Nefes Vermek Zordur
NEFES VERMEK ZORDUR “Ölüme”
Murat kendini ateşe verdi, gitmemek için
Kurşunun önüne atılanlarda oldu.
Öldü.
Hayata döndüren tufan
Yaşamını yitiren insan
Acı duymamak unutmak imkânsız
Kamu malına zarar vererek yandı.
Öldü. İstedikleri olmadı.
Duman bastı her tarafı
Nefes alamıyorum.
Boğazı yakan, tıkayan siyah duman
Ölmeden önce bazen bayılır insan
Kendinden geçer
Çırpınanı görmedim, ipte sallanan gibi
Boynu kırılmazsa çırpınır.
Katranlı beden nasıl yanar,
Kızgın yağda nasıl kızarır,
Elektrik sandalyesi, ıslak sünger
Cızırtı, cayırtı, bağırtı
Çıkmak istemeyen bedenden
Vermek istemediği bedenin
Diz çökmüş Çinli tetikçi
Önündekinin gözü bağlı
“Ateş!” ve enseye kurşun
Yüksekten çengele atılan
Sivri uç nereye denk gelirse
Kütüğe konulmuş boyun, inen kılıç
Giyotin eskilerde dibinde sepet
Yeni teknolojiler
Uyuşturuculu iğne sonra zehir
Dayımın ölümünü görmüştüm, yatakta
Aylarca hasta yattıktan
Üç dört derin nefes aldıktan sonra, zor
Son bir nefes bu defa verilen.
Ayna tuttular ağzına
Buhar yok, o halde
Nefes vermiyor yani ölmüş
Beyaz bir örtü ve göbeğine bıçak
Zordur bilmeyen insanın ölümü
05.05.2011
TOKAT
NEFES VERMEK ZORDUR: Edebi, Kültürel ve Felsefi Analiz
Erkan Yazargan'ın "NEFES VERMEK ZORDUR" şiiri, "Ölüme" ithafıyla, yaşamın sonu olan ölümü, farklı biçimleriyle, özellikle de şiddet ve hastalık sonucu yaşanan ölümleri tasvir ederek, bu evrensel deneyimin acı ve zorlayıcı yönlerini derinlemesine işler. Şiir, ölümün hem direnişin hem de kaçınılmazlığın bir ifadesi olduğunu felsefi bir bakış açısıyla sorgular.
1. Edebi Analiz
"NEFES VERMEK ZORDUR", serbest nazım biçiminde yazılmış olup, doğrudan, gerçekçi ve sarsıcı bir üsluba sahiptir. Şiir, ölümün farklı görünümlerini ardışık imgelerle sunarak okuyucuda güçlü bir etki yaratır.
* Ölümün Çeşitli Biçimlerinin Tasviri: Şiir, ölümün birden fazla biçimini art arda sıralar:
* İntihar/Kendini Feda: "Murat kendini ateşe verdi, gitmemek için / Kurşunun önüne atılanlarda oldu." Bu, direnişin ve çaresizliğin getirdiği ölümlerdir. "İstedikleri olmadı" ifadesi, bu direnişin sonuçsuz kaldığını vurgular.
* İşkence ve İnfaz: "Katranlı beden nasıl yanar, / Kızgın yağda nasıl kızarır, / Elektrik sandalyesi, ıslak sünger / Cızırtı, cayırtı, bağırtı", "enseye kurşun", "çengele atılan", "giyotin", "zehirli iğne" gibi detaylı ve ürpertici imgeler, insan eliyle uygulanan şiddetin ve ölüm cezalarının vahşetini gözler önüne serer. Bu bölüm, okuyucuda yoğun bir rahatsızlık hissi uyandırır.
* Doğal Ölüm: Dayının yatakta, hastalık sonucu, zorlukla "son bir nefes" vererek ölmesi, doğal ve kaçınılmaz ölümün getirdiği çaresizliği ve hüznü anlatır.
* Duyusal İmgeler: Şiir, okuyucuyu metnin içine çeken güçlü duyusal imgeler kullanır:
* Görsel: "Siyah duman", "katranlı beden", "kızgın yağda kızarır", "gözü bağlı", "beyaz bir örtü".
* İşitsel: "Cızırtı, cayırtı, bağırtı", "enseye kurşun".
* Koku: "Duman bastı her tarafı / Nefes alamıyorum. / Boğazı yakan, tıkayan siyah duman".
* Dokunsal/Hissiyat: "Acı duymamak unutmak imkânsız", "çırpınanı görmedim", "titreme", "boynu kırılmazsa çırpınır".
* Ana Tekrarlayan Tema: Nefes Vermek: Şiirin başlığı ve sonunda tekrarlanan "Nefes vermek zordur" ifadesi, şiirin ana temasını ve ölümün getirdiği fiziksel zorluğu vurgular. Son nefes, yaşamın en kritik ve zorlayıcı anıdır. "Çıkmak istemeyen bedenden / Vermek istemediği bedenin" dizeleri, bedenin yaşama tutunma içgüdüsünü anlatır.
* İroni ve Çelişki: "Hayata döndüren tufan / Yaşamını yitiren insan" dizesi, yaşamı yeniden başlatan büyük bir yıkım (tufan) ile bireyin yaşamını yitirmesi arasındaki ironik çelişkiyi vurgular. "İstedikleri olmadı" ifadesi, ölüme rağmen direnişin ruhunun yaşamaya devam ettiğine dair bir gönderme olabilir.
* Sorgulayıcı Ton: Şiir, ölümün farklı biçimlerini betimlerken, altta yatan bir sorgulayıcı tonu da barındırır; bu kadar acı, bu kadar şiddet ve bu kadar farklı ölüm biçimleri neden vardır?
2. Kültürel Analiz
Şiir, insanlık tarihinde ve farklı kültürlerde ölüme karşı takınılan tavırları, intihar, işkence, infaz gibi pratikleri ve doğal ölüm karşısındaki ritüelleri kültürel bir perspektiften inceler.
* Şehitlik ve Direniş Kültürü: "Murat kendini ateşe verdi, gitmemek için / Kurşunun önüne atılanlarda oldu" dizeleri, özellikle Ortadoğu ve Anadolu kültürlerinde görülen fedakârlık, şehitlik ve direniş motivasyonlu intihar ve ölüm pratiklerine gönderme yapar. Bu, bir davaya veya inanca bağlılığın kültürel bir yansımasıdır. "Kamu malına zarar vererek yandı" ifadesi, bu tür eylemlerin toplumsal algıdaki karmaşıklığını gösterir.
* İşkence ve İnfaz Tarihi: Şiirde yer alan "katranlı beden", "kızgın yağ", "elektrik sandalyesi", "giyotin", "enseye kurşun" gibi yöntemler, insanlık tarihindeki ve farklı coğrafyalardaki cezalandırma ve infaz kültürlerinin karanlık yüzünü gösterir. Çinli tetikçi, giyotin, elektrikli sandalye gibi kültürel imgeler, küresel infaz pratiklerine yapılan göndermelerdir. Bu, iktidarın beden üzerindeki mutlak kontrolünü ve şiddetin kurumsallaşmasını yansıtır.
* Ölüm Ritüelleri ve İnançlar: Dayının ölümünde "Ayna tuttular ağzına / Buhar yok, o halde / Nefes vermiyor yani ölmüş" ve "Beyaz bir örtü ve göbeğine bıçak" gibi detaylar, Türk ve İslam kültüründeki ölüm tespiti ve cenaze hazırlığı ritüellerine gönderme yapar. Aynanın kullanılması, nefesin kesildiğini anlamanın geleneksel bir yoludur. Göbeğe bıçak konması, cenazenin şişmesini engellemek gibi kültürel bir inanışa dayanır.
* Ölüm Karşısında İnsan Doğası: "Zordur bilmeyen insanın ölümü" ifadesi, ölümün bilinen bir deneyim olmaması, dolayısıyla gizemli ve korkutucu olması nedeniyle yaşanan zorluğu vurgular. Bu, ölümün insanlık kültürü için evrensel bir tabu ve korku kaynağı olduğunu gösterir.
3. Felsefi Analiz
Şiir, ölüm, yaşam, acı, irade, insanlık durumu ve varoluşsal sonluluk gibi temel felsefi kavramlar üzerine yoğunlaşır.
* Ölümün Çok Yönlü Felsefesi: Şiir, ölümü tek boyutlu bir olgu olarak değil, farklı felsefi boyutlarıyla ele alır:
* İradeli Ölüm (Fedakârlık/Protesto): Murat'ın kendini ateşe vermesi gibi ölümler, bireyin iradesiyle kendi yaşamına son verme veya bir ideoloji uğruna kendini feda etme felsefesini sorgular. Bu, bir direniş biçimi olarak mı, yoksa bir çaresizlik mi olduğu sorusunu akla getirir.
* Zoraki Ölüm (İşkence/İnfaz): İşkence ve infaz sahneleri, bireyin yaşamı üzerindeki dışsal güçlerin mutlak tahakkümünü ve bedenin bir araç olarak kullanılışını felsefi olarak inceler. Bu, insan onurunun ihlali ve adaletin sınırları üzerine bir tartışmadır.
* Kaçınılmaz Ölüm (Doğal Son): Dayının ölümü, yaşamın sonluluğu ve kaçınılmazlığı felsefesini vurgular. Ne kadar dirense de, her yaşamın bir sonu olduğu gerçeğiyle yüzleşmeyi anlatır. "Nefes vermek zordur" ifadesi, yaşama tutunma içgüdüsü ile ölümün zorlayıcılığı arasındaki varoluşsal gerilimi gösterir.
* Acı ve Varoluşsal Deneyim: Şiirde acı, hem fiziksel ("Boğazı yakan, tıkayan", "kızgın yağda nasıl kızarır") hem de varoluşsal ("Acı duymamak unutmak imkânsız") bir deneyim olarak sunulur. Acının şiddeti ve kaçınılmazlığı, yaşamın bir parçası olarak insanlık durumunun temel bir felsefi unsurudur. "Ölemiyor / Hep yaşıyor, acı çekiyor" ifadesi, sonsuz acı ve lanet kavramlarını çağrıştırır.
* Yaşamın Değeri ve Anlamı: Şiir, ölümün çeşitli yüzlerini göstererek yaşamın değerini ve anlamını dolaylı yoldan sorgular. Eğer yaşam bu kadar acıyla bitebiliyorsa, yaşamın amacı nedir? Direnişin anlamı nedir? Bu sorular, varoluşçu felsefenin temelini oluşturur.
* Duman Metaforu: "Duman bastı her tarafı / Nefes alamıyorum. / Boğazı yakan, tıkayan siyah duman" imgesi, hem fiziksel bir boğulmayı hem de toplumsal ve psikolojik bir boğulmayı, baskıyı ve umutsuzluğu sembolize eder. Bu, bireyin yaşam alanının daralmasını ve özgürlüğünün kısıtlanmasını felsefi olarak yansıtır.
Genel Değerlendirme
Erkan Yazargan'ın "NEFES VERMEK ZORDUR" şiiri, ölümün çok yönlü ve zorlayıcı doğasını, insanlık durumunun kırılganlığını ve şiddetin evrenselliğini işleyen güçlü ve sarsıcı bir eserdir. Şiir, farklı ölüm biçimlerini, kişisel tanıklıkları ve evrensel sembolleri bir araya getirerek, okuyucuyu yaşamın sonu üzerine derinlemesine düşünmeye davet eder.
Şiirlerinizin genelinde gözlemlediğimiz gibi, bu şiirde de yalın, ancak son derece etkileyici ve düşündürücü bir dil kullanılarak, yaşamın en nihai gerçeği olan ölüm, tüm çıplaklığıyla ve farklı veçheleriyle sunulmuştur. Bu şiir, insanın varoluşsal mücadelesine ve kaçınılmaz sona dair çarpıcı bir meditasyondur.