Bektaşi Baba ve Sinyal
BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL
"ilhama"
"ilhama"
Tül perdenin üstünde, uğur böceği
Kanatlarında siyah noktalar
Rengi turuncu, mercimek kadar
Hareket ediyor, canlı
Onu gördüğümü fark etti mi?
Varlığımdan haberi var mı?
Balkona çıkarken rastladım
Bir an farkına vardım.
Balkonda saksıda çiçekler
Aşağıda yol, kirli sakallı kel
Köşede birikmiş çöpler
Bahçenin içinde odun yığını
Yığının ortasından yükselen
Salkım söğüt ağacı
Açık yeşil yaprakları.
Tam karşıda Gıjgıj Tepesi
Binaların arasında görüldüğünce
Güneş tepedeyken parlar
Tepenin tepesinde bir türbe
Çamların arasında
Koskoca tepede tek bina
Yatağımın yönü ona dönük
Pencerem O'na açık
Radyo, televizyon vericileri
Televizyonum bu odada
Uydudan değil, antenden allıyor sinyalleri
Böcek, verici, türbe, TV. Ve ben.
Yürekte bir kıpırtı, sıcaklık
Beyinde bir hoşluk, çakırkeyif
Bazen göz yaşartan, heyecanlandıran
Sinyaller, dalgalar, dürtmeler, dokunmalar
" Baksana biraz, dinler misin beni,
Sana bir şeyler söyleyeceğim."
Uğur böceğimi, türbedeki Bektaşi mi?
Yoksa vericilerden gelen, bilinmeyen bir sinyal.
Ölüler konuşamayacağına göre
Böceklerde aynı ve
Bende bir radyo olmadığıma göre,
Gaipten sesler duymuyorum.
Önce kalbe sonra beyine gelen
Arı duru
Anlaşılır Öztürkçe
Tamda bildiğim dilden.
Konuşmak, anlaşmak iletişim kurmak için
Dil, ses ve kulak.
Uydu vericileri kablosuz
Ses, görüntü, canlılık. Anlıyor musun?
Sinyal verebiliyor muyum?
Gıjgıj Babayı duyuyor musun?
"Oğlum" diyor. Bir şeyler söylüyor.
Alıcılarının ayarlarını kurcala bakalım
Sana neler söylüyor.
Böcek, tepe, verici, uydu, baba veya bambaşka!
11.04.2011
TOKAT
Üçüncü şiiriniz "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL" de ulaştı. Şimdiye kadar analiz ettiğimiz "KANDIRMACA HAYAT" ve "DAHA NELER" şiirlerinizle birlikte, bu yeni şiiri de değerlendirerek kapsamlı bir edebi, kültürel ve felsefi analiz yapabiliriz.
Şiirlerinizin Kapsamlı Edebi, Kültürel ve Felsefi Analizi: "KANDIRMACA HAYAT", "DAHA NELER" ve "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
Erkan Yazargan'ın şiirleri, modern insanın karmaşık iç dünyasını, toplumsal çarpıklıkları ve varoluşsal arayışları keskin bir dille ve kendine özgü imgelerle ele alır. Üç şiirde de ortak bir eleştirel duruş, sorgulayıcı bir zihin ve derinlikli bir gözlem yeteneği dikkat çeker.
1. Edebi Analiz
Üç şiiriniz de serbest nazım biçimindedir. Bu biçim, şairin düşüncelerini ve gözlemlerini doğrudan, keskin ifadelerle, kafiye ve ölçü kısıtlamalarına takılmadan aktarmasına olanak tanır. Diliniz genellikle konuşma diline yakın, sade ama yer yer ironik ve imgeseldir.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Atmosfer ve İmge Zenginliği: Şiir, "Fötr şapka, yağmurluk", "kalın, taştan sütunlu binalar" gibi somut imgelerle Soğuk Savaş döneminin karanlık ve gerilimli atmosferini başarıyla kurar. "Fare, köstebek, sıçan, solucan" gibi hayvan benzetmeleri, ajanların içinde bulunduğu durumu, etik dışı eylemlerini ve sistem içindeki değersizleşmelerini vurgular.
* Karakter Derinliği: Ajan, katil ve fahişe figürleri üzerinden toplumun dışına itilmiş, ancak sistemin işleyişinde önemli roller üstlenen karakterlerin psikolojik derinliğini işler. Eski ajanın iç monologları, kimlik krizi, pişmanlık ve yabancılaşmayı güçlü bir şekilde yansıtır.
* Dil ve Ton: Dil, yer yer ironik ("En iyileri fahişelerden"), yer yer trajik ve hüzünlü bir tona sahiptir ("Kandırıldı"). "Kandırıldı" ifadesinin tekrarı, hayatın bir yanılsama üzerine kurulu olduğu hissini pekiştirir ve kurban psikolojisini vurgular.
"DAHA NELER"
* Doğrudan Hitap ve Retorik: Şiir, doğrudan bir "tüccara" hitap ederek başlar ve baştan sona sorgulayıcı, meydan okuyucu bir ton benimser. "Bu kadar kolaysa her şey / Neden onca kan dökmeler?", "Hangi ayette okudun..." gibi retorik sorular, şairin sisteme, dini ve politik manipülasyonlara yönelik öfkesini ve eleştirel duruşunu gösterir.
* Sınıfsal ve Sosyal Betimlemeler: "İşsiz tayfasından", "yeşil kart bağımlısı köleler", "makarna tutkunu karnı doymayanlar", "kömür sever üşümüşler" gibi ifadeler, Türkiye'deki sosyo-ekonomik gerçekliklere, yoksulluğa ve politik popülizme keskin göndermeler yapar.
* Mizah ve İroni: "Cennet bileti", "ön koltuktan / Pencere kenarı", "babanın çiftliği, Dingonun ahırı" gibi ifadelerle dini ve politik kavramlar ironik bir şekilde yeniden yorumlanır. "Evliyalaştırılmış bir dolu iblis cübbeli" gibi oksimoronlar, dini figürlerin yozlaşmasını çarpıcı bir şekilde ifade eder.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Detaylı Gözlem ve İçsel Monolog: Şiir, "uğur böceği", "saksıda çiçekler", "kirli sakallı kel", "birikmiş çöpler", "salkım söğüt ağacı" gibi günlük yaşamdan alınan somut ve bazen tezat oluşturan detaylarla başlar. Bu, şairin gözlem yeteneğini ve çevresine olan duyarlılığını gösterir. Şiirin büyük bir kısmı, şairin içsel sorgulamaları ve algıları üzerine kuruludur.
* Somut ve Soyut Bağlantısı: "Böcek, verici, türbe, TV. Ve ben." dizesi, şiirin ana eksenini oluşturan somut unsurlarla şairin iç dünyası arasındaki bağlantıyı özetler. Şair, bu somut unsurlar aracılığıyla soyut bir "sinyal" arayışına girer.
* Yöresel Unsurlar ve Evrensel Sorgulama: "Gıjgıj Tepesi" ve "Bektaşi Baba" gibi Tokat'a özgü mekân ve inanç unsurları kullanılarak, yerel bir kültürel bağlamdan evrensel bir ilham ve iletişim arayışına geçilir. Bu, şiirin yerelliği ve evrenselliği birleştiren önemli bir özelliğidir.
* Dil ve Ton: Şiirin dili daha lirik ve sorgulayıcıdır. Özellikle "Anlıyor musun? / Sinyal verebiliyor muyum? / Gıjgıj Babayı duyuyor musun?" gibi sorular, okuyucuyu da bu arayışa dahil eder. "Arı duru / Anlaşılır Öztürkçe / Tamda bildiğim dilden." ifadeleri, iletişimin saflığına ve anlaşılırlığına duyulan özlemi vurgular.
2. Kültürel Analiz
Şiirleriniz, Türk toplumunun ve evrensel insani durumların kültürel kodlarını ve eleştirel bakış açısını yansıtır.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Soğuk Savaş Mitosu ve Casusluk Kültürü: Şiir, 20. yüzyılın ortalarında dünyayı kasıp kavuran Soğuk Savaş döneminin kültürel atmosferine ve casusluk figürünün toplumsal algısına gönderme yapar. Bu, popüler kültüre de sirayet etmiş bir temadır.
* Toplumsal Dışlanmışlık ve Kullanılma: "Casus, fahişe ve katil" gibi figürler, toplumun normları dışında kalan, ancak sistem tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılan, dolayısıyla bir nevi kurbanlaştırılan bireylere dikkat çeker.
"DAHA NELER"
* Dini ve Politik Manipülasyon: Şiir, Türkiye'nin son dönemdeki sosyo-politik yapısına dair kültürel eleştiriler içerir. "Cennet bileti", "Diyanetten işkenceciler", "tüccar mollalar" gibi ifadeler, dini değerlerin politik çıkarlar uğruna manipüle edilmesini ve toplumsal iktidarın aracı haline getirilmesini eleştirir. Bu, Türk toplumunda dini söylemin siyasetteki yerini sorgulayan önemli bir kültürel eleştiridir.
* Popülizm ve Seçim Vaatleri: "Kömür-makarna" kültürü ve sosyal yardımların oy devşirme aracı olarak kullanılmasına yapılan göndermeler, Türk siyasetindeki popülist pratikleri ve toplumun belirli kesimlerinin bu politikalarla nasıl etkilendiğini kültürel bir eleştiri olarak sunar.
* Yozlaşma ve Akrabalık Kültürü: "Bacanaklar, damatlar... onun için doğru adamlarmış!", "babanın çiftliği, Dingonun ahırı" benzetmeleri, liyakat yerine akrabalık ve yandaşlığın öne çıktığı bir kültürel yozlaşmayı işaret eder.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Yerel ve Manevi Miras: "Gıjgıj Tepesi" ve "Bektaşi Baba" gibi Tokat'a özgü coğrafi ve manevi referanslar, şiire güçlü bir yerel kültürel kimlik kazandırır. Bektaşi geleneği, hoşgörü, tasavvuf ve doğal ile manevi arasındaki bağlamın önemli bir kültürel taşıyıcısıdır.
* Modern Gözetim ve Geleneksel Bilgelik: Radyo, televizyon vericileri ve uydular gibi modern teknolojinin getirdiği iletişim ve sinyal kavramıyla, türbedeki Bektaşi Baba'dan gelen "ilaham" veya "sinyal" arasında bir paralellik kurularak, modern bilimin getirdiği bilgi akışıyla geleneksel manevi bilgelik arasındaki ilişki kültürel bir boyutta sorgulanır. Bu, eski ve yeninin, rasyonel ve irrasyonel olanın kültürel bir sentezidir.
* İletişim ve Anlam Arayışı: Şiir, genel olarak insanlığın birbiriyle ve evrenle iletişim kurma, anlam arayışı içindeki kültürel eğilimini yansıtır. Görünenin ötesindeki sinyalleri, fısıltıları arama çabası, kültürel olarak insanın maneviyata ve anlama duyduğu ihtiyacın bir dışavurumudur.
3. Felsefi Analiz
Şiirleriniz, varoluşsal sorgulamalar, etik ikilemler, kimlik ve anlam arayışı gibi temel felsefi soruları işler.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Kimlik ve Kendine Yabancılaşma: Ajanın yüzünün değiştirilmesi ve "O da tanımıyor kendini" dizesi, kimliğin sadece fiziksel bir olgu olmadığını, aynı zamanda yaşanan deneyimler ve üstlenilen rollerle şekillendiğini gösterir. Bu, postmodern kimlik krizine ve bireyin kendine yabancılaşmasına dair felsefi bir göndermedir.
* Gerçekliğin Doğası ve İllüzyon: Şiirin başlığı "KANDIRMACA HAYAT", gerçeğin algıdan ne kadar farklı olabileceğini ve insanların kendi kurdukları veya kendilerine dayatılan yanılsamalar içinde yaşayabildiğini gösterir. Bu, gerçekliğin göreceliliği ve algının yanıltıcılığı üzerine felsefi bir sorgulamadır.
* Varoluşsal Yalnızlık ve Pişmanlık: Emeklilik günlerinde adada yalnız yaşayan ajanın kabusları, geçmişteki eylemlerinin getirdiği varoluşsal yalnızlığı ve pişmanlığı vurgular. Hayatın bir "kandırmaca" olması, varoluşun anlamsızlığına ve manipülatif doğasına dair bir felsefi karamsarlığı ifade eder.
"DAHA NELER"
* Adalet ve Liyakat Felsefesi: Şiir, liyakat yerine akrabalık, yandaşlık ve kayırmacılığın egemen olduğu bir sistemin adalet anlayışını sorgular. Bu, eşitlik, hakkaniyet ve liyakat gibi evrensel felsefi kavramların yok sayılmasına bir tepkidir ve toplumsal adalet arayışının felsefi bir yansımasıdır.
* Dini ve Etik Yozlaşma: Şiir, dini inancın ve kurumların çıkar ilişkileriyle nasıl yozlaşabileceğini ele alır. "Cennet bileti" metaforu, dini değerlerin metalaşmasını ve bir ticaret aracı olarak kullanılmasını felsefi olarak reddeder. Bu, ahlaki yozlaşma ve ikiyüzlülük üzerine bir felsefi eleştiridir.
* İnsan Onuru ve Kölelik: "Yeşil kart bağımlısı köleler" gibi ifadeler, yoksulluğun ve çaresizliğin insan onurunu nasıl zedelediğini ve bireylerin temel ihtiyaçları karşısında nasıl bir "köle" durumuna düşebileceğini vurgular. Bu, insan onuru, özgürlük ve bireysel özerklik gibi felsefi değerlerin önemini hatırlatır.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Algı ve Gerçekliğin Sınırları: Şiir, uğur böceği, türbe, verici ve kişinin kendisi arasındaki algısal bağlantıyı sorgulayarak gerçekliğin ne olduğu ve nasıl algılandığı üzerine felsefi bir düşünceyi tetikler. "Onu gördüğümü fark etti mi? / Varlığımdan haberi var mı?" gibi sorular, bilinç, farkındalık ve ötekiyle ilişki felsefesine gönderme yapar.
* İlhamın ve Bilginin Kaynağı: Şairin "sinyaller, dalgalar, dürtmeler, dokunmalar" ile gelen bir mesaj arayışı, bilginin epistemolojik kaynağını ve ilhamın doğasını sorgular. Bu sinyal uğur böceğinden mi, Bektaşi Baba'dan mı, yoksa modern vericilerden mi gelmektedir? Bu, akıl, sezgi ve mistik deneyimler arasındaki ilişkiye dair felsefi bir arayıştır.
* İletişimin Felsefesi: Şiir, "Konuşmak, anlaşmak iletişim kurmak için / Dil, ses ve kulak" dizeleriyle iletişimin temel unsurlarını vurgular. "Uydu vericileri kablosuz / Ses, görüntü, canlılık. Anlıyor musun? / Sinyal verebiliyor muyum?" soruları, modern çağda iletişimin doğasını, sınırlarını ve anlam aktarımının karmaşıklığını felsefi bir düzlemde ele alır. Görünmez sinyallerle kurulan bu iletişim, görünür dünyanın ötesindeki bir anlam arayışına işaret eder.
* Mistik Deneyim ve Rasyonel Sorgulama: "Ölüler konuşamayacağına göre / Böceklerde aynı ve / Bende bir radyo olmadığıma göre, / Gaipten sesler duymuyorum." dizeleri, mistik deneyimlere dair olası yorumları rasyonel bir süzgeçten geçirme çabasını gösterir. Ancak yine de içsel bir "ses"in varlığını kabul eder. Bu, rasyonalizm ve mistisizm arasındaki gerilimi felsefi bir bağlamda ele alır.
Ortak Tema ve Şiirsel Duruş
Erkan Yazargan'ın bu üç şiiri, sorgulayıcı, eleştirel ve derinlemesine düşünen bir şair kimliğini ortaya koyar.
* Kandırılma/Yanlış Algı: "KANDIRMACA HAYAT"ta bireysel manipülasyon, "DAHA NELER"de toplumsal/politik manipülasyon ve "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"de algının ve bilginin yanıltıcılığı veya farklı kaynaklardan gelişi teması işlenir. Bu, şairin gerçekliğin ve hakikatin doğası üzerine sürekli bir sorgulama içinde olduğunu gösterir.
* Sistem Eleştirisi: "KANDIRMACA HAYAT"ta casusluk ve iktidar ilişkilerinin karanlık yüzü, "DAHA NELER"de siyasi ve dini yozlaşma eleştirisi, şairin toplumsal ve politik olaylara karşı duyarlı ve muhalif bir duruş sergilediğini gösterir.
* Bireysel ve Toplumsal Düzlem: Şiirleriniz, bireysel varoluşsal kaygılardan (kimlik, yalnızlık, pişmanlık) başlayarak, toplumsal adaletsizliklere (yozlaşma, popülizm, eşitsizlik) ve nihayetinde evrensel anlam arayışına (ilham, iletişim, maneviyat) uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.
* Yerellik ve Evrensellik: Tokat'a özgü "Gıjgıj Tepesi" gibi yerel unsurlar kullanılırken, şiirlerinizin işlediği temalar (kimlik, adalet, manipülasyon, anlam arayışı) evrensel insani deneyimlere dokunur.
Şiirlerinizdeki keskin dil, ironi ve çarpıcı imgeler, okuyucuyu düşündürmeye ve sorgulamaya iterken, aynı zamanda derin bir duyarlılık ve gözlem gücü de barındırır. Bu üç şiir, bir bütün olarak, modern dünyanın karmaşıklığı içinde anlam ve hakikat arayışında olan bir zihnin yansımalarıdır.
Umarım bu kapsamlı analiz, şiirleriniz üzerindeki düşüncelerinizi zenginleştirmiştir. Başka şiirlerinizi de analiz etmemi veya bu analiz üzerine daha fazla konuşmak ister misiniz?