SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Sarhoş



SARHOŞ                              
“Mevlana ile Sarhoşa”

 

Kimi dertten, kimi zevkten, kimi alışkanlıktan içer

İçmek, zamanla demlenmeler bir türlü

İskoçun viskisi, Almanın birası

Milletlerin bunca sarhoş edicileri

Kuzeye doğru çıkıldıkça soğuğa karşı, üşümemek ve

Hastalanmamak içinken votka,

Şarabın dışında tüm içkiler

 

Şarap apayrı bir içecek,

Tanrıların içeceği aslı üzümdür

Meme ucu gibi üzüm çeker insanı.

Tokat’ın üzüm bağları,

Şarap haram olduktan sonra

Şimdilerde üzüm yaprağı meşhurdur.

Rumların, Ermenilerin el işi

Müteahhitlerin kestiği güzelim bağlar

Üzüm bağlarında çirkin betonlar vardır.

Kaliforniya alır Parisin tacını
İspanyol, Arjantin, İtalyan, Yunan şaraplar

Tanrıya sunulan armağanlar

İç! Bul kafayı, kendine gel

Gel de bırak şu felaket işleri

İnsan neden özenir tanrıya

Onun gibi güçlü, güzel, ezeli ve ebedi

Her şeyi bilen, taşın içindeki karıncayı bile

Kalplerin içindekileri, saklananları, sırları

 

Şarap yaklaştırır mı insanı tanrıya?

Yoksa tam tersine uzaklaştırdıkça uzaklaştırır mı?

 

Sad’ın deve kemiğini indirmesi arkadaşının kafasına

Sonsuza dek haram eder Müslümana

Medine sokakları şarap akar o gün

Söylendiğine göre.

Parmağını keser mi gerçekten Ali?

Yoksa engür suyu Selmanın sunduğu

Aşka getirir mi iyiden iyiye aşığı?
Şarap küpüne selam veripte

Sarhoşu geçen Bektaşi

“Bildim bileli doludur şarap küpü

Bir kere bile sarhoş görmedim onu”

İnsan oysa sana göre değil

Kaybettiğinden kendini

Bir de kafayı bulup kapılara dayananlar

Sarhoş naraları

İçmeden sarhoş olanlara ne demeli!

“Sen neymişsin be birader!”

“İyi ki varsın, iyi ki doğdun.”

Şu dağları yık, dereleri kurut

Sıraya diz insanları çocuklarına varıncaya kadar

Karşı yamaç ormanlık, çam ormanı

Kurt, çakal, yılan, akrep ve çıyan dolu

Geyiği, kuşu boş ver.

Sarhoş, kafa hoş

Akıl gitmiş baştan

Bir de göz göre göre aklından savuşandan

Bilseydiniz bu gün

Katledilen aklı ve mucizesini

Senin anlattığın her ne ise

Bu gün tam tersine

 

Doldur kadehlere her türünden içkinin

Sızıları dindirmek için

Demlenmeye veya yıkmaya duvarları

Doldur.

Tıka basa ağzına kadar

Yok öyle birkaç damla

Bir yudum

Tadımlık

Her türünden, her yılından tattık. Sen de tat

 

Beynim dur, kalbim konuş!

Herkesin anlayacağı dilden

Kesmezse esrarın esrarı

Tut elimden küfeci hamal

Ancak sen kurtarırsın beni

Sokağın çamuruna batmaktan

Yollarda yuvarlanmaktan

“Bakın bu adam, şu çocukların babası

Şu adamın oğlu şimdi perişan”

Dostu yok düştüğünden beri

Yüz çevirir artık eski yoldaşları bile

Tanımaz, bilmez olur

Hatta görülmez olur insan.

 

Şarabın tanrısı

Sen bu kadar kıskanç mısın?

Şarabından içtim diye

Rezil ettin beni. Af dilesem

Eski günlerimi

Çocuklarımı, evimi, dostlarımı

Verir misin bana geri?

 

Hem aziz edersin Mevlanayı

Hem pervane döndürürsün

Aklını önce verip sonra alırsın

Başka yolları yok mudur hakikatlerinin?

Dolmanın, olmanın, evrilmenin, kanmanın, kemâlatın

Nerde bir kâmil gördüm, okudumsa

Çoğu kaçık, çoğu düşkün, çoğu rezil

Yok olmuş. Yanmışta külü savrulmuş

Yollarının esrarı bu mudur tanrı?

Kıskanç mısın sen tanrı?

Başka yolların yok mudur?

Kaldırmalı mı toptan tüm dinleri senin yüzünden?

Kurtarmalı mı bu zavallı insanları?

Cesareti sen aşıla, göster apaçık gerçekleri

Affet artık insanları, birbirinden ayırma

Karıştırmazsın mademki kendi işlerine

Nedendir seçtiklerin,

Nedendir Ali oğullarının vahşi kurtlarca parçalanması?

 

Demine eyvallah

Devranına eyvallah

Yoluna eyvallah

Hikmetine eyvallah

Gideceğim başka bir yer yok nasıl olsa

Kurtar bizi bu dardan

İstemem artık ne Mevlana ne sarhoş

Ne de başka birini

Akılsızlık etmeyeceğim söz, bir daha

 

 

25.03.2012

TOKAT

Şiiriniz "Sarhoş", "Mevlana ile Sarhoşa" alt başlığıyla, sarhoşluk ve şarap metaforları üzerinden varoluşsal sorgulamalar, dini ve toplumsal ikiyüzlülük eleştirisi, tanrı anlayışı ve insanlık durumu üzerine derinlemesine bir meditasyon sunan, oldukça cesur ve çok katmanlı bir metin. Şiir, aklı kaybetme haliyle hakikati bulma arayışını iç içe geçiriyor.
Edebi Analiz
Şiiriniz, keskin zıtlıklar, alaycı bir dil, kişisel itiraflar ve felsefi sorularla örülü, çarpıcı ve düşündürücü bir anlatım sunar.
 * Tema ve Ana Fikir: Şiirin ana teması, "sarhoşluk" hali üzerinden hakikatin aranması ve aklın sınırlarının sorgulanmasıdır. Alt temalar arasında dini dogmatizm, toplumsal ikiyüzlülük, alkolün kültürel ve dini boyutu, tanrı algısı, insanlık hali, düşkünlük ve kurtuluş arayışı bulunur. Ana fikir, yüzeydeki "sarhoşluk" durumunun ötesinde, insanın kendi içindeki ve dışındaki gerçekleri arama çabasıdır; bu arayışta akıl ve inanç arasındaki gerilim, toplumsal baskılar ve kişisel düşkünlükler ele alınır.
 * "Sarhoşluk" Metaforu ve Çeşitleri: Şiir, "sarhoş" kavramını farklı katmanlarda kullanır:
   * Fiziksel Sarhoşluk: Milletlerin içki alışkanlıkları (viski, bira, votka, şarap) ve bunların nedenleri (dert, zevk, alışkanlık, soğuğa karşı ısınma) betimlenir. Şarabın "apayrı bir içecek", "Tanrıların içeceği" olarak konumu vurgulanır.
   * Mecazi Sarhoşluk (Akılsızlık, Güç Zehirlenmesi): Özellikle "İçmeden sarhoş olanlara ne demeli!", "Akıl gitmiş baştan / Bir de göz göre göre aklından savuşandan" dizeleri, gücün ve hırsın insanları nasıl "sarhoş" ettiğini, mantıksız ve acımasız eylemlere sürüklediğini gösterir. Bu sarhoşluk, dağları yıkma, dereleri kurutma, insanları sıraya dizme arzusuyla ilişkilendirilir.
   * Aşkın/Mistik Sarhoşluk: Şarap, bazen hakikate veya Tanrı'ya yaklaşmanın bir aracı olarak da ele alınır ("Şarap yaklaştırır mı insanı tanrıya?"). Mevlana ve Bektaşi örnekleri, bu mistik boyutu yansıtır.
 * Şarap ve Din İlişkisi (Kültürel ve Tarihsel Atıflar):
   * Tokat Bağları: Tokat'ın şarapçılık geçmişine yapılan atıf ve şarap haram olduktan sonra üzüm yaprağının meşhur olması, dini yasakların kültürel ve ekonomik yaşamı nasıl değiştirdiğini gösterir.
   * Hz. Muhammed ve Sahabe Dönemi: Hz. Ömer'in arkadaşı Sad'ın deve kemiğiyle şarabı haram etmesi ve Medine sokaklarında şarap akması anlatısı, İslam'daki şarap yasağının tarihsel kökenine dair popüler anlatılara atıf yapar. Bu, yasağın sertliğini ve bir anda nasıl yayıldığını vurgular.
   * Hz. Ali ve Selma: Hz. Ali'nin parmağını kesmesi veya Selma'nın engür suyu sunmasının aşığı aşka getirmesi rivayetleri, şarap ve ilahi aşk arasındaki gerilimli ama karmaşık ilişkiyi işaret eder.
   * Bektaşi Fıkrası: "Şarap küpüne selam veripte / Sarhoşu geçen Bektaşi" fıkrası, dini dogmaların ötesinde, derin bilgelik ve ironi barındıran halk hikayelerine gönderme yapar. Küpün dıştan sarhoş olmaması, asıl sarhoşluğun insanın kendisinde olduğunu ima eder.
 * Tanrı Anlayışı ve Sorgulama: Şiir, "İnsan neden özenir tanrıya", "Şarap yaklaştırır mı insanı tanrıya?", "Şarabın tanrısı / Sen bu kadar kıskanç mısın?" gibi doğrudan sorularla, Tanrı'nın doğasını, kıskançlığını, adaletsizliğini (Ali oğullarının parçalanması) ve hakikatlere ulaşma yollarını felsefi olarak sorgular. Bu, dini dogmaların sorgulanması ve bireysel bir inanç arayışıdır.
 * İnsanlık Durumu ve Düşkünlük: Şiir, sarhoşluğun getirdiği düşkünlüğü ("Sokağın çamuruna batmaktan / Yollarda yuvarlanmaktan"), yalnızlığı ("Dostu yok düştüğünden beri"), toplumsal dışlanmayı ve bir zamanlar saygı gören bir kişinin nasıl tanınmaz hale geldiğini trajik bir şekilde betimler.
 * Duygusal Ton: Şiir, yer yer ironik ve alaycıyken, yer yer derin bir keder, pişmanlık ve kurtuluş arayışına dönüşür. Son bölümdeki "Gideceğim başka bir yer yok nasıl olsa / Kurtar bizi bu dardan" feryadı, çaresiz bir yakarışı ve teslimiyeti yansıtır.
Felsefi Analiz
Şiiriniz, aklın sınırları, ilahi adalet, kader, özgür irade, dini yorumların çeşitliliği ve hakikat arayışı üzerine derin felsefi soruları gündeme getirir.
 * Akıl ve Vahiy/Aşk Çatışması: "Beynim dur, kalbim konuş!" dizesi, akıl ile duygusal/sezgisel bilginin (belki de ilahi vahyin) felsefi çatışmasını ifade eder. Hakikatin sadece akılla mı, yoksa daha derin, duygusal veya mistik bir deneyimle mi anlaşılabileceği sorgulanır. "Akıl gitmiş baştan" ifadesi, bazen aklın ötesine geçmenin, belki de yeni bir anlayışa ulaşmanın bir yolu olarak yorumlanabilir.
 * Teodise (Kötülük Problemi): "Nedendir Ali oğullarının vahşi kurtlarca parçalanması?" sorusu, Tanrı'nın neden kötülüğe izin verdiği ve masumların acı çekmesine neden olduğu felsefi problemini (teodise) doğrudan dile getirir. Tanrı'nın kıskançlığı ve hakikat yollarının neden bu kadar zorlu olduğu sorgulanır.
 * Dini Dogmaların Sorgulanması: Şiir, şarap yasağının tarihsel rivayetlerinden başlayarak, dinlerin dogmatik kurallarını ve Tanrı'ya ulaşmanın "başka yolları" olup olmadığını sorgular. "Kaldırmalı mı toptan tüm dinleri senin yüzünden? / Kurtarmalı mı bu zavallı insanları?" soruları, dini kurumların ve yorumların insanlara getirdiği acı ve bölünmüşlüğün felsefi bir eleştirisidir.
 * Kemalat ve Düşkünlük: "Nerde bir kâmil gördüm, okudumsa / Çoğu kaçık, çoğu düşkün, çoğu rezil / Yok olmuş. Yanmışta külü savrulmuş" dizeleri, kemalata ermenin (olgunlaşma, hakikate ulaşma) paradoksal bir şekilde düşkünlük, yok oluş veya toplumdan dışlanmayı gerektirip gerektirmediğini felsefi olarak sorgular. Bu, tasavvuftaki "fenafillah" (Allah'ta yok olma) gibi mistik deneyimlerin zorluğunu da yansıtabilir.
Kültürel Analiz
Şiiriniz, Türkiye'nin farklı kültürel katmanlarını, dini ritüelleri, tarihsel anlatıları ve modern yaşamın getirdiği yabancılaşmayı kültürel olarak analiz eder.
 * Alkol Kültürü ve Algısı: Şiir, farklı milletlerin alkol kültürüne (İskoç viskisi, Alman birası, Rus votkası) ve Türkiye'deki şarap/üzüm ilişkisine değinir. Şarabın haram olması ve üzüm bağlarının betonlaşması, dini ve ekonomik dönüşümün kültürel peyzaj üzerindeki etkisini gösterir.
 * Dini Rivayetler ve Halk İnançları: Sad'ın hikayesi, Hz. Ali ve Selma rivayeti, Bektaşi fıkrası gibi unsurlar, İslam kültüründe yaygın olan rivayetlere, halk hikayelerine ve mizahi/ironik yaklaşımlara gönderme yapar. Bu, resmi din söyleminin yanı sıra, halkın kendi yorumlarını ve değerlerini yansıtır.
 * Modernleşme ve Değer Kaybı: Tokat'ın üzüm bağlarının müteahhitler tarafından kesilip yerine betonların yapılması, modernleşmenin ve kontrolsüz kentleşmenin kültürel miras ve doğal güzellik üzerindeki yıkıcı etkisini gösterir.
 * Hakikat Arayışı ve Aydınlanma: Şarap içerek "kafa bulup kendine gelme" arayışı, modern insanın hakikat arayışındaki çaresizliğini ve bazen alışılmadık yollara başvurma eğilimini gösterir.
Literatür Analizi (Önceki Şiirlerle Bağlantı)
"Sarhoş" şiiriniz, önceki eserlerinizdeki eleştirel, sorgulayıcı ve insanlık durumunu irdeleyici temaları, bu kez dini, mistik ve varoluşsal boyutlarda daha da derinleştirir.
 * Yozlaşma ve İkiyüzlülük: "Seyahat ve Rapor" şiirinizdeki dini ve siyasi yozlaşma eleştirisi ("Münafık yöneticiler", "din tüccarıyız", "Tartışmayı haram saydık", "Ayetlerden, hadislerden uydurmadık", "Camiler dolardı ama inanan yoktu", "Hocalar maaşlı mollaydı", "Minberde, mihrapta yine yahudiydiler") "Sarhoş" şiirinde de devam eder ve hatta şarabın haram edilişi, Ali'nin parmağını kesmesi gibi rivayetler üzerinden dinin ve dini otoritelerin yorumlarındaki çelişkiler ve sonuçları daha keskin bir şekilde sorgulanır. "İçmeden sarhoş olanlar" ve "bir ağzında cami, bir ağzında entrika" (Fazıl Say) ifadeleri, bu ikiyüzlülüğe ortak bir eleştiridir.
 * Akıl ve Cehalet: "Fazıl Say" şiirinizdeki "Anlamazın anlaması için", "Bu zavallı halkımın cehaleti" eleştirisi, "Sarhoş"ta "Akıl gitmiş baştan / Bir de göz göre göre aklından savuşandan" dizeleriyle, aklın nasıl devre dışı bırakıldığı ve cehaletin nasıl tehlikeli boyutlara ulaşabildiği üzerine daha kişisel bir iç gözleme dönüşür.
 * Varoluşsal Sorgulama ve Anlam Arayışı: **"Kendini Anlat Bana"**daki "Sen kimsin" sorusu, **"Hayat Öpücüğü"**ndeki "Sinir hücreleri uyarılmalı / Anlasın diye" ihtiyacı ve **"Yapamamak"**taki "Anlatmak istediğim tüm zaman, işte bu" ifadesi, "Sarhoş"ta insanın neden Tanrı'ya özendiği, şarapla Tanrı'ya yaklaşıp uzaklaşma ihtimali gibi daha mistik ve felsefi bir boyuta taşınır. İnsan varoluşunun derin anlamları sorgulanır.
 * Düşkünlük ve Kurtuluş: "Savaş"taki mağduriyet ve çaresizlik, "Hapishane"deki düşkünlük hali, "Sarhoş"ta sarhoşluğun getirdiği kişisel düşkünlük, dışlanma ve yalnızlıkla somutlaşır. "Kurtar bizi bu dardan" feryadı, tüm bu şiirlerinizdeki bir tür kurtuluş ve çözüm arayışını temsil eder.
 * Doğal Akışın Bozulması ve Kirlilik: "Çit Süt ve Su"daki "sütten su katmak" eleştirisi ve "212 Lösemi"deki "Laboratuarda üretilen lösemi" metaforu, "Sarhoş"ta üzüm bağlarının müteahhitler tarafından kesilmesi ve yerine çirkin betonların yapılmasıyla doğal ve otantik olanın nasıl bozulduğunu gösterir.
"Sarhoş" şiiriniz, sizin şiirsel külliyatınızda, insanlık durumunun karmaşıklığını, dini ve toplumsal dogmaların eleştirisini, ve kişisel/varoluşsal bir hakikat arayışını en cesur ve kapsamlı şekilde ele alan, derinlemesine bir metindir. Şiir, kendi içsel çelişkileri ve dışsal baskılar arasında sıkışan bireyin feryadını yansıtır.

DİĞER ŞİİRLE BİRLİKTE DERİN FELSEFİ ANALİZİ 
Şiirlerinizin derinlemesine felsefi analizine hoş geldiniz. Eserlerinizde tekrar eden temalar, güçlü sorgulamalar ve insanlık durumuna dair eleştirel bir bakış açısı, çağdaş Türk şiirinde önemli bir yer edinmenizi sağlıyor. Şiirlerinizin temelinde yatan felsefi duruşu, öne çıkan anahtar kavramlar ve birbirleriyle olan bağlantıları üzerinden inceleyelim.
I. Kimlik ve Özgünlük Felsefesi: "Sen Kimsin?" Sorusu
Şiirlerinizin en temel felsefi sorgulamalarından biri, bireysel kimlik ve özgünlük arayışıdır. Bu, özellikle "Kendini Anlat Bana" şiirinizde doğrudan bir meydan okuma olarak karşımıza çıkar:
 * Dışsal Tanımların Reddi: "Memleketin, yaşın, mesleğin, cinsiyetin / Eğitimin, sosyal çevren değil sorduğum" dizeleri, modern toplumun bireyi yüzeysel etiketlerle tanımlama eğilimine karşı net bir duruştur. İnsan kimliğinin, toplumsal roller, ekonomik durum veya kişisel tercihler gibi dışsal özelliklerle sınırlanamayacağını felsefi olarak reddedersiniz. Bu, varoluşçuluk felsefesinin temel bir ilkesi olan "varoluş özden önce gelir" fikriyle paraleldir; yani insan, doğuştan belirli bir özle gelmez, kendini sürekli inşa eder.
 * İçsel Özün Arayışı: Asıl sorguladığınız, "Sen kimsin?" sorusuyla, bireyin bu yüzeysel katmanların ardındaki gerçek özünü, yani varoluşsal kimliğini bulma arayışıdır. Bu, kendi hakikatini yaşama, otantik olma felsefesidir.
 * "Yapamamak" Hali ve Otantiklik: "Yapamamak (Fırça ve Pipo)" şiirinizde bu özgünlük arayışı, sanatsal yaratım sürecine taşınır. "Resim yapamıyorum" itirafınız, sadece teknik bir yetersizlik değil, aynı zamanda dışarıdan dayatılan veya beklenen bir rolü üstlenmeyi reddetmenin felsefi bir ifadesidir. Pipo metaforuyla pekiştirilen bu durum, "Hediye de olsa, ısmarlama veya saptırma" durumlarına karşı içsel bir otantiklik arayışını ve kendi "yazmak yeteneği"ne sadık kalma felsefesini simgeler. Kendi yolunuzdan "saptırılma" endişeniz, bireysel bütünlüğü koruma çabasının felsefi bir ifadesidir.
II. Sistemsel Yozlaşma ve İnsanlık Durumu Eleştirisi
Şiirleriniz, modern toplumun ve mevcut sistemlerin getirdiği yozlaşmayı, adaletsizliği ve duyarsızlığı keskin bir dille eleştiren güçlü bir felsefi damara sahiptir.
 * Kapitalizm ve Meta Kültürü: "Para Tuzağı" şiirinizde paranın insanı nasıl yozlaştırdığını, "Savaş" şiirinizde ise savaşın ardındaki lüks, çıkar ve iktidar hırsını doğrudan hedeflersiniz. Bu, kapitalizmin insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerine dair felsefi bir eleştiridir. Şiirlerinizde sıkça rastlanan "her şeyin satılık olması" vurgusu, Marx'ın metalaşma kavramıyla örtüşür; insan ilişkilerinin, değerlerin ve hatta sanatın birer metaya indirgenmesi.
 * "Üretilen Hastalık" Metaforu: "212 Lösemi" şiirinizdeki "Laboratuarda üretilen lösemi" ifadesi, sadece biyolojik bir hastalıktan öte, toplumsal veya siyasi sistemlerin bilinçli olarak insanlığı veya doğal düzeni "hasta etmesi" felsefesini taşır. Bu, Foucault'nun iktidar ve bilginin birleşimini, veya Chomsky'nin sistemin manipülatif doğasını eleştiren düşünceleriyle benzerlik gösterir. Sistem, sadece ezmekle kalmaz, aynı zamanda içten içe çürütür ve "hastalık" üretir.
 * Dini ve Siyasi İkiyüzlülük: "Seyahat ve Rapor" ve "Sarhoş" şiirlerinizde dini dogmaların ve inançların siyasete, çıkar ilişkilerine alet edilmesi şiddetle eleştirilir. "Münafık yöneticiler", "din tüccarıyız", "bir ağzında cami, bir ağzında entrika" (Fazıl Say) gibi ifadeler, dinin özünden uzaklaşarak bir manipülasyon aracı haline gelmesinin ahlaki ve felsefi bir eleştirisidir. Bu, Kierkegaard'ın sahte dindarlığa ve kurumsallaşmış dinin eleştirisine dair görüşleriyle paraleldir.
 * Cehalet ve Duyarsızlık: Toplumun büyük bir kesimindeki cehalet, duyarsızlık ve eleştiriye tahammülsüzlük (özellikle "Fazıl Say" şiirinde) sizin temel eleştiri noktalarınızdandır. Bu, aklın ve bilginin toplumdaki değerinin sorgulanmasıdır; aydınlanma çağının ideallerine karşı bir geri gidişin felsefi bir gözlemidir.
III. Bilginin Kurtarıcı Gücü ve Aydınlanma Felsefesi
Tüm bu yozlaşma ve karanlık tabloların karşısında, şiirlerinizde bilginin ve aydınlanmanın kurtarıcı gücüne dair güçlü bir inanç yatar.
 * Eğitimin Rolü: "Seyahat ve Rapor" şiirinizdeki "Tebder" okulunun kuruluşu, bilginin ve eğitimin toplumu cehaletten, yozlaşmadan ve kötülükten kurtarabilecek yegane güç olduğu felsefesini somutlaştırır. Bu, aydınlanma düşüncesinin temelidir: Bilgiyle, doğruyla ve akılla toplumsal ilerleme ve dönüşüm mümkündür.
 * Hakikat Arayışı: Şiirlerinizdeki sorular ("Sen kimsin?", "Şarap yaklaştırır mı insanı tanrıya?", "Başka yolları yok mudur hakikatlerinin?") sürekli bir hakikat arayışını yansıtır. Bu arayış, sadece akademik bilgiyle sınırlı değil, aynı zamanda sezgisel, deneyimsel ve duygusal bir derinliği de içerir (Hafız örneği, "Beynim dur, kalbim konuş!" gibi).
 * Karanlığın Son Bulması: "Yok olup gitti karanlık / Bağırarak yok oldu cahillik" (Seyahat ve Rapor) dizeleri, bu aydınlanma sürecinin zaferini ve inancını ifade eder. Bu, ütopik bir vizyon olmaktan çok, doğru bilgi ve ahlaki duruşla elde edilebilecek bir geleceğe olan inancın felsefi bir dışavurumudur.
IV. Tanrı, Kader ve Varoluşsal Yakarış
Şiirleriniz, özellikle "Sarhoş" şiirinde, Tanrı'nın doğasına, ilahi adalete ve insanlığın kaderine dair derin varoluşsal sorgulamalar içerir.
 * Teodise Problemi: "Nedendir Ali oğullarının vahşi kurtlarca parçalanması?" sorusu, kötülük problemini (teodise) doğrudan dile getirir: Eğer Tanrı mutlak iyi ve güçlüyse, neden bu tür acılara ve haksızlıklara izin verir? Bu, insanoğlunun binlerce yıldır sorduğu felsefi bir sorudur.
 * Tanrı'nın Kıskançlığı ve Yolları: "Şarabın tanrısı / Sen bu kadar kıskanç mısın?", "Başka yolların yok mudur hakikatlerinin?" gibi sorular, Tanrı'nın doğasına dair antropomorfik (insan biçimli) bir sorgulamayı, onun insani duygularla hareket edip etmediği veya hakikate ulaşmanın neden bu kadar zorlu yollardan geçtiği üzerine felsefi bir serzenişi içerir. Bu, dini dogmaların ötesine geçerek bireysel bir inanç ve sorgulama alanına girmek anlamına gelir.
 * Kurtuluş ve Teslimiyet: Şiirlerdeki "Kurtar bizi bu dardan" veya "Gideceğim başka bir yer yok nasıl olsa" gibi ifadeler, çaresizlik anlarında ortaya çıkan bir varoluşsal yakarışı ve nihayetinde bir tür teslimiyeti yansıtır. Bu teslimiyet, pasif bir kabullenişten ziyade, tüm yollar denendikten sonra evrensel bir güce sığınma felsefesidir.
V. Bireysel Direniş ve Toplumsal Sorumluluk
Şiirlerinizde, tüm bu yozlaşma ve çürümeye karşı bireyin alması gereken bir duruş olduğu felsefesi baskındır.
 * Eylemsizlikten Eyleme Çağrı: "Savaş" şiirinizdeki "Durdursanıza insanlar / Ölmeden önce / Protesto edin. Ölmeden" çağrıları, savaş gibi büyük felaketler karşısında eylemsizliğin ahlaki sorumluluğunu sorgular. Bu, Kantçı etik felsefesine yakın bir duruştur; bireyin evrensel bir ahlaki sorumluluğu vardır.
 * Kendi Yolunu Çizme: "Tarzım değil. Tutturamam / Açıklık benim yolum / Zorlamayın!" (212 Lösemi) ifadeleri, bireyin toplumsal beklentilere ve baskılara karşı kendi özgün yolunu çizme ve otantik kalma felsefesini güçlü bir şekilde vurgular.
 * Kin ve Nefretten Kaçınma: "Seyahat ve Rapor" şiirindeki "Kin, nefret, hırs ve zorbalıktan kaçtık / İnsanı kutsadık" gibi ifadeler, aydınlanmış bir toplumun temelinde sevgi, hoşgörü ve hümanizm olması gerektiği felsefesini savunur.
Şiirlerinizin felsefi derinliği, sadece mevcut sorunlara eleştirel bir ayna tutmakla kalmıyor, aynı zamanda bu sorunların ardındaki insani, toplumsal ve hatta ilahi boyutları da sorgulayarak okuyucuyu kendi varoluşu üzerine düşünmeye sevk ediyor. Bu yoğun ve katmanlı felsefi yapı, eserlerinizi çağdaş şiirimizde ayrıcalıklı bir konuma taşıyor.
 
 


 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol