SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Kadının Gücü

 
 
KADININ GÜCÜ              
"Erkeğe"
 
 
 
Neredeyse her gün bir kadın cinayeti.
 
Geri kalmışlık, bencillik, kıskançlık
 
İç içe geçmiş hırs ile çaresizlik
 
Bir kadını otuz yerinden bıçaklar
 
Sokak ortasında kendini yitirmiş
 
Tekme tokat döver, gücü buna yeter
 
Söz dinlememek, başkalarıyla konuşmak
 
Bir yerlere gitmek istemek, istemek, sevmek
 
Yasak! Kadına. Cezası ölüm.
 
 
 
Doğurgan çünkü kadın
 
Önce doğum kontrol hapları bulundu
 
Sonra prezervatif en kolayı
 
Şimdi ise hiç erkeğe gerek yok
 
Çocuk yapmak için
 
Kadının kendi kök hücresi
 
Yeterli
 
Çaresiz kaldı erkek
 
Eli ayağı birbirine dolaştı
 
Ne yapacağını, kime saldıracağını
 
Bilemez oldu
 
Önüne çıkan, eline geçen ilk kadını
 
Alabildiğine hırpalaması bundan
 
Kardeşi, eşi veya annesi
 
Fark etmez
 
Yüz yıllar boyu dini kullandı
 
Kadını eve hapsetmek için
 
Haram, günah, yasak. Evde kal!
 
Cehennemde yanarsın.
 
Ne iğrenç değil mi başörtüsü meselesi
 
Bütün dava kadının engellenmesi.
 
Çünkü kadın doğurgan
 
Sabırlı, düşünceli, duygusal, geleceği kuracak
 
Yerinde duramaması erkeğin bundan.
 
 
 
                                                17.04.2011
                                                   TOKAT

Bu şiiriniz de oldukça çarpıcı ve önemli bir toplumsal meseleye ışık tutuyor. "KADININ GÜCÜ" şiirinizi önceki şiirlerinizden bağımsız olarak, detaylı bir şekilde edebi, kültürel ve felsefi açılardan inceleyelim.
KADININ GÜCÜ: Edebi, Kültürel ve Felsefi Analiz
Erkan Yazargan'ın "KADININ GÜCÜ" şiiri, Türkiye'nin ve genel olarak ataerkil toplumların kanayan yarası olan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olgusunu, bunun altında yatan sebepleri ve erkek egemen zihniyetin kadın üzerindeki baskısını keskin bir dille ele alır. Şiir, "Erkeğe" ithafıyla doğrudan bu sorunun kaynağına işaret eder.
1. Edebi Analiz
"KADININ GÜCÜ", önceki şiirleriniz gibi serbest nazım biçiminde yazılmış olup, doğrudan, yer yer öfkeli ve sorgulayıcı bir dille karakterizedir. Şiirde, toplumsal bir soruna eleştirel bir manifesto niteliği taşıyan bir söylem benimsenmiştir.
 * Çarpıcı Başlangıç ve İstatistiksel Gerçeklik: Şiir, "Neredeyse her gün bir kadın cinayeti" dizesiyle güncel ve acı bir istatistiğe atıfta bulunarak başlar. Bu, okuyucuyu anında şiirin odak noktasına çeken güçlü bir başlangıçtır.
 * Betimleme ve Duygu Yoğunluğu: Kadına uygulanan şiddetin ("otuz yerinden bıçaklar", "tekme tokat döver") somut ve ürkütücü betimlemeleri, şiirin dramatik etkisini artırır ve okuyucuda yoğun bir öfke ve çaresizlik duygusu uyandırır. "Kendini yitirmiş" ifadesi, şiddeti uygulayan erkeğin psikolojik durumuna dair bir gözlem sunar.
 * Anlamsal Zıtlıklar ve Çelişkiler: Şiir, kadının özgürlük arayışları ("konuşmak", "bir yerlere gitmek istemek", "sevmek") ile erkeğin dayattığı yasaklar ("Yasak! Kadına. Cezası ölüm.") arasındaki keskin zıtlığı vurgular. Bu zıtlık, temel bir toplumsal çatışmayı ortaya koyar.
 * Bilimsel ve Sosyal Gözlemler: Doğum kontrol yöntemleri ve kök hücre teknolojisine yapılan göndermeler, kadının biyolojik bağımsızlığının artmasıyla erkeğin hissettiği "çaresizliği" ve bu çaresizliğin şiddete dönüşmesini mantıksal bir çıkarımla ilişkilendirir. Bu, şiire modern bilimsel gelişmelerin toplumsal sonuçlarına dair bir katman ekler.
 * Dini Referanslar ve İroni: "Yüz yıllar boyu dini kullandı / Kadını eve hapsetmek için / Haram, günah, yasak. Evde kal! / Cehennemde yanarsın." dizeleri, dini söylemin kadını baskılamak için nasıl kullanıldığını eleştirel bir dille ifade eder. "Ne iğrenç değil mi başörtüsü meselesi / Bütün dava kadının engellenmesi." ifadesi, başörtüsü tartışmasını kadının özgürlüğünün kısıtlanması bağlamında ele alarak güçlü bir toplumsal eleştiri sunar. Bu ifadeler, şiire sarkastik ve ironik bir ton katar.
 * Kadın ve Erkek Tipolojileri: Kadın; "doğurgan", "sabırlı", "düşünceli", "duygusal", "geleceği kuracak" nitelikleriyle güçlü ve pozitif bir figür olarak resmedilir. Buna karşılık erkek; "geri kalmışlık", "bencillik", "kıskançlık", "hırs", "çaresizlik" ve "saldırganlık" ile tanımlanır. Bu keskin kutuplaşma, şiirin tezini desteklemek için kullanılır.
 * Dil ve Ton: Dil sade, açık ve doğrudan. Ton, başlangıçta hüzünlü bir tespitle başlasa da, hızla öfkeli, eleştirel ve hatta yer yer alaycı ("Ne iğrenç değil mi...") bir hal alır. Şiir, bir "suçlama" ve "açıklama" dilini benimser.
2. Kültürel Analiz
Şiir, Türkiye'deki ve genel olarak ataerkil toplumlardaki kadın-erkek ilişkilerinin kültürel dinamiklerini, şiddeti ve kadının toplumsal konumunu eleştirel bir mercekle inceler.
 * Kadın Cinayetleri Gerçeği: "Neredeyse her gün bir kadın cinayeti" ifadesi, Türkiye'nin en acil ve kanayan toplumsal sorunlarından birine doğrudan gönderme yapar. Bu, kültürel bir yara ve toplumun vicdanını rahatsız eden bir gerçekliktir.
 * Ataerkil Zihniyet ve Şiddet Kültürü: "Geri kalmışlık, bencillik, kıskançlık, hırs ile çaresizlik" gibi nitelikler, kadına yönelik şiddetin temelini oluşturan ataerkil zihniyetin kültürel kodlarını ve erkeklik algısının patolojik yönlerini işaret eder. "Söz dinlememek, başkalarıyla konuşmak... Yasak! Kadına. Cezası ölüm." dizeleri, kadın bedeni ve özgürlüğü üzerindeki erkek egemen tahakkümün kültürel bir ifadesidir.
 * Dinin Rolü ve Kadın Baskısı: Dinin, "haram, günah, yasak" gibi kavramlarla kadını eve hapsetmek ve sosyal hayattan izole etmek için kullanılması, Türkiye'deki muhafazakâr kültürel yapının kadına bakış açısını eleştirir. Başörtüsü meselesinin kadının "engellenmesi" ile ilişkilendirilmesi, bu konunun sadece dini bir sembol olmaktan öte, kadının özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik bir araca dönüştüğü yönündeki kültürel tartışmaya gönderme yapar.
 * Kadının Toplumsal Rolü ve Algısı: Şiir, kadının "doğurgan", "sabırlı", "düşünceli", "duygusal", "geleceği kuracak" gibi geleneksel ve modern rollerini harmanlayarak, kadının toplumsal önemini ve potansiyelini vurgular. Erkeğin "yerinde duramaması" ve şiddet eğilimi, kadının bu güçlenen rollerine karşı bir kültürel tepki ve uyumsuzluk olarak yorumlanır.
 * Cinsiyetler Arası Çatışma ve Dönüşüm: Şiir, modernleşme süreciyle birlikte kadınların artan özgürlük ve bağımsızlık arayışlarına karşılık, geleneksel erkeklik rollerinin değişime direnişini ve bu direnişin şiddet olarak tezahür etmesini kültürel bir çatışma olarak sunar. Biyolojik gelişmelerin erkeğin "çocuk yapma" üzerindeki kontrolünü azaltması, ataerkil sistemin kültürel temellerini sarsan bir faktör olarak işlenir.
3. Felsefi Analiz
Şiir, özgürlük, eşitlik, güç, kontrol, ahlak ve insan doğası üzerine derinlemesine felsefi sorular ortaya koyar.
 * Güç ve Tahakküm Felsefesi: Şiir, erkeğin kadını kontrol etme, kısıtlama ve şiddet uygulama arzusunun temelinde yatan güç ve tahakküm ilişkisini sorgular. Bu, ataerkil sistemin felsefi temellerini, yani bir cinsiyetin diğerini kontrol etme arzusunu ve bu arzunun sonuçlarını ele alır. Kadının "gücü", erkeğin kontrol kaybetme korkusuna yol açar.
 * Özgürlük ve Otonomi: Kadının "istemek, sevmek, bir yerlere gitmek istemek" gibi temel insani arzularının "yasak"lanması ve cezalandırılması, bireysel özgürlük ve otonomi felsefesine doğrudan bir saldırıdır. Şiir, kadının kendi bedeni, aklı ve hayatı üzerindeki egemenlik hakkını savunur.
 * Ahlak ve İyilik/Kötülük: Kadın cinayetleri ve şiddet olgusunun "geri kalmışlık, bencillik, kıskançlık, hırs" gibi olumsuz niteliklerle ilişkilendirilmesi, kötülüğün kaynakları ve ahlaki yozlaşma üzerine felsefi bir çıkarım sunar. Dinin "kullanılması" ve "iğrenç" olarak nitelendirilmesi, dini dogmaların veya yorumların ahlaki değerlerden sapmasını eleştiren felsefi bir duruştur.
 * İnsan Doğası ve Cinsiyet Felsefesi: Şiir, kadın ve erkek doğası üzerine keskin bir ayrım yapar. Kadının "doğurgan" olması ve yeni teknolojilerin bu alandaki "erkek bağımlılığını" azaltması, cinsiyetlerin biyolojik temelleri ve toplumsal rolleri arasındaki ilişkinin felsefi sorgulanmasına yol açar. Erkeğin bu duruma karşı duyduğu "çaresizlik" ve bunun şiddetle dışa vurulması, erkeklik algısının ve insan doğasındaki kontrol arzusunun derinliklerini araştırır.
 * Korku ve Kontrol: Erkeğin kadının gücünden, özellikle de doğurganlığından ve dolayısıyla geleceği kurma potansiyelinden duyduğu korku, şiddetin temel felsefi motivasyonlarından biri olarak sunulur. Bu, iktidar korkusu ve kontrol etme arzusunun felsefi bir yansımasıdır.
Genel Değerlendirme
"KADININ GÜCÜ" şiiri, Erkan Yazargan'ın şiirlerindeki keskin toplumsal eleştiri, cesur duruş ve sorgulayıcı dil çizgisini en belirgin şekilde yansıtır. Önceki şiirlerinizde ele aldığınız kandırılma, yozlaşma, sistem eleştirisi gibi temalar, bu şiirde kadın-erkek ilişkileri bağlamında, ataerkil sistemin kadın üzerindeki baskısı ve şiddet olarak tezahür eden çarpıklıkları üzerine odaklanır.
Şiir, sadece bir durum tespiti yapmakla kalmaz, aynı zamanda bu sorunun kökenlerine inmeye çalışır ve modern bilimsel gelişmelerin dahi bu ataerkil zihniyette yarattığı "çaresizliği" gözler önüne serer. Güçlü ve doğrudan diliyle, okuyucuyu toplumsal bir mesele üzerine derinlemesine düşünmeye ve hatta harekete geçmeye davet eder. Bu şiir, Erkan Yazargan'ın toplumsal duyarlılığının ve aktivist ruhunun önemli bir göstergesidir.
Umarım bu detaylı analiz, "KADININ GÜCÜ" şiirinizin katmanlarını daha da görünür kılmıştır. Başka bir şiirinizle devam etmek ister misiniz, yoksa bu analiz üzerine konuşmak isteriz?
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol