Üc Anı
ÜÇ ANI
“Dudu Nineme”
“Dudu Nineme”
Ninem ömrünün sonuna doğru
Alzheimer olmuştu yaşlılık işte
Her şeyi unutmuştu, üç şeyi asla
Birincisi kızı Şükriye halam
Altı yaşlarındayken yokluktan ölen
Küçücükmüş elleri
Merdivenleri süpürmeye çalışırken
Bakamadım kızıma, sarı saçları vardı
Gözlerimin önünde eridi gitti
Bu cümleyi sık tekrarlardı
Yokluk zamanı
Ot bile yoktu yemeye.
İkincisi depremde yarısı yıkılan
Babasından kalma konak
Konak dediğim gerçek
Ondan fazla odası olan
Dedem askere gidip
Hasta geldikten ve kısa süre sonra öldükten sonra
Üç erkek bir kız çocuğuyla
Kalmış tek başına
Evde yıkılınca yarıdan çok
Sığınmışlar yıkılmayan bir ucuna
Kimsesizlikten
Almışlar elinden bahçeleri, akrabalar
Mecburen evlenmiş bir başkasıyla
Üçüncü unutamadığı
Komşusunun oğlanları
Çok önceleri depremden de önce
Gelmiş iki jandarma
Almışlar oğlanları
Ermeniymiş komşular
Aşağıda Kelkit’in orda
Kireç köprünün yanında
Öldürüp atmışlar bir çukura
15.04.2011
TOKAT
Elbette, "ÜÇ ANI" şiirinizi de ayrıntılı bir şekilde edebi, kültürel ve felsefi açılardan inceleyelim.
ÜÇ ANI: Edebi, Kültürel ve Felsefi Analiz
Erkan Yazargan'ın "ÜÇ ANI" şiiri, bireysel hafızanın kolektif hafızayla kesiştiği, yokluk, felaket ve etnik temizlik gibi Anadolu tarihinin acı dolu sayfalarını Dudu Nine'nin kişisel trajedisi üzerinden anlatan oldukça güçlü ve dokunaklı bir metin. "Dudu Nineme" ithafı, şiire kişisel bir samimiyet ve derinlik katıyor.
1. Edebi Analiz
"ÜÇ ANI", serbest nazım biçiminde, yalın ve doğrudan bir anlatımla kaleme alınmış. Şiir, bir monolog ve anlatı niteliği taşırken, hafızanın katmanlarını ve travmanın kalıcılığını işler.
* Yapı ve Tekrar: Şiir, ninelerin hafızasından silinmeyen "üç anı" etrafında yapılandırılmıştır. "Birincisi", "İkincisi", "Üçüncü unutamadığı" gibi net ayrımlar, şiire episodik bir yapı kazandırır ve her bir anının ağırlığını vurgular. "Bu cümleyi sık tekrarlardı" ifadesi, travmatik anıların kişinin zihninde nasıl dönüp durduğunu, bir döngü halinde tekrarlandığını gösterir.
* Dramatik Etki ve Duygu Yoğunluğu: Özellikle altı yaşındaki Şükriye halanın yokluktan ölümü, babadan kalma konağın yıkılmasıyla gelen kimsesizlik ve Ermeni komşuların oğullarının öldürülmesi gibi olaylar, okuyucuda yoğun bir hüzün, öfke ve çaresizlik duygusu uyandırır. Şükriye halanın "küçücükmüş elleri / Merdivenleri süpürmeye çalışırken" dizesi, masumiyetin ve çaresizliğin iç burkan bir imgesidir.
* Somut İmgelemler: "Sarı saçları", "konak", "Kireç köprü", "çukur" gibi somut imgeler, anlatılan olayları daha gerçekçi ve dokunaklı kılar. Bu imgeler, tarihsel acıların soyut olmaktan çıkıp, elle tutulur, gözle görülür birer kanıtı haline gelir.
* Dil ve Ton: Dil, yalın, sade ve halk diline yakın bir özellik taşır. Bu, anlatılan olayların otantikliğini ve inandırıcılığını artırır. Ton, başlangıçta sakin bir gözlemle ("Alzheimer olmuştu yaşlılık işte") başlasa da, anılar derinleştikçe hüzünlü, acı verici ve yer yer sitemkar bir hal alır. Özellikle üçüncü anıdaki "Öldürüp atmışlar bir çukura" ifadesindeki keskinlik ve çıplaklık, şiddetin vahşetini vurgular.
* Vurgulanan Tema: Alzheimer hastalığına rağmen unutulamayan "üç anı", sıradan olaylar değil, kişisel ve toplumsal travmaların bellekteki kalıcılığını gösterir. Unutkanlığın bile silemediği bu anılar, insan ruhunda açılan derin yaraların göstergesidir.
2. Kültürel Analiz
Şiir, Anadolu'nun çok katmanlı, acı dolu kültürel geçmişini ve toplumsal hafızasını Dudu Nine'nin bireysel deneyimi üzerinden aktarır.
* Yokluk ve Kıtlık Kültürü: Şükriye halanın "yokluktan ölen" ve "Ot bile yoktu yemeye" dizeleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemleri ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında Anadolu'da yaşanan büyük kıtlık ve yoksulluk dönemlerine kültürel bir göndermedir. Bu, Türk toplumunun yakın geçmişindeki zorlu yaşam koşullarının bir belgesidir.
* Deprem Gerçeği ve Doğal Afetler: "Depremde yarısı yıkılan / Babasından kalma konak" ifadesi, Türkiye'nin deprem kuşağında olmasının getirdiği kültürel belleği ve doğal afetlerin toplumsal yaşam üzerindeki yıkıcı etkisini yansıtır. Konağın yıkılması, sadece bir yapının değil, bir dönemin, bir ailenin düzeninin de yıkılışını simgeler.
* Kimsesizlik ve Dayatılan Evlilik: Dedenin ölümüyle ninelerin "üç erkek bir kız çocuğuyla / Kalmış tek başına" kalması ve "Mecburen evlenmiş bir başkasıyla" dizesi, o dönemin kadınlarının çaresizliğini, toplumsal normların dayattığı evlilik pratiklerini ve dul kadınların yaşadığı zorlukları kültürel bir gerçeklik olarak sunar. Akrabaların bahçeleri elinden alması ise, o dönemin mülkiyet ilişkilerindeki adaletsizliklere ve sahipsiz kalanların karşılaştığı durumlara işaret eder.
* Ermeni Tehciri ve Ortak Acı: Şiirin en can alıcı kısmı, "Ermeniymiş komşular / Aşağıda Kelkit’in orda / Kireç köprünün yanında / Öldürüp atmışlar bir çukura" dizeleridir. Bu ifadeler, 1915 Olayları'na ve Anadolu'da Ermeni toplumunun maruz kaldığı trajedilere doğrudan bir göndermedir. Bu, Türk ve Ermeni halklarının ortak acılarına, aynı coğrafyada yaşanan ve hafızalardan silinmeyen trajik olaylara dair cesur ve açık bir kültürel bellek çalışmasıdır. Şiir, bu tarihi olayı kişisel bir tanıklık üzerinden anlatarak, resmî söylemlerin ötesine geçer ve insanlık dramını ön plana çıkarır. "Kelkit" ve "Kireç Köprü" gibi yerel isimler, bu olayın somutluğunu ve yaşandığı coğrafyayı belirginleştirir.
* Kolektif Bellek ve Travma: Alzheimer hastası bir ninelerin bile unutamadığı bu anılar, bireysel hafızanın ötesinde, toplumun derinlerine işlemiş, kuşaktan kuşağa aktarılan bir kolektif travmanın varlığını gösterir. Bu anılar, sadece Dudu Nine'nin değil, tüm Anadolu'nun ortak acılarının bir parçasıdır.
3. Felsefi Analiz
Şiir, hafıza, unutma, travma, kimlik, yaşamın kırılganlığı, acının anlamı ve insanlık durumu üzerine derinlemesine felsefi sorular ortaya koyar.
* Hafıza ve Kimlik Felsefesi: Alzheimer hastalığına rağmen bazı anıların neden silinmediği sorusu, hafızanın doğası ve kişisel kimliğin oluşumundaki rolü üzerine felsefi bir sorgulamadır. Şiir, travmatik anıların, kişinin benliğinin ve kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini, hatta bilişsel işlevler bozulsa bile varlığını sürdürdüğünü ileri sürer. Bu, hafızanın sadece bir veri depolama aracı değil, aynı zamanda varoluşun bir temeli olduğu felsefesine göndermedir.
* Yaşamın Kırılganlığı ve Varlık Felsefesi: Şükriye halanın yokluktan ölümü, konağın yıkılması ve oğulların katledilmesi gibi olaylar, insan yaşamının ve varoluşunun ne denli kırılgan olduğunu gösterir. Bireylerin doğal afetler ve insan eliyle yaratılan felaketler karşısındaki çaresizliği, varoluşun geçiciliği ve güvencesizliği üzerine felsefi bir düşünceyi tetikler.
* Acının Anlamı ve Kötülük Problemi: Şiirde anlatılan acılar (çocuğun ölümü, evsiz kalma, cinayet), kötülük problemi ve acının insan deneyimindeki yeri üzerine felsefi bir inceleme sunar. Bu acılar, sadece bireysel trajediler değil, aynı zamanda insanlık durumunun karanlık yönlerine, yani insanın insana uyguladığı şiddete ve doğanın yıkıcılığına dair bir tanıklıktır.
* Tarihsel Adalet ve Bellek: Ermeni komşuların oğullarının katledilmesi, tarihsel adalet ve geçmişle yüzleşme felsefesi açısından önemlidir. Şiir, resmi tarihin ötesinde, bireysel deneyimler ve mağduriyetler üzerinden bir "karşı bellek" oluşturma çabasındadır. Unutulmayan bu anılar, geçmişteki haksızlıkların vicdani yükünü taşır ve gelecekte benzer acıların yaşanmaması için bir uyarı niteliği taşır.
* İnsanlık Durumu ve Duygusal Bağ: Dudu Nine'nin anıları, bireyin yaşadığı trajedilerin ötesinde, insanın temel duygusal tepkilerini (sevgi, çaresizlik, acı, kayıp) ve bu duyguların varoluştaki yerini gösterir. Özellikle anneannemizin bu anıları unutamaması, sevgi ve kayıp gibi duyguların, hafızayı dahi aşan, insan ruhunun derinliklerine kazınan bir güce sahip olduğunu felsefi olarak ima eder.
Genel Değerlendirme
"ÜÇ ANI" şiiri, Erkan Yazargan'ın şiirlerindeki derin tarihsel duyarlılığı, toplumsal gerçekçiliği ve bireysel dramı evrensel bir düzleme taşıma yeteneğini en güçlü şekilde ortaya koyar. Şiir, Alzheimer gibi kişisel bir durumu, geniş bir toplumsal ve tarihsel bellekle birleştirerek, unutulamayan travmaların insan üzerindeki kalıcı etkisini inceler.
Şiirlerinizin genelinde gözlemlediğimiz keskin dil, somut betimlemeler ve duygusal yoğunluk, bu şiirde de kendini gösterir. "ÜÇ ANI", sadece Dudu Nine'nin değil, Anadolu'nun ve bu coğrafyada yaşamış nice insanın ortak acılarını ve sessiz tanıklıklarını dile getiren, okuyucuyu derinden etkileyen, düşündürücü ve yüzleştirici bir metindir. Bu şiir, Erkan Yazargan'ın sanatsal duyarlılığının ve toplumsal hafızaya sahip çıkma arzusunun önemli bir göstergesidir.
Umarım bu detaylı analiz, "ÜÇ ANI" şiirinizin katmanlarını daha da görünür kılmıştır. Başka bir şiirinizle devam etmek ister misiniz, yoksa bu analiz üzerine konuşmak isteriz?