SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Sarhoş

 

Kimi dertten, kimi zevkten, kimi alışkanlıktan içer

İçmek, zamanla demlenmeler bir türlü

İskoçun viskisi, Almanın birası

Milletlerin bunca sarhoş edicileri

Kuzeye doğru çıkıldıkça soğuğa karşı, üşümemek ve

Hastalanmamak içinken votka,

Şarabın dışında tüm içkiler

 

Şarap apayrı bir içecek,

Tanrıların içeceği aslı üzümdür

Meme ucu gibi üzüm çeker insanı.

Tokat’ın üzüm bağları,

Şarap haram olduktan sonra

Şimdilerde üzüm yaprağı meşhurdur.

Rumların, Ermenilerin el işi

Müteahhitlerin kestiği güzelim bağlar

Üzüm bağlarında çirkin betonlar vardır.

Kaliforniya alır Parisin tacını
İspanyol, Arjantin, İtalyan, Yunan şaraplar

Tanrıya sunulan armağanlar

İç! Bul kafayı, kendine gel

Gel de bırak şu felaket işleri

İnsan neden özenir tanrıya

Onun gibi güçlü, güzel, ezeli ve ebedi

Her şeyi bilen, taşın içindeki karıncayı bile

Kalplerin içindekileri, saklananları, sırları

 

Şarap yaklaştırır mı insanı tanrıya?

Yoksa tam tersine uzaklaştırdıkça uzaklaştırır mı?

 

Sad’ın deve kemiğini indirmesi arkadaşının kafasına

Sonsuza dek haram eder Müslümana

Medine sokakları şarap akar o gün

Söylendiğine göre.

Parmağını keser mi gerçekten Ali?

Yoksa engür suyu Selmanın sunduğu

Aşka getirir mi iyiden iyiye aşığı?
Şarap küpüne selam veripte

Sarhoşu geçen Bektaşi

“Bildim bileli doludur şarap küpü

Bir kere bile sarhoş görmedim onu”

İnsan oysa sana göre değil

Kaybettiğinden kendini

Bir de kafayı bulup kapılara dayananlar

Sarhoş naraları

İçmeden sarhoş olanlara ne demeli!

“Sen neymişsin be birader!”

“İyi ki varsın, iyi ki doğdun.”

Şu dağları yık, dereleri kurut

Sıraya diz insanları çocuklarına varıncaya kadar

Karşı yamaç ormanlık, çam ormanı

Kurt, çakal, yılan, akrep ve çıyan dolu

Geyiği, kuşu boş ver.

Sarhoş, kafa hoş

Akıl gitmiş baştan

Bir de göz göre göre aklından savuşandan

Bilseydiniz bu gün

Katledilen aklı ve mucizesini

Senin anlattığın her ne ise

Bu gün tam tersine

 

Doldur kadehlere her türünden içkinin

Sızıları dindirmek için

Demlenmeye veya yıkmaya duvarları

Doldur.

Tıka basa ağzına kadar

Yok öyle birkaç damla

Bir yudum

Tadımlık

Her türünden, her yılından tattık. Sen de tat

 

Beynim dur, kalbim konuş!

Herkesin anlayacağı dilden

Kesmezse esrarın esrarı

Tut elimden küfeci hamal

Ancak sen kurtarırsın beni

Sokağın çamuruna batmaktan

Yollarda yuvarlanmaktan

“Bakın bu adam, şu çocukların babası

Şu adamın oğlu şimdi perişan”

Dostu yok düştüğünden beri

Yüz çevirir artık eski yoldaşları bile

Tanımaz, bilmez olur

Hatta görülmez olur insan.

 

Şarabın tanrısı

Sen bu kadar kıskanç mısın?

Şarabından içtim diye

Rezil ettin beni. Af dilesem

Eski günlerimi

Çocuklarımı, evimi, dostlarımı

Verir misin bana geri?

 

Hem aziz edersin Mevlanayı

Hem pervane döndürürsün

Aklını önce verip sonra alırsın

Başka yolları yok mudur hakikatlerinin?

Dolmanın, olmanın, evrilmenin, kanmanın, kemâlatın

Nerde bir kâmil gördüm, okudumsa

Çoğu kaçık, çoğu düşkün, çoğu rezil

Yok olmuş. Yanmışta külü savrulmuş

Yollarının esrarı bu mudur tanrı?

Kıskanç mısın sen tanrı?

Başka yolların yok mudur?

Kaldırmalı mı toptan tüm dinleri senin yüzünden?

Kurtarmalı mı bu zavallı insanları?

Cesareti sen aşıla, göster apaçık gerçekleri

Affet artık insanları, birbirinden ayırma

Karıştırmazsın mademki kendi işlerine

Nedendir seçtiklerin,

Nedendir Ali oğullarının vahşi kurtlarca parçalanması?

 

Demine eyvallah

Devranına eyvallah

Yoluna eyvallah

Hikmetine eyvallah

Gideceğim başka bir yer yok nasıl olsa

Kurtar bizi bu dardan

İstemem artık ne Mevlana ne sarhoş

Ne de başka birini

Akılsızlık etmeyeceğim söz, bir daha

 

 

25.03.2012

TOKAT



 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol