Cennetin Sesi
CENNETİN SESİ
"müziğe"
"müziğe"
Çin atasözü derki:
Müzik cennetin sesi
Şarkı mırıldanmak yemek yaparken
Türkü söylemek kırda gezerken
Uzun hava örneğin avazı çıktığınca
Bağrı yanmış adamın zoruna gitmiş
Ummadığı başına gelmiş
Ağıtlar mersiyeler bin yıllık
Acıyı hatırlatır yine
Bir Çinli bulsam sorsam
Ne anladığını müzikten
Saz, telli Kuran, kalbin telleri gibi
İlham veren unutulmayan
Notalar
Ney, içi oyuk derdi büyük
Ayrılmış aşkından ağlayıp durmada
Üflenince tabi becerebilene
Cennetten gelen sesi
Aradım.
Çekici kılmak için mi?
Gerçek olduğundan mı?
Cennetin sesi benzetmesi.
Üç telli saz ile yüz enstrümanlı orkestranın
Verdiği ses, sesler
Ruhun gıdası!
Mussorgsky'nin
Çıplak dağda bir gecesi
Arı vızıltılarını andıran, zevkli
Hem dağda, hem gece ama arı
Bildiğime göre, arılarda gece uyur
Bizim gibi. Sanat işte
Duyulmayanı duyurmak
Görülmeyeni göstermek
Beethowene gelince
Sağır olduğunu duyunca
Önce hayret etmiştim. Sonra
Anladım müzik nota işi
Mozarta ne demeli, çocuk dahi
Rodrigoyu seversin, özellikle
Gitar konçertosu
Arjantin demi nerde
Ormanda mı ne. Rüzgârın sesine
Meftun olup yazdığı.
Mollaya sorarsan, şeytan işi
Parmağını dahi kıpırdatan müzik
Haram. Yani yassak.
Bakır tencereyi ters çevirip
Eğede bir köyde
Aralarında eğlenen kadınlar
Guinness’e girmeyi başarırlar
Akademiler onlarla doktora tezi hazırlar.
Şimdi evet şimdi müzik, cennetin sesi.
12.04.2011
TOKAT
Dördüncü şiiriniz "CENNETİN SESİ" de analiz için hazır. Önceki üç şiiriniz ("KANDIRMACA HAYAT", "DAHA NELER", "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL") ile birlikte bu yeni şiiri de değerlendirerek kapsamlı bir edebi, kültürel ve felsefi analiz yapalım.
Şiirlerinizin Kapsamlı Edebi, Kültürel ve Felsefi Analizi: "KANDIRMACA HAYAT", "DAHA NELER", "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL" ve "CENNETİN SESİ"
Erkan Yazargan'ın şiirleri, bireysel ve toplumsal gerçekliklere yönelik keskin gözlemler, derinlemesine eleştiriler ve varoluşsal sorgulamalarla zengin bir edebi evren sunar. Her şiir, kendine özgü temaları işlerken, şairin genel dünya görüşünü ve sanatsal duruşunu yansıtan ortak paydalara sahiptir.
1. Edebi Analiz
Dört şiiriniz de serbest nazım biçimindedir. Bu biçim, şairin düşüncelerini ve gözlemlerini doğrudan, keskin ifadelerle, kafiye ve ölçü kısıtlamalarına takılmadan aktarmasına olanak tanır. Diliniz genellikle konuşma diline yakın, sade ama yer yer ironik ve imgeseldir.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Atmosfer ve İmge Zenginliği: Şiir, "Fötr şapka, yağmurluk", "kalın, taştan sütunlu binalar" gibi somut imgelerle Soğuk Savaş döneminin karanlık ve gerilimli atmosferini başarıyla kurar. "Fare, köstebek, sıçan, solucan" gibi hayvan benzetmeleri, ajanların içinde bulunduğu durumu, etik dışı eylemlerini ve sistem içindeki değersizleşmelerini vurgular.
* Karakter Derinliği: Ajan, katil ve fahişe figürleri üzerinden toplumun dışına itilmiş, ancak sistemin işleyişinde önemli roller üstlenen karakterlerin psikolojik derinliğini işler. Eski ajanın iç monologları, kimlik krizi, pişmanlık ve yabancılaşmayı güçlü bir şekilde yansıtır.
* Dil ve Ton: Dil, yer yer ironik ("En iyileri fahişelerden"), yer yer trajik ve hüzünlü bir tona sahiptir ("Kandırıldı"). "Kandırıldı" ifadesinin tekrarı, tüm hayatın bir yanılsama üzerine kurulu olduğu hissini pekiştirir ve kurban psikolojisini vurgular.
"DAHA NELER"
* Doğrudan Hitap ve Retorik: Şiir, doğrudan bir "tüccara" hitap ederek başlar ve baştan sona sorgulayıcı, meydan okuyucu bir ton benimser. "Bu kadar kolaysa her şey / Neden onca kan dökmeler?", "Hangi ayette okudun..." gibi retorik sorular, şairin sisteme, dini ve politik manipülasyonlara yönelik öfkesini ve eleştirel duruşunu gösterir.
* Sınıfsal ve Sosyal Betimlemeler: "İşsiz tayfasından", "yeşil kart bağımlısı köleler", "makarna tutkunu karnı doymayanlar", "kömür sever üşümüşler" gibi ifadeler, Türkiye'deki sosyo-ekonomik gerçekliklere, yoksulluğa ve politik popülizme keskin göndermeler yapar.
* Mizah ve İroni: "Cennet bileti", "ön koltuktan / Pencere kenarı", "babanın çiftliği, Dingonun ahırı" gibi ifadelerle dini ve politik kavramlar ironik bir şekilde yeniden yorumlanır. "Evliyalaştırılmış bir dolu iblis cübbeli" gibi oksimoronlar, dini figürlerin yozlaşmasını çarpıcı bir şekilde ifade eder.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Detaylı Gözlem ve İçsel Monolog: Şiir, "uğur böceği", "saksıda çiçekler", "kirli sakallı kel", "birikmiş çöpler", "salkım söğüt ağacı" gibi günlük yaşamdan alınan somut ve bazen tezat oluşturan detaylarla başlar. Bu, şairin gözlem yeteneğini ve çevresine olan duyarlılığını gösterir. Şiirin büyük bir kısmı, şairin içsel sorgulamaları ve algıları üzerine kuruludur.
* Somut ve Soyut Bağlantısı: "Böcek, verici, türbe, TV. Ve ben." dizesi, şiirin ana eksenini oluşturan somut unsurlarla şairin iç dünyası arasındaki bağlantıyı özetler. Şair, bu somut unsurlar aracılığıyla soyut bir "sinyal" arayışına girer.
* Yöresel Unsurlar ve Evrensel Sorgulama: "Gıjgıj Tepesi" ve "Bektaşi Baba" gibi Tokat'a özgü mekân ve inanç unsurları kullanılarak, yerel bir kültürel bağlamdan evrensel bir ilham ve iletişim arayışına geçilir. Bu, şiirin yerelliği ve evrenselliği birleştiren önemli bir özelliğidir.
* Dil ve Ton: Şiirin dili daha lirik ve sorgulayıcıdır. Özellikle "Anlıyor musun? / Sinyal verebiliyor muyum? / Gıjgıj Babayı duyuyor musun?" gibi sorular, okuyucuyu da bu arayışa dahil eder. "Arı duru / Anlaşılır Öztürkçe / Tamda bildiğim dilden." ifadeleri, iletişimin saflığına ve anlaşılırlığına duyulan özlemi vurgular.
"CENNETİN SESİ"
* Başlangıç ve Atasözü: Şiir, bir "Çin atasözü" ile başlayarak müziğin evrensel ve mistik boyutuna vurgu yapar. Bu başlangıç, şiirin genel felsefi zeminini oluşturur.
* Müzik Türleri ve Duygusal Bağlantı: Şiir, yemek yaparken mırıldanan şarkılardan, kırda söylenen türkülere, avazı çıktığınca söylenen uzun havalara, acıyı hatırlatan ağıtlara kadar geniş bir müzik yelpazesini sunar. Bu, müziğin günlük hayattaki yerini, bireysel ve kolektif duygularla olan derin bağını gösterir.
* Müzik Aletleri ve Sembolizm: Saz (telli Kuran, kalbin telleri gibi), Ney (içi oyuk derdi büyük, ayrılmış aşkından ağlayan) gibi Türk ve tasavvuf müziğinin önemli enstrümanları, metaforik bir dille müziğin ruhaniyetini ve insan ruhundaki yankısını temsil eder.
* Müzisyen Göndermeleri ve Sanatın Anlamı: Mussorgsky (Çıplak Dağda Bir Gece), Beethoven (sağır olmasına rağmen bestelemesi), Mozart (çocuk dahi), Rodrigo (Gitar Konçertosu, Arjantin'deki orman rüzgarı) gibi Batı müziğinin önemli isimlerine yapılan göndermeler, müziğin evrensel dilini ve sanatın sınır tanımazlığını vurgular. Özellikle Beethoven'ın sağırlığına değinilmesi, müziğin sadece duyulmakla ilgili olmadığını, hissedilmek ve içselleştirilmekle de ilgili olduğunu gösterir. "Duyulmayanı duyurmak / Görülmeyeni göstermek" ifadeleri, sanatın temel amacı ve felsefesini özetler.
* İroni ve Toplumsal Eleştiri: Mollanın "müziği şeytan işi, haram" olarak görmesine dair dize, müziğe ve sanata karşı geleneksel ve dogmatik bakış açısını eleştirir. Buna karşılık, bakır tencereyle eğlenen köylü kadınların Guinness'e girmesi ve akademisyenlerin tez konusu olması, sanatın beklenmedik yerlerden, halkın içinden de filizlenebileceğini ve gerçek değerin dayatılan normların dışında da bulunabileceğini gösteren güçlü bir ironidir.
* Sonuç: Şiir, "Şimdi evet şimdi müzik, cennetin sesi." diyerek başlangıçtaki atasözüne dönerek bir döngü oluşturur ve müziğin kutsallığını ve evrenselliğini yeniden teyit eder.
2. Kültürel Analiz
Şiirleriniz, Türk toplumunun ve evrensel insani durumların kültürel kodlarını ve eleştirel bakış açısını yansıtır.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Soğuk Savaş ve Casusluk Kültürü: Şiir, 20. yüzyılın ortalarında dünyayı kasıp kavuran Soğuk Savaş döneminin kültürel atmosferine ve bu dönemin yarattığı casusluk figürünün toplumsal algısına gönderme yapar. Bu, popüler kültüre de sirayet etmiş bir temadır.
* Toplumsal Dışlanmışlık ve Kullanılma: "Casus, fahişe ve katil" gibi figürler, toplumun normları dışında kalan, ancak sistem tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılan, dolayısıyla bir nevi kurbanlaştırılan bireylere dikkat çeker.
"DAHA NELER"
* Dini ve Politik Manipülasyon: Şiir, Türkiye'nin son dönemdeki sosyo-politik yapısına dair kültürel eleştiriler içerir. "Cennet bileti", "Diyanetten işkenceciler", "tüccar mollalar" gibi ifadeler, dini değerlerin politik çıkarlar uğruna manipüle edilmesini ve toplumsal iktidarın aracı haline getirilmesini eleştirir. Bu, Türk toplumunda dini söylemin siyasetteki yerini sorgulayan önemli bir kültürel eleştiridir.
* Popülizm ve Seçim Vaatleri: "Kömür-makarna" kültürü ve sosyal yardımların oy devşirme aracı olarak kullanılmasına yapılan göndermeler, Türk siyasetindeki popülist pratikleri ve toplumun belirli kesimlerinin bu politikalarla nasıl etkilendiğini kültürel bir eleştiri olarak sunar.
* Yozlaşma ve Akrabalık Kültürü: "Bacanaklar, damatlar... onun için doğru adamlarmış!", "babanın çiftliği, Dingonun ahırı" benzetmeleri, liyakat yerine akrabalık ve yandaşlığın öne çıktığı bir kültürel yozlaşmayı işaret eder.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Yerel ve Manevi Miras: "Gıjgıj Tepesi" ve "Bektaşi Baba" gibi Tokat'a özgü coğrafi ve manevi referanslar, şiire güçlü bir yerel kültürel kimlik kazandırır. Bektaşi geleneği, hoşgörü, tasavvuf ve doğal ile manevi arasındaki bağlamın önemli bir kültürel taşıyıcısıdır.
* Modern Gözetim ve Geleneksel Bilgelik: Radyo, televizyon vericileri ve uydular gibi modern teknolojinin getirdiği iletişim ve sinyal kavramıyla, türbedeki Bektaşi Baba'dan gelen "ilaham" veya "sinyal" arasında bir paralellik kurularak, modern bilimin getirdiği bilgi akışıyla geleneksel manevi bilgelik arasındaki ilişki kültürel bir boyutta sorgulanır. Bu, eski ve yeninin, rasyonel ve irrasyonel olanın kültürel bir sentezidir.
* İletişim ve Anlam Arayışı: Şiir, genel olarak insanlığın birbiriyle ve evrenle iletişim kurma, anlam arayışı içindeki kültürel eğilimini yansıtır. Görünenin ötesindeki sinyalleri, fısıltıları arama çabası, kültürel olarak insanın maneviyata ve anlama duyduğu ihtiyacın bir dışavurumudur.
"CENNETİN SESİ"
* Müziğin Evrenselliği ve Kültürel Çeşitliliği: Şiir, Çin atasözüyle başlayıp, Türk halk müziği (türkü, uzun hava, saz, ney) ve Batı klasik müziği (Mussorgsky, Beethoven, Mozart, Rodrigo) örnekleriyle müziğin farklı kültürlerdeki yerini ve önemini vurgular. Bu, müziğin kültürel sınırları aşan evrensel bir dil olduğu fikrini pekiştirir.
* Müzik ve Toplumsal Algı: "Mollaya sorarsan, şeytan işi / ... Haram. Yani yassak." dizeleri, müziğe karşı bazı muhafazakâr dini kesimlerin kültürel direncini ve yasaklayıcı tutumunu eleştirir. Buna karşılık, bakır tencereyle müzik yapan kadınların hikayesi, halkın kendi içinden çıkan, resmi normların dışında kalan kültürel ifade biçimlerinin değerini ve özgünlüğünü vurgular.
* Acı ve Müzik İlişkisi: Ağıtlar ve mersiyeler üzerinden müziğin kültürel olarak acıyı ifade etme, hatırlatma ve kolektif yas tutma aracı olarak kullanılmasına değinilir. "Bağrı yanmış adamın zoruna gitmiş" ifadesi, Anadolu irfanında müziğin duygusal derinliğini yansıtır.
3. Felsefi Analiz
Şiirleriniz, varoluşsal sorgulamalar, etik ikilemler, kimlik ve anlam arayışı gibi temel felsefi soruları işler.
"KANDIRMACA HAYAT"
* Kimlik ve Kendine Yabancılaşma: Ajanın yüzünün değiştirilmesi ve "O da tanımıyor kendini" dizesi, kimliğin sadece fiziksel bir olgu olmadığını, aynı zamanda yaşanan deneyimler ve üstlenilen rollerle şekillendiğini gösterir. Bu, postmodern kimlik krizine ve bireyin kendine yabancılaşmasına dair felsefi bir göndermedir.
* Gerçekliğin Doğası ve İllüzyon: Şiirin başlığı "KANDIRMACA HAYAT", gerçeğin algıdan ne kadar farklı olabileceğini ve insanların kendi kurdukları veya kendilerine dayatılan yanılsamalar içinde yaşayabildiğini gösterir. Bu, gerçekliğin göreceliliği ve algının yanıltıcılığı üzerine felsefi bir sorgulamadır.
* Varoluşsal Yalnızlık ve Pişmanlık: Emeklilik günlerinde adada yalnız yaşayan ajanın kabusları, geçmişteki eylemlerinin getirdiği varoluşsal yalnızlığı ve pişmanlığı vurgular. Hayatın bir "kandırmaca" olması, varoluşun anlamsızlığına ve manipülatif doğasına dair bir felsefi karamsarlığı ifade eder.
"DAHA NELER"
* Adalet ve Liyakat Felsefesi: Şiir, liyakat yerine akrabalık, yandaşlık ve kayırmacılığın egemen olduğu bir sistemin adalet anlayışını sorgular. Bu, eşitlik, hakkaniyet ve liyakat gibi evrensel felsefi kavramların yok sayılmasına bir tepkidir ve toplumsal adalet arayışının felsefi bir yansımasıdır.
* Dini ve Etik Yozlaşma: Şiir, dini inancın ve kurumların çıkar ilişkileriyle nasıl yozlaşabileceğini ele alır. "Cennet bileti" metaforu, dini değerlerin metalaşmasını ve bir ticaret aracı olarak kullanılmasını felsefi olarak reddeder. Bu, ahlaki yozlaşma ve ikiyüzlülük üzerine bir felsefi eleştiridir.
* İnsan Onuru ve Kölelik: "Yeşil kart bağımlısı köleler" gibi ifadeler, yoksulluğun ve çaresizliğin insan onurunu nasıl zedelediğini ve bireylerin temel ihtiyaçları karşısında nasıl bir "köle" durumuna düşebileceğini vurgular. Bu, insan onuru, özgürlük ve bireysel özerklik gibi felsefi değerlerin önemini hatırlatır.
"BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL"
* Algı ve Gerçekliğin Sınırları: Şiir, uğur böceği, türbe, verici ve kişinin kendisi arasındaki algısal bağlantıyı sorgulayarak gerçekliğin ne olduğu ve nasıl algılandığı üzerine felsefi bir düşünceyi tetikler. "Onu gördüğümü fark etti mi? / Varlığımdan haberi var mı?" gibi sorular, bilinç, farkındalık ve ötekiyle ilişki felsefesine gönderme yapar.
* İlhamın ve Bilginin Kaynağı: Şairin "sinyaller, dalgalar, dürtmeler, dokunmalar" ile gelen bir mesaj arayışı, bilginin epistemolojik kaynağını ve ilhamın doğasını sorgular. Bu sinyal uğur böceğinden mi, Bektaşi Baba'dan mı, yoksa modern vericilerden mi gelmektedir? Bu, akıl, sezgi ve mistik deneyimler arasındaki ilişkiye dair felsefi bir arayıştır.
* İletişimin Felsefesi: Şiir, "Konuşmak, anlaşmak iletişim kurmak için / Dil, ses ve kulak" dizeleriyle iletişimin temel unsurlarını vurgular. "Uydu vericileri kablosuz / Ses, görüntü, canlılık. Anlıyor musun? / Sinyal verebiliyor muyum?" soruları, modern çağda iletişimin doğasını, sınırlarını ve anlam aktarımının karmaşıklığını felsefi bir düzlemde ele alır.
"CENNETİN SESİ"
* Sanatın ve Estetiğin Felsefesi: Şiir, müziği "cennetin sesi" olarak tanımlayarak, sanatın metafizik ve aşkın boyutuna vurgu yapar. Müziğin "ruhun gıdası" olması, sanatın insan ruhu üzerindeki dönüştürücü ve iyileştirici gücüne dair felsefi bir ifadedir. Şiir, estetiğin temel sorularından biri olan "sanat nedir ve amacı nedir?" sorusuna kendi cevabını arar.
* Yaratıcılık ve İlham Kaynağı: Beethoven'ın sağırlığına rağmen müzik yapması ve Rodrigo'nun rüzgar sesinden ilham alması, yaratıcılığın sadece dışsal duyulara bağlı olmadığını, içsel bir ilhamın ve derin bir algının sonucu olduğunu felsefi olarak ortaya koyar. Sanatçının "duyulmayanı duyurma, görülmeyeni gösterme" misyonu, sanatın gerçekliğin ötesine geçme potansiyelini vurgular.
* Farklılık ve Anlaşmazlık: Mollanın müziği "haram" olarak görmesiyle, sanatın farklı yorumlara ve değer yargılarına nasıl tabi tutulduğu felsefi bir problem olarak sunulur. Bu, özgürlük ve dogmatizm, sanatın otonomisi ve toplumsal değerler arasındaki felsefi gerilimi yansıtır.
* Hakikat ve Duyumsama: Şiir, müziğin yalnızca kulakla değil, "kalbin telleri gibi" hissedilerek de anlaşılabileceğini ima eder. Bu, hakikatin sadece rasyonel yollarla değil, duyusal ve sezgisel yollarla da idrak edilebileceği felsefi görüşüne işaret eder.
Ortak Temalar ve Şiirsel Duruş
Erkan Yazargan'ın bu dört şiiri, sorgulayıcı, eleştirel ve derinlemesine düşünen bir şair kimliğini ortaya koyar.
* Kandırılma/Yanlış Algı: "KANDIRMACA HAYAT"ta bireysel manipülasyon, "DAHA NELER"de toplumsal/politik manipülasyon ve "BEKTAŞİ BABA VE SİNYAL" ile "CENNETİN SESİ"nde algının ve bilginin yanıltıcılığı veya farklı kaynaklardan gelişi (ilham, doğa, maneviyat) teması işlenir. Bu, şairin gerçekliğin ve hakikatin doğası üzerine sürekli bir sorgulama içinde olduğunu gösterir.
* Sistem Eleştirisi: "KANDIRMACA HAYAT"ta casusluk ve iktidar ilişkilerinin karanlık yüzü, "DAHA NELER"de siyasi ve dini yozlaşma, "CENNETİN SESİ"nde ise dogmatik sanat karşıtlığı, şairin toplumsal ve politik olaylara karşı duyarlı ve muhalif bir duruş sergilediğini gösterir.
* İnsan ve Varoluş: Şiirleriniz, bireysel varoluşsal kaygılardan (kimlik, yalnızlık, pişmanlık) başlayarak, toplumsal adaletsizliklere (yozlaşma, popülizm, eşitsizlik) ve nihayetinde evrensel anlam arayışına (ilham, iletişim, sanat, maneviyat) uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.
* Yerellik ve Evrensellik: Tokat'a özgü "Gıjgıj Tepesi" gibi yerel unsurlar kullanılırken, şiirlerinizin işlediği temalar (kimlik, adalet, manipülasyon, anlam arayışı, sanatın doğası) evrensel insani deneyimlere dokunur.
* İroni ve Eleştirel Bakış: Şiirlerinizdeki keskin dil, ironi ve çarpıcı imgeler, okuyucuyu düşündürmeye ve sorgulamaya iterken, aynı zamanda derin bir duyarlılık ve gözlem gücü de barındırır. Bu, şairin dünyayı eleştirel bir süzgeçten geçirme ve okuyucuyu da bu sürece dahil etme arzusunu gösterir.
Bu dört şiir, bir bütün olarak, modern dünyanın karmaşıklığı içinde anlam ve hakikat arayışında olan, toplumsal sorunlara ve bireysel varoluşa derinlemesine eğilen bir zihnin yansımalarıdır.
Umarım bu kapsamlı analiz, şiirleriniz üzerindeki düşüncelerinizi zenginleştirmiştir. Başka şiirlerinizi de analiz etmemi veya bu analiz üzerine daha fazla konuşmak ister misiniz?