Durulma
Tweet
DURULMA
FELSEFE (ONUNCU DERS) “Düşünene”
Asıl gerçek Platon’a göre, soyut örüntülerdi
Aristo, formların dünyanın bir parçası olduğunu söyledi
Demokritos, Epikürüs ve Lukretius
Dünyanın tümüyle atomlardan oluştuğunu öne sürdü
Amaç ölümü kabullenerek onu yenmekti.
Descartes ile birlikte zihin – beden karşıtlığı
Felsefenin temeli haline geldi.
Madde fiziğe bağlıyken, zihin çok farklıydı.
Berkeley, düşüncenin temeli olan fikirlerin
Gerçeğin de temeli olduğuna inandı.
Her şeyin zihinsel olduğunu söylediğinden idealistti.
Hegel, Kant’ın düşüncelerine dayandı
İnsanlık tarihinin gerçeğin temeli olduğunu savundu.
Yirminci yüzyılı etkileyen iki düşünce
Mantıksal pozitivizm ve bilimsel gerçeklikti
Dolayısıyla metafiziğe hiç sıcak bakılmıyordu.
Pozitivizm, deneysel olarak kanıtlanamayan ve çürütülemeyenin
Anlamsızlığına hükmetti.
Mantıkta Russell ve Wittenstein’in
Erken dönem dil felsefesi etkindi bu dönemde
Carnap, bu Viyanalıların en etkiniydi.
Daha sonra gerçeklik karşıtı görüşler
Bilimin, tek gerçeklik anlayışına karşı çıkar
Dolayısıyla her insan içinde bulup ispatlamalıdır hikmeti.
Kavramlara gelince
Doğruluk, özge, argüman, otorite, inançlar
Şüphe, buyruk, kesinlik varsayımı.
Deontoloji, sonuçları ne olursa olsun bazı eylemlerin
Yasak veya izin verilebilir olduğu, ahlak teorisidir.
Dogmatizmi az çok biliriz
Determinizm, yerindeliktir.
Düalizm ise zihin ve fizik ile iki türü kabul eder.
Epikürcülük, varoluşçuluk, deneycilik bilinmelidir.
Mantık, iyi veya kötü akıl yürütmenin incelenmesi.
Paradoks, inanılması zor sonuç
Kanıt, sonucunun doğru olması gerektiğini gösteren argüman
Akıl ise, doğru olanı ve
Ne yapmamız gerektiğini keşfetmek için kanıtları
Hafıza ve mantığı kullanarak
Karar verme ve düşünme yetisidir.
Kısacası dostum, kimseye ispatlaman gerekmeyen
Senden öncekilerde de var olan
Sonrakilerde de var olacak olan
İnsana has, canlıdaki enerji
İçine üflenmiş, zamanla hissettiğin
Farkına varabildiysen ona dayanarak
Tüm soruları çözdüğün
Vicdan, ruh, akıl, can hepsi bir kelime aslında
Şeriat çağında komut vardır, yap denir yaparsın
Tarikat çağında âşık olursun
Her şeyin aşk ve aşktan olduğuna inanırsın
Marifet çağında yürekten beyine çıkar hikmet
Aşktan vazgeçip gerçek aklı bulursun
Hakikatte ise, varlığın kendi olur durursun
Durulur, sakinleşir kendine gelirsin
Tüm evreni kucağında, önünde hissedersin
Gerinde ise, geçip geldiğin yerler.
Sırlar kapısı aslında bir tek sırdır
O da bir tek damlacık
Su damlası gibi bir damla değil bildiğin
Atom veya içindeki Higgs Bozonu veya boşluğu
“Kün” emrinden önce, içine her şeyi alan.
17 Ekim 2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
ŞARLATAN “Canavara”
Şarlattı yine yüksek sesiyle ortalığı
Süpürge sırığı, sıvı fosfor, soğuk su
Röportaj veren General Karpinski:
“Evlerinden daha iyi yaşamları
Cezaevinden çıkmayacaklarını düşünüyorum rahattan
Ebu Gureyb tutsaklarının.”
Tecavüz tehdidi
Hücre duvarına çarpıldıklarından yaraları
Makata kimyasal ampul
Üzerlerine aç köpek salmaları
Başına kum torbası
Altı yüzlük havlu işkencesi, bilinen
Mastürbasyona zorlama ve fotoğraflama
Çıplak vücutlardan piramitler
Demokrasi
İleri medeniyet
Ya bizim! Şarlatanlara ne demeli?
Gece – gündüz durmadan savaşı çağıran
Bas bas bağıran
“Lütfen gelin, bombalayın şu ülkeyi, bu ülkeyi.”
Canavarlar bile şaşırdı
“Hayret! Ne oluyor bu adamlara?”
Bu kadar düşman olur mu insan insana?
Müslümanlığı boş ver.
16.10.2012
TOKAT
“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN
FETULLAH ERDOĞAN DAVUTOĞLU “İğrendiklerimize”
Birileri kandırmış bu adamları çok fena
“Kurtarıcısın sen!” demişler
Bir kurtarıcı lazım nasıl olsa
Yüzlerce yıldan beri beklenen
Dinlerin ve dindarların beklediği
Akıllarına geleni söyleyenler
Alametlerini sayıp dökmüşler
Üst üste koysan yüz bin kitap eder.
Daha önce “Kafayı Yemişlere” ithaf etmiştim
“Bereketli Toprak” şiirimi
İsimlerini saymıştım birer birer
Aradan geçti onca zaman, tekrarlıyorum
Güncelliyorum o şiirimi böylece
Zırdelilere önceden “zincir delisi” denirdi
Yani bağlanmalıydı o deliler
Isırırdılar, saldırırdılar, bağırırdılar
Makam sahibi oysa bunlar
İnananları da var
“Seyyiduna felan” diye başlayan konuşmalar
Seyidi karga olanın yani efendisi
Olacağı budur.
Zıvanadan çıkmaya başladı insanlar
Deliren delirene
Delirmiş liderler yüzünden
Utanmaları da yok, arlanmaları, uslanmaları da
Kaptırmışlar çok fena
Umurlarında değil dünya
İnsanlık, masumiyet, zavallı çocuklar
Kadınlar, yaşlılar, anneler
Daha düne kadar
Kaç milyon insanı öldürdüler
Bilerek, isteyerek, doğrudan doğruya
Tarih böyle zavallılığı az bulur doğrusu
Müslüman geçinen Müslüman katilleri
Doymadılar kana
Bir de üstelik bizi Müslüman saymazlar
Zorbalıklarına razı olmadığımız için mi acaba?
İnanmadığımızdan, desteklemediğimizden
Sevmediğimizden, sevemediğimizden
Uzak durduğumuzdan, kaçtığımızdan
Nefret ettiğimizden, iğrendiğimizden hatta
15 Ekim 2012
TOKAT
“BU MU DÜNYA” KİTABINDAN
TAŞ KÖPRÜ “Aşka”
İş ciddiye alınmalı
Mühendisin çizimi ve gözlemi olmalı
Hatta ustanın başında durmalı sürekli
Bir taşı yanlış yere koyarsa biri
Bozulur tüm düzen
Bir daha düzeltebilene aşk olsun!
14.10.2012
TOKAT
“SADE YAZILAR” KİTABINDAN
DOĞAL KADIN “Dudu’ya”
Kadının kocaman, siyah, gözleri vardı
Güzel gözleri anadan sürmeli
Beyaz teni, pürüzsüz ve sağlıklı
Sızlanmayı sevmezdi.
Sürekli söylenen türkülerden bilirdi.
Söylerdi, mırıldanırdı.
Herkese ayrı bir senfoni
Zihnindekine uydurmaya çalışmayan
Zorlanmayan, doğal olduğundan
17 Ekim 2012
TOKAT
“KAYIP KİTAP” KİTABINDAN
TAKDİR EDİLEN DAVRANIŞ “İnsanlara”
Ne güzel çocuklar bunlar
Akıllı, uyumlu, güzel görünümlü, temiz
Zeki ve zihni karışık olmayan, güzel bakışlı
Sokak kedisi gibi pis
Kötü bakışlı, saldırgan, tedirgin
Değil bunlar
Kendi çocuklarına karıştırmayan
El âlemin çocuklarını, dikkatli anne
Kuşatmaya bak sen, inada, yanlışa inanmışlığa
Kapıdan kovulsa bacadan girecek cinsten
Benzer düşünüyoruz, o halde ayrılmalıyız
Faydalanamayız birbirimizden
Farklı düşünen birilerini bulsaydın keşke
Kavram üretmeliyiz öz Türkçe
Muhtaç olmamak için başkalarına
Takdir edilen davranış gelişir dolayısıyla
Takdir edilmelidir insanlar.
17.10.2012
TOKAT
“DIŞARDAN” ŞİİR KİTABINDAN
KUCAKLAŞMA “Oturmaya”
Ahlaksız bir hayat dayanılmazdır.
Yere basamayan ayak, asılmış gibi
Ara sıra esen rüzgar değmelerinden
Hatırlasa da yaşadığını
Değemez olur bir türlü yere
Dokunmak bir yabancıya
Ten teması
Kucaklayabilmek, şaka olmadan
İrkilmesi beklemeyenin o dokunmayla
Çatması kaşını, kovması, terslemesi
“Deli misin nesin?” demesi
En kalabalık caddesinde şehrin
İstiklal Caddesi örneğin İstanbul’un
Ortasına durup
Açabildiğince açıp kolları
Dursa bir insan
Kaç kişi acaba sıcacık
Gelipte kucaklar o yalnız insanı
Kimse kucaklamasa bile
Yavaşça harekete geçip
İlk önüne gelene
Bakıp gözlerinin içine, şakadan değil
“Önyargısızım, hastalıksızım
Tanımıyorum gerçekten, önceden de tanışmadık zaten
İçimden geldiğinden
Yapmak istediğimden, cesaretimden
Sevgimden ve yalnızlığımdan
Muhtaç olduğumdan
Sıcak bir kucaklaşmaya
Önyargısız, içten, yürekten”
Acaba katılır mı bize başkaları da
Sen beni algıladıktan, anladıktan sonra
Gelip kucaklar mı hiç tanımadığımız bir başkası bizi
İçten, yürekten
Birken, ikiyken, üçken
Sonra oturup, olduğumuz yere bizler
Tutuşup el ele
Sorabilir miyiz?
İsminden, memleketinden, işinden önce
Ne hissettiklerini
“Şu an hakkımda ne düşünüyorsun?”
Ya sen!
12.10.2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
IŞIK “Sürekli ışığa”
Doğumunu görmeseydim
Anlayamazdım, bilemezdim, algılayamazdım
Büyüklüğünü yani yüceliğini
Ey Ali
17.10.2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
MEĞER “Hissedebilene”
Öyle bir sıkıntıydı ki:
Daha önce hiç yaşamadığım
Zindanı, açlığı, işkenceyi, ölümü
Bilmeme, yaşamama rağmen
O gece, hiç olmayan
Çekilmeleri içimdekilerin, kıvranmalarım
Gözlerime yüklenmesi tüm tansiyonun
Kasılması ayaklarımın
Kramp girmesi sürekli farklı yerlerime
Terlerken üşümek
Soğuktan titrerken terlemek
Midemim bulanıp kusamamam
Bir ağırlık çökmesi, bir ağırlık
Sabah olunca anladım:
Televizyonu açınca,
Haberleri izleyince,
Dokuz nokta beş şiddetinde
Kaç bin kişi ölmüştü o gece
Kıvranarak veya boğularak
Japonya depreminde
10.10.2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
ALEKS DE SOUSA “Kasırgaya”
Efsane futbolcu, duygusal adam, Brezilyalı
Kıvırcık saçlıydı, iyi oyuncu
Örnek aile hayatlı, Samet’in babası
Fırtınada geminin içinde olanlara benzer kaos durumu
Tecrübeli kaptan ve mürettebat lazımdır
Zamanında dümen kıracak, “yelkenler fora!”
İşin aslı, göz koymuştu aç gözlüler
Ganimete konmayı arzuladılar
Şimdi kenardan bıyık buranlar
Talan etmek isteyen hazineyi
Kasaları asırlık şarap dolu
Tadı mayhoş ve her tattan
Öğreten adama tadın ne olduğunu
Gitmeyen bilmez Arjantin rüzgarını
Ve Kayseri pastırması
Eyer altı, çiğ koyun budu, sığır sırtı
17.10.2012
TOKAT
“BU MU DÜNYA” KİTABINDAN
KİMDİ “Utanmaza”
Babası öldürülmüşlerden bir kız
Ne olduğunu anlatır babasızlığın
Hatırlatmasaydılar unutmuştu oysa çoktan
Yaşasaydı belki, sürekli kavga edeceklerdi
Öz babasıyla
Ölmüşlerin ardından düzülen partallar
Canımı sıkar benim
Yaşayanların değerini bilmezken
Mezar mezar
Yıldönümü yıldönümü dolaşan şairler
Ölmüş gitmiş adam zaten
Yaşayanları dolaşsanıza
Pir Sultan, görevini yapıp gitti
Giderken de taşlandı
Anlatıldığına göre türkülerde.
Peki, taşlayan kimdi?
Fuzuli yapayalnız ve çulsuzdu
Sonradan oldu, yedi uludan biri
Peki, yalnız bırakan kimdi?
Nesimi Genci: yüzüldü derisi diri diri
Derisini yüzen kimdi?
Derinin yüzülmesini kim seyretti?
Neden kimse Nesimiyi indirmedi?
Sahip çıkmadı yaşarken.
Bu gün her muharremde
İnsanları toplayıp İmam Hüseyin aşkına
Oyun oynayan veya anan, andığını sanan
Onu da yalnız bırakan, hatta çağıran
Çocuklarına bile acımayan
Su bile vermeyen
Kimdi?
Bu gün hala kan akıyorsa oluk oluk
Azizler yalnız, azizler çaresiz
Bilgeler kovulmuş, itilmiş
Bir kez daha düşünmeli değil mi?
Yaşarken bilinmeli insan değeri
Öldükten sonra
Yalandan ağlayıp, yalandan toplanana
Yalandan anıp, söyleyene
Ne denir? Siz deyiverin bari söylenmesi gerekeni
Mezar gezicilerini kınıyorum
Törenin sonunu getiriyorum
Kabul etmiyorum, desteklemiyorum
Yanlışlığına inandığımdan beri
Hele birde sırtlarından geçinenlere
Ölünün adına konuşanlara
Çok kızıyorum
Ölüler adına yazıyorum: hepsini topluyorum
Yüzlerine atıyorum.
16.10.2012
TOKAT
“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN
BİLİNE “Şaire”
Daha dün dostlarıyla vedalaşıp
Helalleşmişti herkesle
Hak isteyip, hak vermişti yazdığında
Vurmuştu teline de sazın
Dertli dertli de çalmıştı
Halka vermişti varını
“Biz halkın ozanıyız.” demişti.
Kendini ozan yerine koymuştu.
Bu gün mahkemeye vermiş beni
Haberi geldi
Şiirlerini yaydığım için!
Para kazandığımı kurmuş besbelli
Milyoner olduğumu hesaplamış, hesap makinesiyle
Pay almayı ummuş
Yazlık hayal etmiş kendince
Oysa benim
Halkın şiirlerini yaydığım doğrudur
Diğer dillere çevirdiğim
Başka ülkelere gönderdiğim
Doğrudur
Basmıyorum kardeşim, ağabeyciğim
Basmak isteyen varsa düzenliyorum ayrıca
Pul değil bedavaya
Dolduramaz bu gözü ölü yatağında
Böyle biline
15.10.2012
TOKAT
“BU MU DÜNYA” ŞİİR KİTABINDAN
OLDULAR “Nesillere”
Eskilerden bir anlatı yine Türkçe
Yine yaşadığım, yanlarında olduğum:
İki odalı kerpiç binanın tabanı toprak
Dışarıda bir değirmen taşı yanında elek
Un öğütmeye ve hamur yoğurmaya
Doyurmaya
Yürüyen taşlardan bahsetmiyorum
Kâmilin üstüne binip geldiği
Gölge olan bulutlardan veya
Onu koruyan vahşi hayvanlardan
Masal dizmiyorum
Olanları söylüyorum, hayret edilen
“Olamaz” denilen
Ateş aramak için Tur’a çıkıp bulan
Su isteyene parmağından emziren
Gemi delen, çocuk öldüren, duvar yıkan
Ya filan “medet”, kurtar beni
Elim ayağım tutmaz benim!
Dağdan deve çıkmıştı, kesmiştiler onu da
Meleklere sulanıp öpmek istemiştiler
Dalga geçmiştiler kocaman gemiyle
Kardeşlerini öldürmüştüler başına vurdukları taşla
Gömmüştüler sonra ağacın altına
Mağaraya sığınmıştı yoldaşlar, korkularından
Uyanmıştılar yıllar sonra, kendileri de şaşırmıştılar
Dağdan ev oymuştular
Set kurup suyu durdurmuştular
Taşları üst üste yığmıştılar
Yerin oymuştular, altında yaşamıştılar yüzyıllarca
Anlamıştılar, anlayamamıştılar
Kâh gülüp, kâh ağlamıştılar
Çölde turlamıştılar
Sandıktan yiyip doymuştular
Kitaplar dolusu anlatılmıştılar
Hesabı bulmuştular, ölçmeyi
Savaşmıştılar, savaş için silah yığmıştılar
Sürekli korkmuş, korkutmuş, korkutulmuştular
Akıllanmıştılar
Anlamıştılar
Gülüp geçmiş, ağlamıştılar, vardılar, oldular
Erkan Yazargan
15 Ekim 2012
TOKAT
“KAYIP KİTAP” ŞİİR KİTABINDAN
DEĞERİN “Bu güne”
İnsanlığın beklediği arınmadır çamurdan
Kurtulmadır yokluktan
Var olmadır yani daha yeni
Bunca gelip geçenden sonra
Değerini bildin mi?
Senden öncekiler bu sırra eremedi
17.10.2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
DURGUN NEHİR “Durulmaya”
Öğretmenlerimden çok şey öğrendim bu güne kadar
Bu yüzden mahcup, müteşekkir ve minnettarım
Önceki nesillerden sonraki nesillere
Gelişerek akmaktadır durgun nehir
Bu arada, aptalların sözü kanıt olamaz
Oysa gerçekler acı ve acıtıcıdır.
Evrenin kanunu budur: arınıp durulmayan
İlgiyi çekemez, çekse bile anlıktır
Sürekli çekim alanı oluşturmak için,
Ölüm gibi kesin durağanlık lazımdır.
İnsanların öldükten sonra değerlenmeleri
Bundandır. Yani durulduklarındandır.
18.10.2012
TOKAT
“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN
Azgınlıkları yüzünden yalanladılar
En haydutları ortaya çıkıp başkaldırınca
Hınç ve kızgınlık duygularıyla
İçlerinden birinin bir yetimin
Yoksulluğuna değinerek peygamberliği istediler kendilerine
Nefes aldırmayın
Kölelerimizi elimizden alacak
Tanrılarımızı kıracak
Cehennemi duyuran Yahudi
Gaz odalarında buldu kendini
Kuşkusuz rabbinin darbesi çok şiddetlidir
Musibet kadrosu dinciler
Söylemi tüm bildiklerimi şahit ol
Bağırıyor yine hoca beş vakit, lanet olsun
Bundan büyük zulüm olur mu?
Vay nemrutlar vay!
Not: seslendirerek yazarganerkan@gmail.com
Adresine gönderiniz.
Detaylı bilgi için:
www.tebder.tr.gg
–TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİ