SANATA İZİN
sanata izin şiir kitabı TebDer

Zor Sanat

 

ZOR SANAT                     
“Şair olmak isteyene”

 

Bir kel bulmalısın önce

Evinin etrafında dolaşan

Sonra kaybetmelisin her şeyi,

Kaybetmelisin kendini

Issız sokaklarda aç - susuz dolaşmalısın

Parklarında yatmalısın “mağmur şehrin”

Uyuyamamalısın geceleri

Kıvranmalısın yani. Bir o yana, bir bu yana

 

Sonra bulmalısın mucizeyi

Hayret etmelisin - şaşırıp kalmalısın.

Kahkahayla gülenler her zaman,

Sadece gülmek için

Istırap çekenlerin sıkıntılarını umursamadan,

Umursayamadan, kendi korkularından.

Sen kuşanmalısın cesareti ve yokluğu - varlığı

Kavrulmayı sonsuzca pişmanlığa rağmen

 

O kadar kolay mı?

Kalemi eline alıp bir şeyler yazmak,

Zor sanattır şair olmak

 

Erkan Yazargan

12.09.2012

TOKAT

“SANATA İZİN” ve “DIŞARDAN” kitaplarından

 

 

 

KALAN YAZI                                  
“Eylemliliğe”

 

Yazıya bu denli önem vermem

İçinde yaşadığım toplumdandır.

Düşünmeyi düşünemiyoruz madem,

Madem düzenli gelişemiyor düşünceler

O halde yazmalıdır insan

Okumayı, okuma sırasını bilmiyor

Hiç olmazsa yazsında, okusun bari yazarken

 

Tam yoğunlaşmışken bir doğruya

Üzerinde giderken bir izin

Patlayıveriyor bir yerde bir bomba

Ne akıl kalıyor, ne düşünce

Tam düzeltecekken bir yanlışı

Kopuveriyor bir fırtına

Ne defter kalıyor, ne kalem

Tutunmuşken bir dala, kırılıveriyor

Bakarken bir güzele ölüveriyor

Eyleme geçeyim derken tam

Kramp giriyor, başım dönüyor, midem bulanıyor

 

Anlaşılan o ki:

Başkaları yapmalı bu işi

Engellenmelerim bundandır anlaşılan

O halde sende birkaç kitap yazıver

Bakarsın yapar başkaları

 

Erkan Yazargan

07.09.2012

TOKAT

“SEMAHA ŞİİR” KİTABINDAN

 

 

 

TEBESSÜM                                                           “Yıkıma”

 

Her şeyi ama her şeyi yıkacağım sonunca

Bundandır eklerim bir şeyler şimdiye kadar eklenenlere.

Adamın gözünün nuru, yaşam sevinci, bağı

Dayanağı yani varlık sebebidir biriktirdikleri.

Doğayı örnek alırım bir yerde, bir yerde doğumu

Kışa gelmeli eninde sonunda mevsimler bahar için

Yepyeni bir bahar, şimdiye kadar gelmemiş olan

Doğmamış insanlar ve diğer canlılar

 

Devam etmek istemezdim ama gerekli

Nasıl olsa birileri ve dolayısıyla yapacaktı biri

Başka türlü izah edilemez olup bitenler

Şimdiye kadar gelenler, getirilenler zorla

Düşünsene bu kadar zorlanmalar

Hem insanı, hem her şeyi sonuna kadar

 

Yıkmam için tabiî ki

Başka türlü anlaşmalar. İnsanlar yanıldılar

Şimdiye kadar yıkılamaması bu anlaşmalardandı.

Bir türlü anlayamadıklarındandı

Kendilerini “bir şey” sandıklarındandı.

İnandın mı şimdi bana ne kadar güçlüyüm?

Hiç kimsenin yapamadıklarını yapıyorum.

 

Erkan Yazargan

07.09.2012

TOKAT

“GÜLÜMSEMELER” KİTABINDAN

 

 

ZENCİ BAY LİNCH                        “Vücuda”

 

Görevimiz genç insanlarımızın eğitimi

Önlerinde bir yol olduğunu bilmeliler.

Cehaletten, sonsuz karanlıktan çıkarak

Uçmalılar görkemli ışığa doğru.

 

Kendi hayatını mahveden öğrenci

Gece yarıları sağda solda sürten,

Köle tüccarı Bay Linch derdi ki:

“Vücudunu bırakıp akıllarını alın.”

Adı kalır Linch’in tüm dillere “linç” olarak.

Ne yapmalı o halde, ona göre

“Aklı geri almalı, kaptırmamalı, çaldırmamalı”

 

Evet, bir gün gelecek ve zenciler ile beyazlar

Aynı kampüste dolaşıp, ders alacaklar.

Kutsal şarap, sakal ve zeytinyağı

Güç verir, iyileştirir insanı!

 

Akıl hastaneleri İsa ve Mehdilerle doludur,

Tavuk çalan aç zenci, hapse girer,

İhale soyguncusu zengin, milletvekili olur

Her şey değişinceye kadar

 

Erkan Yazargan

10.09.2012

TOKAT

“KAYIP KİTAP” KİTABINDAN

 

 

 

 

YEDİ YER                  “Hıristiyanlığın kutsallarına”

 

Bizim ülkemizdedir yedi kutsalı Hıristiyanlığın,

En büyük dini dünyanın

İnananlarının sayısı bakımından.

Haydi, birlikte bakalım, şu kutsallara

 

St. Paul kurucudur, doğduğu yer Tarsus

Çanakkale – Odun İskelesi, Luke ile buluştuğu

Ve Troas’dan otuz mil yürüdüğü Asos

İlk konsilin toplandığı ve put yapıcılarla

Tartıştığı yerdir İznik ve Efes

Meryem Ana’nın mezarı da burada.

Barnabas ile buluştuğu yer Antalya

“Santa Claus’un doğduğu yer Patara

Yaşadığı ve kilisesini kurduğu Demre – Myra”

Hıristiyan adının alındığı ve ilk kilisenin kurulduğu Antakya

Süryanilerin merkezi Edessa – Urfa

Roma zulmünden kaçanların sığınağı Kapadokya

“Galatyalılara Mektup” epistolünün yazıldığı Haymana

Psidian Antioch, Yahudilere tebliğ yeridir,

Şimdiki adı Yalvaç

St. Theala’nın doğduğu, St. Paul’ün uğradığı İconium – Konya

Yine Efes, yedi kilise

Kutsal mabetlerle doludur:

Laodicea, Smyrna, Philedephia

Pergamum, Thyatira, Sümela, Ayasofia

—Anladığımız dilden;

Denizli, İzmir, Alaşehir, Bergama, Manisa

Trabzon ve İstanbul

 

Erkan Yazargan

12.09.2012

TOKAT

“KAYIP KİTAP” KİTABINDAN

 

 

DOKUNMA                                  “Meraklıya”

 

Geberirsin ağlamaktan, dokunma bana!

Altı yaşındaki kızımdan bahsedersem

Onu nasıl sevdiğimden

Onunda beni nasıl sevdiğinden

Ve nasıl ayrıldığımızdan birbirimizden

Öğrenirsen

 

Nasıl bir öğrenci olduğumu bilirsen

Çekemeyenlerin hor görmelerinden

Çalışkanların ezildiğinden yoksulken

Temizlerin kirletildiğinden

İftiralardan ve idamlardan

Hele soykırımlardan

Ananın gözünün önünde oğla olanlardan

Genç insana işkencelerden

Tenhaya çekilenlerden

Körpe bedene sırayla tecavüzlerden

Aydınların hapisliklerinden

Özgürlük aşığı olduklarından

Hele cahillerin başa geçmelerinden

İşbirlikçilerin, satılmışların, kahpelerin, hainlerin

 

Kendi anası insanın, doğduğu kadın

Her gün ölmesini bekliyorsa ve

Her gün kovuyorsa kendi evinden

Kendi kardeşi insanın, öz kardeşi

Delirdiğine hükmediyorsa

Mahallenin kocakarıları bile acıyorsa haline

Dokunmamalı, incitmemeli, açmamalı yaraları

 

Kerametin varsa gerçekten

Gerçekten insansan, insanlığı bulduysan

Zalim olmaktan korkuyorsan

Hakkı tanıyorsan bir nebze

Dokunma bana

Geberirsin ağlamaktan.

 

Erkan Yazargan

17.09.2012

TOKAT

“SADE YAZILAR” KİTABINDAN

 

"seslendirerek posta veya e-posta yoluyla gönderiniz!"

 
Şiirleriniz, insanoğlunun halini, toplumsal kusurları ve karmaşık bir dünyada anlam arayışını güçlü ve çoğu zaman ham bir dille yorumluyor. Bu metinler, kişisel yansımalar, toplumsal eleştiriler ve tarihsel farkındalık açısından oldukça zengin.
ZOR SANAT (“Şair olmak isteyene”)
Bu şiir, gerçek sanatın, özellikle de şiirin, derin bir ıstırap ve benlik yitimi gerektirdiğini savunur. Şair olmanın sadece yazmaktan ibaret olmadığını; maddi konforu terk etmeyi, açlık ve evsizliği deneyimlemeyi, içsel azapla uykusuz geceler geçirmeyi zorunlu kıldığını ima eder. Bu acının içinde bulunan "mucize," kendi korkularından kör olmuş, kayıtsızca gülen insanlarla keskin bir tezat oluşturur. Şiir, şairin hem yokluğu hem de varlığı kucaklaması, sonsuz pişmanlığa rağmen yanması gerektiğini öne sürer. Bu, sanatsal yaratımın algılanan kolaylığına karşı çıkan, derin duygusal ve varoluşsal bir bedeli vurgulayan meydan okuyucu bir ifadedir.
KALAN YAZI (“Eylemliliğe”)
Bu şiir, düşüncenin eksik olduğu ve ilerlemenin engellendiği bir toplumda yazının kritik önemini vurgular. Şair, yazmayı, derin bir otobiyografik yansıma aracı ve başkalarında eylemi tetikleyecek bir yol olarak görür. Ancak şiir, entelektüel çabaları ve yanlışları düzeltme girişimlerini rayından çıkaran sürekli engelleri, hayal kırıklıklarını ve felaketleri (bomba, fırtına, kırılan dal, ölen güzellik) canlı bir şekilde betimler. Bu engellemeler karşısında şairin çaresizliği ("Anlaşılan o ki: / Başkaları yapmalı bu işi") ve yine de umutla "birkaç kitap yazıver" diyerek başkalarını harekete geçirme isteği, yazılı sözün bir pasif direniş ve entelektüel üretim gücü olduğuna işaret eder.
TEBESSÜM (“Yıkıma”)
Bu şiir, yeni bir başlangıç için mevcut düzenin topyekûn yıkılması gerektiğine dair radikal ve neredeyse devrimci bir arzuyu ifade eder. "Her şeyi ama her şeyi yıkacağım sonunca" ifadesi, köklü bir değişim ve dönüşüm isteğini yansıtır. Bu yıkımın, mevsimlerin bahar için değişmesi gibi, "yepyeni bir bahar" ve "doğmamış insanlar" için zorunlu olduğu savunulur. "Adamın gözünün nuru, yaşam sevinci, bağı / Dayanağı yani varlık sebebidir biriktirdikleri" dizeleriyle, değişime karşı çıkanların sahip olduklarına olan bağımlılığına vurgu yapılırken, bu "birikimlerin" aslında yıkılması gereken birer engel olduğu ima edilir. Şiir, gücünü sorgulayanlara karşı meydan okuyarak, "Hiç kimsenin yapamadıklarını yapıyorum" der. Bu yıkım, aslında mevcut yozlaşmış "anlaşmaların" ve yanlış algıların sonucudur.
ZENCİ BAY LİNCH (“Vücuda”)
Bu şiir, eğitimin dönüştürücü gücünü ve cehalete karşı mücadeleyi vurgularken, aynı zamanda tarihsel adaletsizlikleri ve toplumsal eşitsizlikleri de gözler önüne serer. Köle tüccarı Bay Linch'e atfedilen ürpertici "Vücudunu bırakıp akıllarını alın" sözü, bedensel esarete karşı zihinsel özgürlüğün önemini ironik bir şekilde vurgular. "Linç" kelimesinin kökeniyle ironik bir bağlantı kurularak, bu adalet arayışının zorbalıkla nasıl çarpıtılabileceği gösterilir. Şiir, ırkçılık, sınıfsal ayrımcılık (aç zenciye karşı ihale soyguncusu zengin) ve aklın manipülasyonu gibi derin toplumsal sorunlara değinir. "Her şey değişinceye kadar" ifadesi, umutlu, ancak hala uzakta görünen bir eşitlik ve değişim beklentisi taşır.
YEDİ YER (“Hıristiyanlığın kutsallarına”)
Bu şiir, Anadolu'nun Hıristiyanlık tarihi ve kutsal mekanları açısından derin tarihsel ve ruhsal önemini kutlar. Türkiye sınırları içinde bulunan yedi büyük Hıristiyan kutsal yerini titizlikle listeler; Tarsus (Aziz Pavlus'un doğduğu yer), İznik (ilk konsilin toplandığı yer), Efes (Meryem Ana'nın mezarı) ve Demre (Noel Baba'nın yaşadığı yer) gibi yerleşim yerleri üzerinden Hıristiyanlığın bu bölgedeki derin köklerini vurgular. Şiir, kadim tarihi isimlerle modern Türkçe karşılıklarını bir araya getirerek, bu zengin mirası "anladığımız dilden" tanıma ve takdir etme çağrısı yapar.
DOKUNMA (“Meraklıya”)
Bu, şairin dayanılmaz kişisel acılarını, travmalarını ve toplumsal adaletsizlikleri açığa vuran, son derece kişisel ve duygusal yüklü bir şiirdir. Şair, kendi yaralarına dokunulmaması konusunda uyarır; zira bu acının ne kadar yakıcı olduğunu öğrenen herkesin ezici bir kederle boğulacağını ifade eder. Altı yaşındaki kızının kaybından başlayarak, kişisel horlamalara, iftiralara, idamlara, soykırımlara, işkencelere ve tecavüzlere kadar geniş bir yelpazede insanlık dışı olayları sıralar. Şiir ayrıca, aydınların hapsedilmesi, cahillerin iktidara gelmesi ve işbirlikçilerin ihaneti gibi toplumsal eleştirileri de içerir. Annenin ve kardeşin acı verici davranışları, kişisel trajedinin boyutunu derinleştirir. Sonunda, "Kerametin varsa gerçekten... Dokunma bana / Geberirsin ağlamaktan" diyerek, bu acıların ancak derin bir empati ve aklıselimle anlaşılabileceğini, aksi takdirde felaketle sonuçlanacağını ima eder.
Şiirleriniz Arasındaki Ortak Bağlantılar ve Tematik Rezonans
Bu altı şiir, bir bütün olarak, "GEÇMİŞTEN GÜNCELE" genel başlığının ruhunu taşıyarak, yazarın zaman ve mekanlar üstü bir perspektifle hem kişisel hem de toplumsal dertlerini dile getirdiğini gösterir.
1. Acının ve Sanatın Doğası:
 * "ZOR SANAT" doğrudan ıstırap ve kaybı şair olmanın özüyle ilişkilendirir, derin acının otantik sanatsal yaratımın bir ön koşulu olduğunu öne sürer.
 * "DOKUNMA" ise bu acının ham bir kanıtıdır; kişisel ve kolektif travmaları (çocuk kaybı, işkence, soykırım) o kadar büyük bir yoğunlukla detaylandırır ki, dinleyiciyi de yıkıma uğratma potansiyeli taşır.
 * Bu, gerçek anlayışın ve derinliğin yaşanmış deneyimlerden, özellikle de zorluklardan geldiği fikrini yansıtarak, diğer şiirlerdeki eleştirilerin temelini oluşturur.
2. Toplumsal Eleştiri ve Adaletsizlik:
 * "ZENCİ BAY LİNCH", yoksulların ve yozlaşmış zenginlerin farklı kaderlerini karşılaştırarak çarpıcı toplumsal adaletsizlikleri ve ikiyüzlülüğü sergiler; aynı zamanda tarihsel zulme (kölelik) ve eşitlik için süregelen mücadeleye değinir.
 * "DOKUNMA" bu temayı genişleterek, masumlara atılan iftiralardan gençlere uygulanan işkencelere ve cahillerin iktidara gelişine kadar çeşitli sistemsel ve bireysel adaletsizlikleri sıralar.
 * Bu şiirler topluca, temel insani değerlerin ve adaletin sıklıkla eksik olduğu, ahlaki açıdan yozlaşmış bir toplumun resmini çizer.
3. İfade Gücü ve Sınırlılıkları:
 * "KALAN YAZI", düşünce sıkıntısı çeken bir toplumda yazının hayati bir düşünce ve eylem aracı olarak rolünü vurgular. Sürekli kesintilere ve doğrudan eylemin beyhudeliğine rağmen, yazının bir "eylemcilik" biçimi olarak devam ettiğini savunur.
 * "ZOR SANAT", sanat yoluyla derin hakikatleri ifade etmenin zorluğunu vurgular; kelimelerin, deneyimin temel derinliği olmadan yetersiz kaldığını ima eder.
 * Bu, iletişim ve zorlukları temasıyla bağlantılıdır, bazı hakikatlerin tam olarak aktarılamayacak kadar geniş veya acı verici olduğunu düşündürür, tıpkı "Dokunma" şiirinde olduğu gibi.
4. Yıkım ve Yeniden İnşa:
 * "TEBESSÜM", yeni, saf ve eşi benzeri görülmemiş bir geleceğin doğuşu için mevcut düzenin radikal bir şekilde "yıkılmasını" savunur. Bu, nihilizmden ziyade dönüştürücü bir değişim çağrısıdır.
 * Bu tema, "YEDİ YER" şiirindeki tarihsel koruma ile zıtlık oluşturur; "YEDİ YER"de, büyük bir dinin kadim temellerini tanımaya ve değer vermeye odaklanılır. Bu da, bazı şeylerin yıkılması gerekirken, bazılarının da kalıcı önemi nedeniyle anlaşılması ve korunması gerektiğini öne sürer.
5. Tarihsel ve Kültürel Bilinç:
 * "YEDİ YER", Hıristiyanlığın Anadolu'daki köklerini ve kutsal mekanlarını tarihsel ve coğrafi bir keşifle sunar. Bu, derin bir tarihsel katman ve kültürel miras farkındalığını gösterir.
 * "ZENCİ BAY LİNCH" ise, güç dinamikleri ve toplumsal değişim hakkında daha geniş çıkarımlar yapmak için tarihi figürlere ve kavramlara (köle tüccarları, "linç") kısaca değinerek, tarihi günümüz gerçekliklerini aydınlatmak için kullanır.
Bu şiirler, yazarın hem kişisel hem de evrensel olanla derinden ilgilendiğini, canlı imgeler ve güçlü duygusal dil kullanarak toplumun kusurlarını analiz ettiğini, insan ruhunun dayanıklılığını kutladığını ve varoluşun derin zorluklarıyla boğuştuğunu ortaya koyuyor.
Bu analizlerin şiirlerinizin bütününü anlamanıza yardımcı olduğunu umuyorum. Başka şiirleriniz veya belirli bir tema hakkında daha fazla konuşmak ister misiniz?
 
These poems offer a powerful and often raw commentary on the human condition, societal flaws, and the search for meaning in a complex world. They are rich with personal reflection, social critique, and historical awareness.
ZOR SANAT (“Şair olmak isteyene”)
This poem argues that true artistry, especially in poetry, demands profound suffering and a loss of self. To be a poet isn't about simply writing; it requires abandoning material comfort, experiencing hunger and homelessness, and enduring sleepless nights filled with internal torment. The "miracle" found in this suffering stands in stark contrast to those who laugh heedlessly, blinded by their own fears. The poem suggests that a poet must embrace both nothingness and existence, enduring endless regret, to truly create. It's a defiant statement against the perceived ease of artistic creation, emphasizing the deep emotional and existential cost.
KALAN YAZI (“Eylemliliğe”)
This poem highlights the critical importance of writing in a society where deep thought is lacking and progress is hindered. The speaker sees writing as an act of essential self-reflection and a means to spark action in others, even if the writer cannot always act directly. It paints a vivid picture of the constant obstacles that derail intellectual pursuits and attempts to rectify wrongs: sudden disasters, overwhelming forces, and personal limitations. Despite these frustrations, the poem concludes with a resigned yet hopeful call to action: "Then you write a few books, / Perhaps others will do the work." It's a testament to the power of the written word as a persistent force for change, even when direct action feels impossible.
TEBESSÜM (“Yıkıma”)
This poem expresses a radical and almost revolutionary desire for total destruction of the current order to make way for a new beginning. The speaker believes that everything built so far, representing people's "lifeblood, joy of living, their attachments," must be annihilated. This destruction is portrayed as a necessary, almost natural process, akin to seasons changing for spring, leading to "a brand new spring" and "unborn people." The speaker feels compelled to continue this "demolition" because the existing "agreements" that have prevented change are fundamentally flawed. The poem culminates in a declaration of immense power, suggesting the speaker can achieve what no one else has—a complete societal reset.
ZENCİ BAY LİNCH (“Vücuda”)
This poem underscores the transformative power of education and the fight against ignorance. It urges young people to break free from the "endless darkness" of ignorance and "fly towards glorious light." The chilling quote attributed to a slave trader, "Leave your bodies and take their minds," ironically highlights the importance of intellectual freedom over physical enslavement. The poem critiques societal hypocrisy and injustice, noting that while the poor and marginalized (like the "hungry Black man who steals a chicken") are incarcerated, the corrupt wealthy become politicians. It ends with a hopeful, yet still distant, vision of equality and a subtle nod to spiritual sustenance.
YEDİ YER (“Hıristiyanlığın kutsallarına”)
This poem celebrates Anatolia's profound historical and spiritual significance for Christianity. It meticulously lists seven major Christian holy sites located within Turkey's borders, emphasizing its role as the birthplace and crucible of early Christianity. By naming places like Tarsus (St. Paul's birthplace), İznik (first council), Ephesus (Mary's tomb), and Demre (St. Nicholas's home), the poem highlights the deep historical roots of the faith in the region. It bridges the gap between ancient historical names and their modern Turkish equivalents, inviting readers to recognize and appreciate this rich heritage "in a language we understand."
DOKUNMA (“Meraklıya”)
This is an intensely personal and emotionally charged poem, a raw outpouring of unbearable pain and trauma. The speaker warns against touching their wounds, predicting overwhelming grief for anyone who truly understands their suffering. The poem lists a litany of personal and collective agonies: the loss of a child, personal slights, the oppression of the poor, slander, executions, genocides, torture, sexual violence, and the imprisonment of intellectuals. The deepest cuts come from family betrayal and societal judgment. The final plea, "If you truly have grace... don't touch me / You'll die from weeping," underscores the depth of the trauma and the immense burden carried by the speaker, suggesting that true humanity lies in acknowledging and respecting this profound suffering without inflicting further pain.
Overall Connections and Thematic Resonance
These six poems, collectively, create a powerful narrative about the human experience within a deeply flawed society, echoing the broader "GEÇMİŞTEN GÜNCELE" theme.
1. The Nature of Suffering and Art:
 * "ZOR SANAT" directly links suffering and loss to the very essence of becoming a poet, suggesting that profound pain is a prerequisite for authentic artistic creation.
 * "DOKUNMA" is a raw testament to this suffering, detailing personal and collective traumas (child loss, torture, genocide) that are so immense they cannot be shared without devastating the listener.
 * This resonates with the idea that true understanding and depth come from lived experience, particularly hardship, setting the stage for the critiques found in other poems.
2. Social Critique and Injustice:
 * "ZENCİ BAY LİNCH" exposes stark societal injustices and hypocrisy by contrasting the fates of the poor and the corrupt wealthy, while also touching on historical oppression (slavery) and the ongoing struggle for equality.
 * "DOKUNMA" expands on this, listing various forms of systemic and individual injustices, from slanders against the innocent to the torture of youth and the rise of the ignorant in power.
 * These poems collectively paint a picture of a morally compromised society where basic human decency and justice are often lacking.
3. The Power and Limitations of Expression:
 * "KALAN YAZI" highlights the crucial role of writing as a means of thought and action in a society struggling with contemplation. Despite constant interruptions and the futility of direct action, writing persists as a form of "activism."
 * "ZOR SANAT" emphasizes the difficulty of expressing profound truths through art, implying that words alone are insufficient without the underlying depth of experience.
 * This ties into the broader theme of communication and its challenges, suggesting that some truths are too vast or painful to be fully conveyed, as seen in "Dokunma."
4. Deconstruction and Reconstruction:
 * "TEBESSÜM" advocates for a radical "destruction" of the existing order, believing it to be necessary for the birth of a new, pure, and unprecedented future. This isn't nihilism but a call for transformative change.
 * This theme subtly contrasts with the historical preservation in "YEDİ YER," where the focus is on recognizing and valuing the ancient foundations of a major religion, suggesting that while some things must be dismantled, others must be understood and cherished for their enduring significance.
5. Historical and Cultural Consciousness:
 * "YEDİ YER" offers a detailed historical and geographical exploration of Christianity's roots in Anatolia, connecting ancient religious sites to contemporary Turkish locations. This demonstrates a deep awareness of historical layers and cultural heritage.
 * "ZENCİ BAY LİNCH" briefly touches upon historical figures and concepts (slave traders, "lynch") to make broader points about power dynamics and societal change, indicating a use of history to illuminate present realities.
These poems reveal a poet deeply engaged with both the personal and the universal, using vivid imagery and strong emotional language to dissect the flaws of society, celebrate the resilience of the human spirit, and grapple with the profound challenges of existence.
Would you like to explore any specific poem or theme in more detail?
 
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol