlık, İslam ve Yahudiliğin tarihsel ve kültürel etkileşimleri ele alınıyor. Şiir, özellikle Ortodoks Bizans ile Katolik Roma arasındaki çekişmenin, Türkiye gibi ülkeleri "b.. yemek" gibi anlamsız kavgalara sürüklediğini sert bir dille eleştiriyor. "Tahterevallinin bir ucuna sürekli basılmalı / Diğerinin havalanması için" metaforuyla, sürekli bir rekabetin ve manipülasyonun nasıl körüklendiğini gözler önüne seriyor.
İSLAMCI AYDIN! (“Zifiri karanlığa”)
Bu şiir, İslamcı aydınları ve onların din yorumlarını keskin bir dille eleştiriyor. "Zındık, kâfir, gâvur" gibi kavramların kendi çıkarları doğrultusunda evrilip çevrilmesi, dini bilginin istismarına işaret ediyor. "İslamafobi insanlık suçu olsun" önerisinin kavram kargaşası olduğu eleştirisiyle, dini söylemlerin bazen mantıksız ve gerçeklikten uzak olduğunu vurguluyor. Yahudilere özenme ve başörtüsü gibi kültürel/dini sembollerin manipülasyonu, ikiyüzlülüğü ve cehaleti ortaya koyuyor. Şiir, toplumu Ortaçağ karanlığına sürüklemeye çalışanlara karşı "Bırakıverin dostlar! / Ne halleri varsa görsünler" diyerek bir ayrışma ve kendi aydınlık yolunda ilerleme çağrısı yapıyor.
RUHSUZ DUVAR (“Cesede”)
Bu şiir, toplumun veya bireylerin duyarsızlaşması ve tepkisizliğini ele alıyor. "Bu milletin ırgalandığı yok. / Duvar gibi, hani şu beton duvar var ya / Hareketsiz, sessiz, soğuk ve renksiz" dizeleri, toplumun acılara, adaletsizliklere karşı gösterdiği kayıtsızlığı sert bir şekilde betimliyor. "Bunağın tecavüze uğrayan" metaforu, duyarsızlığın en uç noktasını, yani iğrenç bir olaya bile kayıtsız kalmayı vurgulayarak, toplumsal ahlaki çöküşe dikkat çekiyor.
BOŞ DÜKKÂN (“Ruhsuzluğa”)
Bu şiir, canlılığın, hareketin ve insan etkileşiminin yokluğundaki "ruhsuzluğu" ele alıyor. Sabahın altısındaki boş dükkan metaforu, bir yerin veya bir durumun, ancak insan faaliyetleriyle, çocukların neşesiyle, komşuların kavgalarıyla ve günlük yaşamın ritmiyle canlanabileceğini gösteriyor. "Dükkanın sahibi gelinceye kadar / Canlandırıncaya kadar" ifadesi, liderliğin veya müdahalenin yokluğunda bir yerin veya toplumun nasıl durağan ve anlamsız hale geldiğini simgeliyor.
BİLEK GÜREŞİ (“Stajyere”)
Bu şiir, iktidar mücadeleleri, siyasi entrikalar, dış mihrak arayışları ve toplumsal paranoya gibi güncel konuları harmanlayan çok katmanlı bir eleştiri sunuyor. "Bütün bu belalar İran’ın yüzünden" gibi suçlama eğilimleri, "Hileli güreş", "kalleş öldürüldü", "sırtından vurdular kahraman polisi" gibi ifadelerle siyasi cinayetler ve hileli oyunlar gözler önüne seriliyor. "NATO’LU amcaların sigortaları attı" ve "Bu devleti idare eden kim? / On sekiz yaşında bir stajyer" gibi ifadeler, uluslararası ilişkilerdeki manipülasyonları ve ülkeyi yönetenlerin tecrübesizliğini eleştiriyor. Şiir, genel bir güvensizlik, düşmanlık ve komplocu bir dünya görüşünün hakim olduğu bir atmosferi yansıtıyor.
Şiirleriniz Arasındaki Ortak Bağlantılar
Şiirlerinizin bütünü, "GEÇMİŞTEN GÜNCELE" başlığı altında, tarihsel ve güncel olaylar üzerinden, bireysel ve toplumsal çöküşü, ahlaki yozlaşmayı ve entelektüel düşüşü eleştiren güçlü bir duruş sergiliyor. İşte bu şiirler arasındaki temel bağlantılar:
 * Otorite ve İkiyüzlülük Eleştirisi:
   * "İÇİMİZDEKİ" şiirinde Tanrı algısındaki çarpıklıklar ve insani zaaflar.
   * "HANGİ MEVLANA" ve "İSLAMCI AYDIN!" şiirlerinde dini otoritelerin, mollaların ve sözde aydınların riyakarlığı, bilgiyi saptırması ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmesi şiddetle eleştirilir. Bu, daha önceki "Maestro" şiirinizdeki liyakatsizlik ve "anlıyormuş gibi davranma" temasıyla da örtüşür.
   * **"BİLEK GÜREŞİ"**nde siyasi ve askeri otoritelerin entrikaları, hileli güreşleri ve dış güçlere olan bağımlılıkları eleştirilir.
 * Toplumsal Duyarsızlık ve Çürüme:
   * "RUHSUZ DUVAR" ve "BOŞ DÜKKÂN" şiirleri, toplumun geneline yayılmış bir duyarsızlığı, pasifliği ve "ruhsuzlaşmayı" metaforik olarak ifade eder. Bu, daha önceki "İnek" şiirinizdeki "utanılacak bir yığın iş" ve "sanattan anlamayanlar" temasıyla da bağlantılıdır.
   * "YİTİK HAZİNE" şiiri, kişisel kin ve küçük hesapların toplumsal kayıplara yol açmasını eleştirerek, bencilliğin ve cehaletin yarattığı çürümeyi vurgular.
     * Bu temalar, **"Savaş"**taki yıkım, **"Para Tuzağı"**ndaki materyalizmin yozlaşması ve **"212 Lösemi"**deki "üretilen hastalık" gibi önceki şiirlerinizdeki toplumsal çürümüşlük eleştirisiyle geniş bir bağlamda ele alınır.
 * Kimlik ve Aidiyet Arayışı:
   * "İNANCIMIZ" şiiri, Alevi-Bektaşi kimliğinin ve inancının dış baskılara rağmen korunması temasını işler. Bu, daha önceki "Kendini Anlat Bana" ve "Kehânet" şiirlerinizdeki bireysel ve kolektif kimlik arayışıyla paraleldir.
   * "YENİ KATILAN" şiiri, yeni gelenleri "temiz ve saf" bir ortama davet ederek, belirli bir topluluğa aidiyet ve rehberlik etme arayışını yansıtır.
 * Tarihin Yorumlanması ve Çatışmalar:
   * "HAYK" ve "VİLADİMİR" şiirleri, Ermeni tarihi, İslam'ın ve Hristiyanlığın tarihi gelişimi gibi konuları ele alarak, tarihin nasıl yorumlandığını, çarpıtıldığını ve günümüzdeki çatışmaların kökenlerini sorgular.
   * "BİLEK GÜREŞİ" ise güncel siyasi olayları, uluslararası ilişkileri ve Türkiye'nin dış politikadaki konumunu tarihsel referanslarla (İran, NATO) birleştirerek ele alır. Bu, "Seyahat ve Rapor" şiirinizdeki farklı coğrafyalara yapılan yolculuklar ve gözlemlerle de ilişkilidir.
 * Gerçeklik ve Anlam Arayışı:
   * "İÇİMİZDEKİ" şiirinde Tanrı'nın doğada aranması ve **"YENİ KATILAN"**da "Tariflere uymaz. Çok daha güzel" diyerek somut tanımların ötesinde bir gerçekliğin aranması, daha önceki "Soyut Zaten" şiirinizdeki "soyuta dalış" ve "madde olmamalı bu ön koşul" temasıyla derin bir bağ kurar. Bu, görünenin ardındaki hakikati ve dilin sınırlılıklarını sorgulamanızın bir devamıdır.
 * Direniş ve Aydınlanma Çağrısı:
   * "İNANCIMIZ" şiirindeki "Doğruları söylüyorum / Sana boyun eğmiyorum" duruşu ve **"İSLAMCI AYDIN!"**daki "Uzak durun yeter ki / Devam edin yolunuza takılmadan, sürekli" çağrısı, sizin şiirlerinizdeki genel cehalete, baskıya ve yozlaşmaya karşı bireysel ve kolektif bir direniş felsefesini pekiştirir.
   * "HAYK" şiirinin sonunda düşman devletler arasında barış çağrısı yapılması, bu direnişin nihai amacının daha aydınlık ve barışçıl bir dünya olduğu vizyonunu ortaya koyar.
Bu yeni şiirleriniz, önceki eserlerinizde ele aldığınız temaları daha da derinleştirerek, dini, tarihi ve siyasi alanlardaki eleştirel duruşunuzu pekiştiriyor ve "GEÇMİŞTEN GÜNCELE" uzanan bir düşünce köprüsü kuruyor.
Bu analizler şiirleriniz arasındaki bağlantıları daha iyi anlamanıza yardımcı oldu mu?

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol